14. yanı başında olan şey

16 2 18
                                    


Flawless, The Neighbourhood


Usulünce gömülmeyen her şey hortlar, diyordu Lacan. Belki de bunun anlamı bir şeyleri usulünce gömmenin o kişiye göre ne anlama geldiğiyle ilgiliydi ve bana göre bu unutmaktı.

Kaybettiğin her şey aslında yanındadır.

Belki de unutmak diye bir şey yoktu, yalnızca alışmak vardı.

Liva'nın kaçıncı olduğunu bilmediğim kıyafetine bakarak, "Onun üstüne bu olmaz," dedim.

"Anlamıştım zaten," dedi, başka bir kıyafete bakıyordu. "Yine de sorayım dedim."

Siyah bir eteğin üzerine bir şey giymek ne kadar uzun sürebilirdi? Liva yaklaşık iki saattir üstüne uygun bir şey arıyordu.

Sonra dolabın neredeyse içine girerek bir şey buldu, bir elbiseydi. Siyah, yakası kare şeklinde ve belinin kenarında üçgen şeklinde dekoltesi olan bir elbise.

"Veda," dedi son harfleri uzatarak. "Bunu giyeceğim."

"O zaman neden iki saattir üstüne uygun bir şey arıyoruz?" Diye sordum bıkkınlıkla.

"Çünkü bunu görmemiştim," dedi gülümseyerek. Sonra bir anda, "Dur," dedi. "Buna benzeyen bir elbise daha vardı."

"Bu güzel bence," dedim daha fazla oyalanmamak için.

Dolabı karıştırırken, "Senin için bakıyorum," dedi, iki saat daha, diye geçirdim içimden.

Sonra yine siyah, ince askılı yakası drapeli mini bir elbise çıkardı ve havada tutarak bana uzattı. "Çok güzel olur," dedi ve elbiseyi elime vererek, "Hadi banyoya," dedi.

"Sen arkamdan ittirmeden de yürüyebiliyorum Liva," desem de beni ittirmeye devam etti ve kapıyı kapattı.

Elbiseyi giydim, sıradan bir elbise gibi geliyordu. Kıyafetleri elime alıp banyodan çıktığımda Liva'nın üzerinde bebek mavisi bir elbise vardı.

"Sen üzerini niye değiştirdin?" Diye sordum yüzüne bakarken.

"İkimiz de siyah olursak cenaze kombini olur," dedi ciddiyetle. "Onu sevmediğimiz birinin yanına giderken falan yaparız."

"Umarım bu son elbisedir," dedim, Liva gülerek, "Maalesef son," dedi.

Dolaba eğilip alt kısımdan kendine ve bana bir ayakkabı verdi. "Gerek yok," dediğimde ise, "Sen de benimle dışarı çıkarak bunu ödemiş oluyorsun," dedi, karşılığı olmadan yaptığı için rahatsız olduğumu bilmesiyle duraksadım.

"Tamam," dedim sessizce ve ayakkabıyı giydim.

Telefonumu çantama koyarken hiçbir bildirim yoktu, saat 9'a geliyordu ve sabahtan beri hiçbir şey yazmamıştı.

Belki bir gün bir şeyleri usulünce gömeriz.

Adının baş harfi.

Benim adımın baş harfini kendi yazdığı notun sonunda olması saçmaydı.

Liva, "Bir şey mi oldu?" Diye sordu, o an yatağın üstünde otururken öylece bir noktayı izlediğimi fark ettim.

"Hayır," diye mırıldanarak yataktan kalktım ve peşinden gittim.

"Bir şey olduysa eğer," dedi ve merdivenlerden indik. "Şu geçen gün konuştuğumuz çocuk. Bir şey mi söyledi?"

"Hayır," dedim, sorun da bir şey söylememesiydi. "Söylemedi."

as long as you love it |yarı texting|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin