¹⁷

22 6 54
                                    

"Ne zaman başlıyor?"

Kai ve soobin, oturdukları sandalyede karşılıklı kahvelerini içerken konuşmaya başlamışlardı.

"Çoktan başladı bile."

"Bu kadar erken olması kötü değil mi?"

Kai, soobin'in çocukluk arkadaşıydı ve soobin hakkında herşeyi biliyordu. Aynı zamanda soobin'in ne kadar korkutucu birisi olduğu ve gerçek amacını da biliyordu.

"Aksine daha iyi."

"Nasıl daha iyi?"

"Anlayacaksın yakında kai, sen planımızı başlat gerisi kolay."

"Hayır zorlanacağız. Kilit noktamız saçma sapan bir başlangıç için öldürüldü."

"Yeonjun'un kendi isteğiydi. Zaten hastaydı ve ölecekti daha çabuk yapmak istedi."

"O zaman taehyun'a söyle, başlatıyoruz."

"Başlatalım."

"Wooyoung'u kaçıracağız."

____________________________________________________

Herşeyin üstünden 2 hafta geçmişti. Bu delmiş olduğumuz mağarada duruyorduk ve polisler uzun çalışmalara rağmen hiçbir şekilde izimizi bulamamıştı. Bu durum bizi mutlu ediyordu.

Sonuçta benim katil olunduğum biliniyordu ancak diğerlerinin vampir oluşu kameralar önüne gerilmişti. Şuan tüm vampirlerin varlığı kanıtlajmış ve bu durum vampirler için ve insanlar için de zorlaşmaya başlamıştı.

Bunca zaman bpyunca gizli kalmayı başaran vampirler kamera önünde böyle saçmalıklar yaptıkları için bizimkilerden nefret ediyordu. E haklılardı da. Onların rahatlığı bpzulmuş ve polislerle beraber vampirleri yakalamak için daha çok önlem alınmıştı. Onların da hayat düzeni kaymıştı.

Bana gelecek olursak kolyem hergün parlamaya devam ediyor. Gittikçe parlama şiddetti artıyor ve duygularıma göre ısınıp soğuyordu. Ne san ne de diğerleri bana bunu açıklamamıştı ama kolye artık bana acı veriyordu.

Kolye tenime değdiği her saniye sanki etime bir sürü küçük iğne batıyor ve o bölgeyi felç ediyor gibiydi. Kolyeyi tutup hareket ettirmeye çalışsam da bu sonuç dokunduğumda elimde oluyordu.

Özellikle uyurken çok zorluk çekiyordum. Kolyeyi çıkartmadan uyumaya ve o acıya katlanarak uyumaya çalışmak artık bana işkence gibi gelmeye başlamıştı.

Olayların üstünden bir gün geçtiği zaman diğerleri benim düşünebilmem için bana vakit tanımış ve daha sonrasında gelip herşeyi açıklamışlardı. Elbette ki tüm arkadaşlarımın vampir çıkması beni şaşırtmıştı ama sonuç olarak onlar benim hayatımı kurtarmış ve gerçekten en kötü ve çaresiz anımda yanımda olmuşlardı.

Saçmalıkları bir kenara bırakırsak, 3 tutam saçım kırmızılaşmıştı ancak artık saçlarımın arka tarafı diplerinden kırmızı uzamaya başlamıştı. Bana kimse bu konuda bir açıklama bile yapmamıştı bu yüzden ne yapacağım hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu.

2 hafta boyunca bu mağarada güçlenmeyk için çalışmaya devam ettik. En sonunda san ve diğerleri toplaşmış ve gerçek amacımızı söylememizi sağlamıştı.

"Arkadaşlar hepiniz beni iyi dinleyin."

San, hepimizi mağaranın taşından yağılmış olan masanın çevresine sırayla oturtturmuş ve konuşmaya başlamıştı.

"Bizim asıl amacımız olan kralı öldürme operasyonunu başlatacağız bir hafta içinde."

Kral kim mi? Akla gelmeyen bir isim değil ancak oturup düşünebilecek ve tahmin yürütülecek bir isim de değil. Yani ben en azından öyle düşünüyordum.

"Kral soobin'i öldürme operasyonunu başarıyla yaparsak vampirler olarak gerçekten rahat bir hayat yaşayabiliriz."

