5. BÖLÜM: KORECAN

6.8K 732 513
                                    

Instagram adresim: gulsenkilicaslanofficial

YENİ KAPAĞIMIZ NASIL AMA?

Yeni kapağı, annemden korkuma (evet, 35 yaşında annemden korktuğum için 😅) instagrama koyamadım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.



Yeni kapağı, annemden korkuma (evet, 35 yaşında annemden korktuğum için 😅) instagrama koyamadım. Burda yorum yapın bari nasıl olmuş? Fikirlerinizi duymak için sabırsızlanıyorum. 😍❤️
Keyifli okumalar diliyorum 😘😘😘


Evrim

İstanbul'a geldiğimden beri günlerim çok yoğun geçiyordu. Öyle ki şehri gezmeye henüz hiç vakit bulamamıştım. Tatile geldiğimi zannederken seni gezdiririm diyen Diren, kesin dönüş dönüş yaptığımı öğrenince, gezi konusunu bir daha hiç açmadı. Zaten benim de hiç vaktim olamadı. Listelediğim tüm işleri yerine getirmiştim ve beklediğimden çok daha hızlı iş bulmuştum. Sanırım polyglot olmam ve yazılım konusundaki projelerim dikkatlerini çekmişti. Maaşım için pazarlık bile yaptım. Maaşı Euro'yla istememe şaşırdılar ve başta bu mümkün değil, dediler. Ben de o zaman sizinle çalışmam da mümkün değil, dedim ve bunu bir konuşalım o zaman biz dediler. Sonunda da kabul ettiler. İşin en güzel yanı ise sadece üç gün işe gidiyor olmaktı. Diğer iki gün evden çalışıyorduk. Gerçi haftada üç gün Beylikdüzü'nden kalkıp Levent'teki plazaya gitmek işkence gibiydi ama artık yapacak bir şey yoktu. Bana havalimanında "Beylikdüzü, İstanbul değil," diyen hanımefendinin ne demek istediğini çok iyi anlamıştım. Biz şehrin son halkasında yaşıyorduk. Kavaklı'dan Beylikdüzü merkeze 3 numaralı, iğrenç ötesi minibüslerle 20 dakikada varıyordum. Sonra da metrobüse binip 32 durak yolculuktan sonra Zincirlikuyu da iniyor ve M11 metrosuna binip Plazalar durağında iniyordum. Bildiğiniz haftada üç gün göç ediyordum. Başta az gelen haftada üç gün şimdi çok geliyordu. Gerçekten Beylikdüzü Ay'dan önceki son duraktı!

Oyunum içinse gece gündüz demeden saatlerce çalışıyordum. Günümüzde basit oyunlar tasarlamak daha az emek ve insan gücü istiyordu. Ben de başlangıçta çok büyük bir şey istemiyordum zaten. Hatta aslında hedefim, yaptığım oyunu büyük bir şirkete yüzde hissesiyle satmaktı. Oyunun tasarımı için hazır asetler kullanıyordum ve oyun motorları sağ olsun mekanları da çok kolaydı. İstanbul'da geçmesini istediğim oyun için bir mimarla anlaştım ve oluşturduğum şehrin üç boyutlu planını benim için kontrol etti. Ama bununla da bitmedi çünkü oyunun bir başka versiyonun da tarihi kurgu gibi olmasını istiyordum ve bunun için de bir tarihçinin danışmanlığı lazımdı. Üstelik NPC ve animasyonlar gibi şeylerle uğraşırken hâlâ oyunun hikayesi bir adım atmış değildim. Aslında bu tam olarak doğru sayılmazdı. Mecidiyeköy'de bir senaryo okulu bulmuştum ve ona yazılmıştım. Haftasonları da ona gidecektim. Böylece haftada beş gün, şehrin bir ucundan diğer ucuna Kavimler Göçü canlandırması gibi göçecektim. İyi tarafından bakarsak toplu taşımada geçirdiğim sürede, kulaklığımı takıp oyunumun kurgusu için hayallere dalabiliyordum.

Tüm bu yoğunluğun içinde yağmurun bardaktan boşalırcasına yağdığı bir gün minibüs, duraktaki kalabalığın sadece çeyreğini alıp gitti ve taksi bulmak yine mümkün değildi. İstanbul'da kısa mesafede taksiye binebilirsem kendimi bir ödül almış sayacaktım. Tebrikler taksi levelini geçtiğiniz; taksi rozeti kazanıldı! Ama o ödüle henüz nail olamadığım için son çare olarak Diren'i aradım utana sıkıla. Neyse ki beş dakikaya gelip aldı beni ama iş yerine dönmesi gerektiği için önce işlettiği spor salonuna gittik.

DAHA FAZLA SEN...|+18 (kitap adı değişti)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin