"Bana bir açıklama borçlusun."
"Sende bana bir açıklama borçlusun hongjoong."
"Ne demek sen orada yetkili birisin ve bunca zaman bunu benden sakladın?"
Wooyoung ve hongjoong, okula gitmek için sabah kalktıkları zaman bi parkta buluşmuş ve konuşmaya başlamışlardı. İkisi de birbirini orada görmeyi beklemiyordu ancak bu gördükleri şey onlara da garip gelmişti.
"Hongjoong, ne anlatsam inanmazsın."
"Benim hikayem muhtemelen daha ilginçtir wooyoung, anlat o yüzden."
"İlginç mi?"
"Çok konuşma da anlat."
"Tamam.... şimdi ben bir vampir tarafından ısırıldığımı düşündükten sonra okulda otururken telefonda geziyordum. Siz beni zorbalamayın diye kantine inmiştim tabii. Telefonda gezerken de akatsuki diye bir örgüt gördüm bunların amacı işte vampirleri yok etmekmiş falandır fistandır diye bende okuldan çıkıp direkt olarak oraya gittim. Daha sonra san'ın kardeşi jongho ile tanıştım sonrasında san geldi derken işte 2 ay boyunca ağzıma sıçtılar eğitim konusunda ve hala yeterince güçlü olmadığımı bildikleri halde beni yetkililerden birisi yapmak istediler."
"Kim istedi?"
"San istemiş. Neyse işte yetkili birisi olduğun zaman toplantıya çıkmayı beklerken bu sefer köşede yetkililerden birisi olan seonghwa'yı gördüm. Normalde görmediğim yetkililerin olduğunu biliyordum ancak onun hwa çıkacağını asla düşünmezdim. En sonunda ise seni gördüm ve sonrasında olanları biliyorsun zaten."
"Hmmmm anlamışım."
"Sen şimdi hikayeni anlat."
"Bikaç hafta önce hwa yanıma gelmişti ve oturup konuşmuştuk. Bizim ayrılma sebebimiz onun saçma sapan davranmasıydı demiştim ya onun hakkında konuştuk ve bana bahsetti işte kendisiyle alakalı bir şeyler akatsukinin amacını söyledi bende katılmak istediğimi söyledim."
Hongjoong, wooyoung'a bunlardan üstü kapalı bahsettiği için wooyoung bunun altında bir bokluklar sezmişti ancak şimdilik sessiz kalmak ve ortalığı daha da karıştırmamak istemişti.
Oturdukları parktan kalkarlar ve okula gitmek üzere yola çıkarlar. Okula doğru yürürken konuları sürekli değişmiş ve her seferinde farklı şeyler hakkında konuşup, dikkatlerini sürekli dağıtmışlardı.
Okula vardıkları zaman bahçede san ve hwa birbirleriyle konuşuyordu. Wooyoung geçen gece yaşadıklarından dolayı oraya gitmemek için kıçını yırtsa da bundan hongjoong'a bahsedemediği için bir şey demeden onların yanına gitmeyi kabul etmek zorunda kalmıştı.
"Selammmmm!!!!!!slm slm slmmmmmmm sllmmmlaaaarrrr MERHABAAAAA SLMM!!"
"Hoşgeldiniz."
Hwa ve hongjoong konuşmaya dalmışken yanımda durup bana sanki ruhumu çekecekmiş gibi bakan san ile göz teması kurmamaya çalışıyordum. Bu yüzden tamamen hwa'ya doğru dönmüştüm ve umarım terlediğim belli olmuyordur.
"Nasılsın?"
"İyiyim hongum sen?"
"Bende iyim!!!"
Onların ikisi konuşurken omzumda hissettiğim kol ve san'ın bana yaklaştığı için burnuma gelen güzel kokulu parfümümün kokusu. Tüm dikkatimi dağıtmaya yetmişti bile.
Kolunu omzuma attığı zaman omzuma attığı eliyle saçımla oynuyor, rüzgar yüzünden dağılan yerleri düzeltiyordu. Tabii, ben bunlar olurken hala san'a bakamıyordum çünkü dün gece yaşadığım garip şey aklımdan çıkmıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
IF I WERE YOU//woosan
FanfictionEğer senin yerinde olsaydım jung wooyoung, bu maceraya asla atılmamış olmayı dilerdim. -woosan, seongjoong, yungi