Kısaca anlatayım. Soobin hem polis hemde bana bahsetmemelerine rağmen önemli bir şeyin kralıydı. Bende ne olduğunu bilmiyordum ancak tehlikede olduğumuzu ve onun polis olduğunu düşünürsek gerçekten önemli birisiydi ve ortadan kalkması lazımdı.

Suçluluk psikolojisi ile kolay bir şekilde çökebilirim ancak faha önce de birisini öldürdüğüm için bu bana artık zor gelmiyor.

Beni korkutan tek şey ise san'ın hala onu öldürmeye yetecek kadar güçlü olmadığımızı söylemesiydi. 8 kişi olmamıza rağmen nasıl olur da onu yok edecek kadar güçlü değildik anlamamıştım.

"Plan bu şekilde... diğer vampirler de zamanında gelecek ve yardım edecek. Gece vakti olması bizim için avantaj ancak soobin aynı şekilde her türlü bizi aşıyor. Yine de biz güçlenirken o da güçleniyor ve bir şekilde artık bu riski alıp onu alt etmemiz lazım."

San ile çıkmaya başlamıştık. Bana benden hoşlandığını söyledikten sonra herkesin gözünün önünde beni öperek onun olduğumu hepsine kanıtlamıştı. Herkes tebrik edip sevinmişti.

Ne kadar mutlu gözüksem de bu küçücük mağarada yaşamak bazen gerçekten zorluyordu. Ne de olsa hala bir çocuk sayılırdım ve normal insanların yaptığı basit şeyleri bile yapamayacak durumdaydım.

Bununla beraber diğerlerinin kimliğini söylemesi yüzünden onlar da hayattan kopmuş ve sürekli kaçarak yaşayacaktı. Bunları düşündükçe istemsizce üzülüyordum ve vücudum isteğim dışında tepki veriyordu.

Gece yarısı

Telefonumu alıp baktığım sırada saat 01.47'yi gösteriyordu. Buz gibi mağaranın içinde ufak bir battaniyeyle hepimiz ısınmaya çalışıyorduk.

Hongjoong ve seonghwa kendilerine ayrı bir küçük oda yapmış ve satın almak yerine çalmak zorunda kaldıkları battaniye ile ayrı yatıyorlardı. Yungi ve jongsang ikilisi ile biz ise hep beraber yatıyorduk ve 6 kişinin hepsinin bir battaniyede olması garip oluyordu.

San'a sarılıp uyumayı düşünmüştüm. Geceleri hava soğuk oluyor ve ısınamıyordum ancak bir vampire sarıldığında ne kadar ısınabilirsin ki? Soğukkanlılığı yüzünden tüm vücudu buz kesmiş vampirlere sarılmak beni daha çok üşütüyordu ancak ne olursa olsun san'a sarılmak ve diğerlerinin yanında kalmak istiyordum.

Battaniyenin arasında sıkış tıkış bir haldeyken dizlerimi kendime doğru çekip azıcık elimi san'ın sırtına atmıştım. Bunları yaparken san ve diğerlerinin uyuduğundan emindim.

"Wooyoung"

San'ın gözlerini aralayarak adımı seslenmesi ile şaşırsam da sonuçta o bir vampirdi ve herşeye karşı duyarlıydı. Her seferinde unutuyordum salak kafam.

"Hmhm?"

"Seni çok sevitorum."

San, bu sözleri söyledikten sonra beni kolları arasına alarak sıkıca sarmıştı. Neden bilmiyorum ancak o sırada buz gibi olan teni, bir anda ısınmış ve beni rahatlatmıştı.

Birkaç dakika boyunca hiçbir şey demeden ona sarılmaya ve birbirimizin kokusunu içimize çekmeye devam etmiştik. Bu süreçte vücud sıcaklığım yerine gelmiş ve huzur dolarak gözlerimi uyku için kapatmaya hazırlanmıştım.

____________________________________________________

"Şuan yerlerinin burası olduğuna emin misin taehyun?"

"Evet kai, wooyoung'un iki telefonu var birisini ormana fırlatmıştı ancak diğeri hala yanında. Acil durumlar için saklıyordu."

IF I WERE YOU//woosanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin