Medyadaki şarkıyla okuyunuz.
Olan olayların sonunda bir haftayı geride bırakmıştık. Bu süreçte san ile daha fazla yakınlaşmıştık. Yunho ve mingi artık gözümüzün önünde öpüşmeye başlamış ve bizim bunu normal karşılamamızı beklemeye başlamışlardı. Onlara neden odada değilde burada yaptıklarını sorduğumda ise sana ne cevabını alıyordum.
Bu süreçte hongjoong ve seonghwa barışmıştı. Daha öncesinde tartışarak ayrılmışlardı ve hwa, bu durumu konuşmak için hongjoong'u evine çağırmış ve oturup konuşmuşlardı. Ancak hongjoong otursa otursa onun kucağına oturup öyle konuşmuştur.
Ancak hongjoong'a ne kadar san ile yiyiştiğimizi söylememesi için yalvarsam da tüm okula duyurmuştu. Yüzümü utanarak gizlemeye çalıştığım zaman san ise bana bakarak sırıtıyordu. Ancak ne gariptir ki hala sevgili değildik.
San'dan çok hoşlanmaya başlamıştım ve artık bunu kabul ediyordum. Onun bana olan bakışı, dudakları, dudaklarının tadı, gözleri, saçları, kokusu, vücudu, saçları ve kalbi.... herşeyini gerçekten çok seviyordum ve san'dan da bir adım aldığım için en başta bunları saklamaya gereği çok fazla duymuyordum.
Yine bir sabah okula erken gelmiştim. Masama kafamı koymuş ve gelişi güzel şekilde elime aldığım kalemi çevirerek deftere san'a söyleyemediğim şeyleri yazarak en azından kendimi iyi hissetmeye çalışıyordum. Onu bir saniye bile göremeyince özlüyorum.
Seni sevmeyi bir öncelik haline getirdim. Bu artık bir karar veya seçenek değil. Hayatımdaki tüm önceliğimin seni sevmek olacağına söz verebilirim.
Bir gün senin güzelliğini anlatmak için bir şiir ya da sana olan sevgimi ifade etmek için bir şarkı yazabilirim. Ama şu anda, sadece senin aşkında kaybolmak istiyorum.
Gözünde bir damla yaş olsam dudaklarına doğru süzülürdüm. Ama gözümde bir damla yaş olsan, seni kaybetmemek için asla ağlamazdım.
Eskiden aşk için her şeyi yapacağımı düşünürdüm. Değiştiriyorum; senin için her şeyi yaparım.
Kalemi elimden bırakmıştım ve doğrularak elimde kağıda yazdığım yazılara bakmıştım. Bunları ben mi yazmıştım? Aşka öğk böğk diyen adamdım ben. Ne hallere düşmüştüm böyle.
Bunları düşünmemle beraber arkamda duran ve elini omzuma atarak öne eğilen adamı hissetmemle sakinliğim gitti ve yerini panik bıraktı.
"Vay vay... bakıyorum da birileri aşık mı olmuş?"
Kalbim güp güp atmaya başlamıştı. Bir hafta boyunca başıma gelmediği için sevinirken bu sefer öncekinden daha yakın bir temas kurmak vücudumdaki tüm enerjiyi sökmüştü.
Gözlerim kararmaya başlayarak arkamı döndüğüm zaman oradan bana gülümseyerek bakan soobin'i görürüm. Aslında arkamı dönmesem bile deli gibi ışık saçmaya başlayan kolyem onun geldiğini bana söylüyordu.
"Ne yapıyorsun?"
Gözlerimi kocaman açmıştım ve ona doğru bakıyordum. Vücudumdaki tüm enerji bu yanıma geldiği zaman çekilip gidiyordu. Eğer onun yerine başka birisi burda olsaydı kolaylıkla onu pataklayabilir ve benden izinsiz istemsizce yazdığım şeyleri okuduğu için onu pişman edebilirdim. Ama bu adam farklıydı. Hiçbir şekilde kolumu kaldıramıyordum. Sanki kolumu kaldırırsam ölecekmiş gibi hissediyordum.
"Ahhh ne oldu? Hemen gözlerin mi doldu sulugöz?"
"Benimle alay etme."
"Acınasısın."
Önümdeki defteri hızlıca çekerek almasıyla ve elini omzumdan ayırıp aramıza mesafenin girmesiyle hızlıca kendime gelerek ayağa kalkarım.
"ONU GERİ VER LAN!!! O SENİN GİBİ GERİKAFALININ ANLAYABİLECEĞİ BİR YAZI DEĞİL."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
IF I WERE YOU//woosan
FanfictionEğer senin yerinde olsaydım jung wooyoung, bu maceraya asla atılmamış olmayı dilerdim. -woosan, seongjoong, yungi