30. fotoğraftaki ışık

9 1 0
                                    

Could Cry Just Thinkin About You, Troye Sivan

Vargın

Bir zamanlar sahip olduğum tek şey oydu, siyah saçları ve aynaya her baktığımda gördüğüm gözleriyle daima yanımdaydı. Gülüşünü hatırlıyordum, siyah saçlarının  yumuşaklığını, ona sarıldığımda beni sıkıca sarmasını, tadını sevmesem bile sırf gülümsesin diye dökmeyi bırakıp onun da içmesi için ısrar ederek her akşam içtiğimiz bir bardak sütü. Parfümünün kokusun hatırlıyordum, sadece ona ait olduğunu söylediğimde bu parfümden bir sürü insanda olduğunu söylüyordu ama anlatmaya çalıştığım şeyin onun üzerindeki koku olduğunu çok sonra anlamıştı.

Sonra bir gün, ona onu koruyacağımı söylemiştim. Bunu duyduğunda gülerek saçlarımdan öpmüştü, elleri daima sıcak olurdu. Ama korumazsan bozuşuruz, demişti gülümsemesi silinmezken. Bozuşmayacağız, dediğimi hatırlıyorum, o zamanlar bile onun her şeyim olduğunu biliyordum.

Sonra bir şey oldu, tıpkı bana anlattığı o masallardaki ayrılıklar gibi. Onu o açıdan çekip alamadığımı hatırlıyordum, oysa ona onu koruyacağımın sözünü vermiştim ve biz sözlerimizi tutardık; o kendi sözünü tutmuştu ama ben tutamamıştım.

Çünkü sen gittin ve bir daha asla sahip olamayacağım o kalbi kül ettin.

Evin kapısını açtım ve içeriye doğru, "Veda," diye seslendim ama cevap vermedi, Atlas onun eve girdiğini söylemişti. Gitmiş miydi? Anahtarları komodine fırlatıp mutfağa baktım, yoktu. Uyumak isteyip geçen gece kaldığı odama bakacakken önünden geçtiğim salonun kapısından içeri baktım, koltukta uzanıyordu.

Çünkü o gittiğinde, diye geçirdim içimden, aynı anda ona doğru sessiz adımlarla yürüdüm. Eve girdiğim an orada olmadığını biliyordum.

Uzandığı koltuğun önünde dizlerimin üstüne çöktüm, üzerine yine bir şey örtmemişti. Bileğimdeki saate baktım, Veda'nın hazırlanma süresi en fazla yarım saat olduğu için bir süre daha uyuyabilirdi.

Şimdi burada durup karşımda uyuyan ona bakarken onu korumak istememe rağmen söz veremiyordum çünkü bir kere tutamadığım sözü ikinciye vermemin anlamı yoktu.

Yarım saat boyunca orada bekledim, Veda birkaç kez yutkunduğunda uyandığında susadığını hatırlayarak mutfağa gidip bir bardak su aldım ve yeniden koltuğun önünde eğildim.

En sonunda uyanması için yüzüne düşen saçları geriye iterek, "Uyan hadi," diye mırıldandım, yüksek sesle konuşursam irkileceğini biliyordum. Hafifçe kıpırdandı ve elini bileğime sararak uyumaya devam etti, elleri soğuktu.

Elleri daima sıcak olurdu.

Yeniden, "Veda," diyerek yüzüne baktım, göz kapakları titredi. "Geç kalacağız, hadi uyan."

Gözlerini açarak, "Saat kaç?" Diye mırıldandı, aynı anda elini bileğimden çekmişti.

"Yedi buçuk," dediğimde doğruldu ve yeniden yutkundu. "Su verir misin?" Diye sorduğunda sehpadaki bardağı ona uzattım, sudan içti. Bardağı elinden aldıktan sonra, "Sen hazırlan, Liva da birazdan gelir," dedim ve başını sallayarak ayağa kalkıp koridora yöneldi. Arkasından, "Benim odamda giyin," diye seslendim, bunu söylemeseydim muhtemelen sormayacağı için banyoda giyinecekti.

as long as you love it |yarı texting|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin