başlamadan yıldızları parlatalııım ve bol bol yorum yapalımm.
keyifle okuyun efenim!
"Kahve fincanlarını hazır ettiniz mi?"
"Leyla bu avarenin aklı yerinde değil, sen bir git bak eksik bir şey var mı diye."
"Kız sen ne duruyorsun burada? Hem bu elbise ne cenaze mi var?"
Ardı arkası kesilmeyen sorular, cevap veremeyecek kadar sık sorulan sorular.
"Hatice abla, kız iyi değil anlamıyor musun? Gelme üzerine artık!" Elif sert sesiyle kızmıştı Hatice'ye. Hiçbir şey duymak istemiyordum. Yüksek bir sese ufacık tahammül gücüm bile kalmamıştı.
Ne mi yapmak istiyordum?
Sadece uyumak istiyordum, son bir haftadır olduğu gibi.
Bir hafta, dile kolay ama ömrüme hiç kolay olmamıştı bu bir hafta. Zarar gördüğümü hissediyordum, saçlarıma beyazlar bile düşmüş olabilirdi o derece yıpranmıştı.
Zaten zayıf olan bedenim iyice kurumuştu. Doğru düzgün boğazımdan yemek geçmemişti. Aç olduğumu hissettiğim çok zaman olmuştu ama önüme koyulan bir tas yemek olmamıştı. Bir ihtimal geceleri kalkıp bir şeyler yiyordum, onun dışında gün boyu odamdan dışarı çıkamıyordum.
Düne kadar.
Dün bir anda odama Hatice Abla gelip, beni istemeye geleceklerini söyleyip gitmişti. Bu kadar basit değildi, ben bunu haketmiyordum.
Kim olduğunu bile bilmiyordum istemeye geleceklerin. İster yaşlı biri olsun istersede genç, yakışıklı biri olsun hiçbirini gözüm görmeyecekti, ben bundan emindim.
Zor geliyordu bunlar ruhuma, içimdeki çocuk Çiçeğe. Ağlıyordum ama gözyaşlarım içime akıyordu, tükenmişti gözyaşlarım. Kalbim, kalbim ise acıyordu, hissediyordum acıdığını. Kasılıyordu sürekli, sanki bir anda patlayacakta paramparça olacak diye korkuyordum.
Evdeki kimse yüzüme bakmıyordu. Esma Abla gelip düğününü mahvettiğimi söyleyip gitmişti. Kendime kızıyordum, keşke diyordum keşke yapmasaydım, keşke gitmeseydim. İşte bazen sonumuzu düşünmediğimizde çok kötü şeyler yaşayabiliyorduk.
O kötü şeyler bizden sevdiklerimizi, ailemizi, canımız dediklerini alıp götürüyordu.
Tamam, hiçbir zaman ailem diyebileceğim bir aile ortamı olmamıştı hayatımda ama varlıklarını bir yerde hissediyordum. Peki ya şimdi, kimsem yoktu. Bir insan bile yoktu çevremde, kimsem yoktu.
Bu süreçte bana azda olsa desteğini hissettirebilen tek kişi Elif olmuştu ama onun bile kaç kere kapıya gelip, geri yollandığını bugün öğrenmiştim.
Ama bana yetmemişti.
Gönlüm kimi aramıştı?
Tabii ki Demir'i.
Benim üzdüğüm, kırdığım, belkide zarar verdiğim Demir'i.
O neredeydi?
O günden sonraki bütün günler gözüm bahçedeydi. Onu aramıştım, onu görmek içindi bu çabam. Fakat bir kez olsun ne sesini duydum, ne gölgesini gördüm. Sabaha kadar oturup, odasının ışıklarını açar, belki bir şekilde gözükür diye bekledim ama bütün bekleyişlerim boştu.
Pişmandım, hemde çok pişmandım.
Gözlerinde ki hayal kırıklığı gelince aklıma kendime saatlerce kızıyordum. Zaten kendime kızışlarım hiç bitmiyordu ama o zamanlarda biraz daha ağırlaşıyordu. Biraz daha yükleniyordum kalbime, biraz daha susturuyordum dilimi çünkü her şeyin suçlusu oydu.