"Hongjoong, neden bana inanmıyorsun?!"
"Çünkü saçmalıyorsun wooyoung!! Vampir saldırısına uğradım ne demek? Buna nasıl inanmamızı bekliyorsun?!"
Taburcu olmuştum. Yaklaşık 3 gün boyunca hastanede yatmıştım ve boynumda, o benim kanımı emerken çektiği iz kaybolmuştu. Belki bu yüzden bana kimse inanmıyordu ama ben gerçeklerin ne olduğunu hatırlamıştım ve herşeyi çok net bir şekilde biliyordum. O bir vampirdi, vampirler gerçekti.
"Hayır hong, beni bir dinler misin?!"
"HAYIR"
Hongjoong, onunla konuşmaya çalıştığım sırada elleriyle beni iteklemiş ve birkaç adım gerileyerek sırtımı okulun tahtasına vurmama sebep olmuştu. Sırtımı vurduktan sonda canımın acıdığını belli etmemek için hongjoong'a garip gözlerle bakmaya başlarım ancak o, benim sırtımı vurduğu için özür bile dilemeden bana acınası bir bakış atarak sınıftan çıkmıştı.
Yalan söylemiyordum, neden herkes bir anda bana bu kadar düşman olmuştu? Vampirlerden korktukları için mi? Öyleyse evet, korkmaya devam etmeliler çünkü vampirler gerçek ve az kalsın hayatımı kaybediyordum. Korkunun ecele faydası yok.
Çok sevilen birisi değildim ancak dedikodum kısa sürede tüm üniye yayılmış ve okuldaki herkes benden nefret etmeye başlamıştı. Herkesin bana nefret etmesini hongjoong'un beni sevmemesine kariı tercih ederdim ancak şuan hongjoong'da benden hiç haz etmiyor gibi gözüküyor.
Herşeyimi yaşadığım ve güzel anılarımın sahibi olduğu birisi bile bana bu şekilde davranıyordu. Birkaç gündür depresyona girmemek için kendimi zor tutuyordum. Okula gelmek, hocaların ezici bakışları altında ders çalışmak gerçekten istemiyordum. Bazı hocalar bana yapamadığım şeyleri bilerek soruyor ve cevap veremeyince tüm sınıfın önünde aşağılıyordu. Tabii ki sınıftaki herkes bana gülüyor ve alay ediyordu. Normalde benim umrumda olmaz ancak bu sefer aralarında hongjoong'da olduğu için bu gerçekten kalbimi kırıyordu. Düşünmeden duramayacak seviyeye gelmiştim. Eğer orada vampir beni öldürseydi yine bana inanmayacaklar ve hayatını kaybetmiş bedenimle dalga geçecekler miydi böyle? Bu kadar kalp kırıcı olmaya gerek yoktu bence. Yalan söyleyen bir insan değildim sadece inanmayacaklarını söyleseler tamam derdim. Kimseye zorla kendime inandırma çabam hiçbir zaman olmamıştı ve bu saldırıyı neredeyse ölecek olmama rağmen unutmuş gibi davranacaktım insanları bunaltmamak için. Ancak sanırım hayatta kalarak insanları bunaltmış oldum.
"Yeni birisi geliyormuş sınıfa"
Kapıdan giren çocuğun bağırması ile düşündüğüm şeyler bir anda kafamdan uçup gitmişti. Yeosang, hızlı bir şekilde sınıftan içeriye girmiş ve sınıfa yeni birisinin geldiğini bağırarak haykırmaya başlamıştı.
"Ne bağırıyon lan?!"
Yunho, yeosang'ın sesinden dolayı uykusundan uyanmış ve kafasını sıraya koyduğu eliyle beraber kaldırarak uykulu gözlerini ovuşturarak konuşmuştu. Yunho uykusundan uyandırılmayı hiçbir zaman sevmiyordu ve tüm sınıf bunu adı gibi biliyordu. Eğer yunho uyurken onu rahatsız ederlerse yada ani hareket yapıp uyandırırlarsa sonucunda ağızları kan içinde bir şekilde eve dönüyorlardı. Bu çocuğun gerçekten hiç sakası yoktu. Sadece sevgilisi olan mingi'ye karşı hassastı ve onun kendisini uyandırmasına izin veriyodu.
"SİKERLER UYKUNU ŞİMDİ!!"
Yeosang ise sınır tanımayan birisiydi. Hiçbir zaman söylenen şeyi yapmaz ve her zaman tam tersini yapardı. Aynı benim gibi. Önceden biz arkadaştık fakat yanlış anlaşılma sonucu ikimizde birbirimizi düzeltilemeyecek şekilde kırmış ve arkadaşlığımızı bitirmenin en iyi karar olduğunu düşünmüştük.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
IF I WERE YOU//woosan
FanfictionEğer senin yerinde olsaydım jung wooyoung, bu maceraya asla atılmamış olmayı dilerdim. -woosan, seongjoong, yungi