1. BÖLÜM: BÜYÜK ŞEHİRDEKİ KÜÇÜK KIZ

16.2K 708 1.2K
                                    

INSTAGRAM: @gulsenkilicaslanofficial

INSTAGRAM: @gulsenkilicaslanofficial

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.




Gürültü, kalabalık, keşmekeş... Trafik, arabalar... Sakin ol! Derin bir nefes al ve gökyüzüne bak. Sakinleş. Ve uçaklar! Hayır, bu sayılmaz. Çünkü havalimanındayım. Tabi ki çok fazla uçak olacak. Bu kadar büyük ve kalabalık bir havalimanının dış hatlar kapısının önünde, agorafobiye yakalanmak üzere olmak beni daha çok korkutmak dışında hiçbir işe yaramıyordu.

Nefes al! Nefes al! Sen 23 yaşında kocaman bir kızsın! Avrupa'dan geliyorsun. Evet, toplam nüfusu 660 bin olan Avrupa'nın en az nüfuslu ülkelerinden birinden geliyorsun ve İstanbul'un resmi nüfusu 16 milyon, gayri resmi anlık nüfusu ise 20 milyona yakın olsa da... Gerçekten kalabalık!

Tecavüze uğrayacağım! Bıçaklanarak gasp edileceğim! Dünyanın kadınlar için en tehlikeli 10. şehrinde yalnızım! Nefes al! Nefes al! Çok geç. Ağlamaya başladım bile. Hoodiemin koluyla yavaş yavaş akan gözyaşlarımı çaktırmadan sildim. Tecavüzcü, hırsız, gaspçılara iyice zavallı bir korkak kurban gibi gözükmemeliyim. Aahh! Çok geç bu düşünceler daha çok ağlamama ve gözyaşlarımı silerken yakalayamama sebep oldu bile. Valiz setimin yanında öylece dikilirken korkudan ödüm koparak ağlıyordum.

"Merhaba, iyi misin?"

Orta yaşlı ve Hogwarts tişörtlü bir kadın bana seslenmişti. Acaba beni tuzağa çekmek için mi yaklaşıyordu. Hogwarts tişörtlü biri gasp çetesi üyesi olabilir miydi? Sanmıyorum. Ama emin de değilim. Sonuçta bu kararsızlıkla kadına cevap veremedim ve o da İngilizce konuştu. "Hi, are you ok? Can i help you?"

"Türkçe biliyorum." Sesim bir tarafıma kaçarak cevap vermiştim. Kadın gülümseyerek "Çok güzel, çünkü benim İngilizcem az önceki iki cümleyle bitmişti," dedi ve beni de gülümsetti.

"Telefonunu ya da cüzdanını mı kaybettin? Eğer öyleyse polis noktası şu tarafta."

Beni polise yönlendirmeye çalışması ile güvenimi kazandı ve utanarak itiraf ettim.

"Hayır, kendimi kaybettim."

"Hepimiz arada sinir boşalması yaşarız. Dert ettiğin neyse umarım kısa sürede hallolur," dedi ve gitmeye hazırlandığını fark ettim. Güzel ve akıcı Türkçe konuşurdum. Fakat deyimler ve bazı mecazlar konusunda arada anlam karmaşası yaşayabiliyordum ve şu an da onlardan biri oluyordu.

"Hayır, hayır! Kendim kayboldum yani."

Bu kez ben kadını gülümsettim ve "Şimdi anladım," dedi. "Nereye gitmek istiyorsun peki?"

"Şehir merkezine."

Bence şehir merkezine ulaştıktan sonra adrese varmak daha kolay olurdu. Kadın üzgünüm ama der gibi "İstanbul'un bir şehir merkezi yok. Her ilçe kendince bir merkezdir."

Kadına evimin adresini, yaşayacağım yeri söylemek istemedim. Ama sanırım ilçenin adını söyleyebilirim. "Beylerdüzü'ne gideceğim."

"Beylikdüzü mü Beylerbeyi mi?"

DAHA FAZLA SEN...|+18 (kitap adı değişti)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin