hemen yıldızı parlatalım öyle başlayalım bölüme 🌸
keyifle okuyun!
Kendini başka kollara teslim etmek, onun kollarının arasında huzur bulmak, onun öpüşleriyle aşkın tarifini kafana kazımak...
Beni öptü, ben onu öptüm.
Evet, evet biz öpüştük.
Hemde öyle minik bir öpücük değildi bu. Öyle tutkulu bir öpücüktü ki hiç bitmesin istedim. Saatlerce sürsün, dudaklarımız birbirini esir alsın istedim.
Ama yolumuza bir engelin çıkması çokta uzun sürmedi. Dudaklarımız istekle yanıp kavrulurken, birbirine kavuşmak için can atarken ayrılmak zorunda bırakılmıştı.
Onun dudakları ve benim dudaklarım istemeyerekte olsa ayrılmıştı, kulaklarımıza dolan o ses yüzden.
"Napıyorsunuz siz burada?"
Bir cümle yetmişti anın büyüsünü bozup, bizi birbirimizden ayırmaya.
Birbirine yapışmış dudaklarımız yavaşça ayırdı kendini.
Korku ve az önce olanların heyecanı ile sertçe nefesler alıp, veriyordum. Benim aksime Demir gayet rahattı. Eli hala belimi bırakmıyor, sanki basılmamışız gibi davranıyordu.
Sahi biz kim tarafından basılmıştık?
"Kime diyorum?" Tekrar bir ses yükseldi. Bu sefer yükselen ses beni adeta yerimden sıçratmıştı. Korkuyla ellerimi Demir'in göğüslerine yasladım ve ittirmeye çalıştım. Bir santim bile oynamıyordu yerinden öküz.
Yavaşça kafamı sesin geldiği yöne doğru çevirdiğimde, içimde ki korku azda olsa azalmıştı. Bu tanıdık yüz benim içime su serpmişti. Tanıdık olmasının yanı sıra bize yargılayıcı bakışlar atmıyordu. Bu ise korkumu dindirmişti.
"Bi' rahat vermedin Hande!" Demir üzerimden çekilirken, belimde ki eliyle benide Handeye doğru döndürdü.
Bize muzipçe gülerek bakıyordu. Ayıp bir şey yapıyorduk bakması çok normaldi ama sanki bu iyi bir şeymiş gibi davranıyordu.
"Bir saniye ya!" Ellerini ağzına götürüp, kocaman açtı gözlerini. Onun bu hareketleri beni utandırmaya yetmişti.
"Siz öpüşüyordunuz," İki elide bizi hedef almıştı. "Hemde baya ateşli ateşli." Bedenim kaskatı kesilmişti. Demir'in belimde ki eli yumuşamıştı. Belimi okşamaya başlamıştı, bu sakin ol demekti. Anlamıştı benim gerildiğimi, utandığımı.
"Hande eğer susmazsan bozuşacağız!" Demir sert ama bir o kadar yumuşak sesiyle Hande'yi uyarmıştı. Hande susması gerektiğini anlamıştı. Benim gözlerimin içine baktığında, gözlerinin ışıl ışıl olduğunu gördüm. Sanki bizi bu halde görmesi hoşuna gitmiş gibiydi ama hoşuna gitmemesi gerekirdi. Ne de olsa Demir'in yanında ki kızın arkadaşıydı. Belki de bu gülümsemesi arkamızdan kazacağı kuyunun gülümsemesiydi.
"Tamam, tamam utandırmayalım taze aşıkları." Allah'ım yer yarılsında içime gireyim ama lafları işitmeyeyim.
Gözlerimi Demir'e değdirdim ama o sanki bu laflardan memnun olmuş gibi sırıtıyordu. Belli ki Demir Hande'nin bize yaptığı damgadan rahatsız olmamıştı. Bende olmamıştım ama yinede itiraz edecektim.
"Hande sen yanlış anladın." Hemen Demir'in ellerinin arasından sıyrıldım. Hande'ye bir kaç adım daha yaklaştım.
"Kızım neyi yanlış anladım, apaçık öpüşüyordunuz işte." O muzip gülüşü tekrar yerleşti yüzüne. Hızla başımı önüme eğdim. En çok korktuğum şey başıma gelmişti, çok kötü bir durumda yakalanmıştık ve bu durum üzerinden laf çarpıtılıyordu bana.