5. Bölüm Çanakkale kızı
Tim göreve gittikten sonraki üçüncü günü devirmiştik. Hastanede nöbetimi bitirmiş eve dönüyordum. Eşofmanımı düzeltip aynaları kontrol ettim. Eve geçerken telefonum çalmaya başlamıştı.
"Annem."
"Ne yapıyorsun Defne?"
"Eve geçiyorum anne, sen ne yapıyorsun?"
"Bende sofra hazırlıyorum annem. Güzelce yemeğini ye tamam mı?"
"Merak etme anne." Önümü kesen araç ile neye uğradığımı şaşırdım. “Kapatıyorum şimdi.” Hızlıca annemin telefonunu onu panikletmemeye çalışarak kapattım. Araçtan inen iki kişi zorla aracımın kapısını açıp beni zorla araçtan indirmişlerdi.
"Ne yapıyorsunuz bırakın beni!"
"Kes sesini doktor! Kes ki yaşa. Bin!"
Kolumu tutan adamlardan birine tekme attığımda adam acıyla inlemişti. Arkada oturup bana sesimi kesmemi söyleyen adam araçtan inip bana sert bir tokat atmıştı. Zorla bindirildiğim araçta etrafı izlemeye başladım. Bir köyün içinde bir eve geldiğimizde öndeki adamlar beni sürükleyerek içeri sokmuşlardı. Küçük odadaki sedyede yatan kadına baktım. Beni kaçırtan adam kolumdan tutup sedyede yatan kadının yanına getirdi.
"Bu kadını iyileştireceksin."
"Bu kadın kim?" Bakmayın bu soruyu sorduğuma kadının lojmanın iki sokak ötesinde gördüğüm kadın olduğunu fark etmiştim.
"Soru sormayacaksın doktor! Bu kadın uyanacak! Eğer uyanmazsa seni burada öldürürüm!"
Adamdan korktuğuma değil ama hipokrat yeminim yüzünden kadına yaklaştım. Kalbine yakın gelen tek kurşun kadını öldürecekti. Yine de biraz çabalamaya başladım.
"Bak bu kadın burada ölür. Burası mikrop yuvası onun için. Hastaneye gitmeli."
"Kes sesini! Ne gerekirse sana getirilecek! Sen bu kadını yaşatacaksın, duydun mu?!"
"Bana sesini yükseltme. Kadının hayatı benim ellerimde, hatırlatırım."
"Senin hayatında benim iki dudağımın arasında doktor bende sana bunu hatırlatırım."
Kısa saçlı kadının kalbine denk gelen yaraya dikkatle bakmaya başladım. Eldivenlerimi giyip köşedeki neşterle yarasını açtım. Kanaması yüzünden yüzü solmuştu. Saatlerce kadının kurşununu çıkarmaya çalışmıştım. Kan ter içinde kaldıktan sonra dikişlerinin üstünü kapatıp eldivenlerimi çöpe attım.
"Elimden bu kadarı geldi. Daha fazlasını yapamam. Bırak beni gideyim artık."
"Oldu seni salalım da git askerleri çağır değil mi doktor?"
"Uff ne salak insanlarsınız ya. Bak bu kadın yaşamaz diyorum sana. Bırak ölsün."
Adam yaklaşıp bana tekrardan vurduğunda vurmasının şiddetiyle yere düştüm. Ben buradan çıkmasını bilirdim de doğru zamanı bu değil. Yediğim tokat yüzünden dudağım kanamaya başlamıştı. Adama dönüp korkusuzca ona bakmaya başladım.
"Söylesene beni korkutabileceğini mi sanıyorsun?"
"Korkmuyorsun yani?"
"Senin gibi bir köpekten mi korkacağım?" diyerek alayla sırıttım. Adamın adamları beni zorla yere oturttuğunda adam kafama silah dayadı. Onun bu haline gülmeye başladım.
Adam bu halimi umursamadan sırf sedyede yatan kadın için durup odadan çıktı. Kapı üstüme kilitlendiğinde göz devirip yere oturdum.
Annemlerin aklı bende kalacak... Ulaşamayacak panikleyecekti. Oturduğum yerde dizlerimi kendime çekip başımı dizlerime yasladım. Gazeteler ile kapatılmış camdan çok hafif bir ışık geliyordu. Baba bana yardım et. En azından annem bir süre daha ortalıkta olmadığımı anlamasın.
![](https://img.wattpad.com/cover/365284585-288-k843193.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elbruz
Novela JuvenilŞamil ile Janset'in hikayesini bilir misiniz? Bu hikayeyi herkes bilmez belki ama kavuşamayan iki aşığın ismi olarak nitelendirilir bu iki isim... Birbirine denk olmadığı söylenen iki aşığı.. Bizim hikayemiz ise tam tersi. Biz doğuştan itibaren bi...