San'ın kollarında huzurlu bir uyku çektikten sonra uyanmıştım. Yamuk yumuk yattığımız için heryerim ağrıyordu ancak bir kere bile sarılmak bana bunların hepsini unutturuyordu.
Bugün o gündü. Bugün dışarı çıkacak ve sonunda kimliğimizi gizleyerek bir şeyler yapabilecektik. Eskisi kadar fazla bizi arayan olmadığı için bunu zor da olsa biraz daha kolay bir şekilde yapabilecektik.
"Hazır mıyız gençlik!!"
Hongjoong ve seonghwa matching olacak şekilde giydikleri kıyafetlerini yüzlerini saklayacak şekilde özenle çevirmişlerdi.
"Biz hazırız."
Jongho ve yeosang'dan ses geldiği zaman onlara dönüp bakmıştım. Onlarında kıyafetleri birbirleriyle pek uyuşmasa da yine de çok güzeldi.
"Yunho, san ve mingi önden çıktılar. Hepsi senin için heryeri kontrol edecek ve hzzırlayacak wooyoung."
Kısaca açıklayayım. Vampir güçlerim haftalarca çalışmama rağmen yerine oturmamıştı. Bu yüzden kendimi savunabilecek kadar güçlü değil hatta sıradan bir insanla aynı güce sahiptim. Bu yüzden beni bir şekilde korumaları gerekiyordu. Tabii onlara yük olduğumu düşünmeye başlamama ramak kalmıştı.
"ÇIKIYORUM ARKADAŞLAR!!!"
heyecanlı bir şekilde arkamdakilere seslenmiştim. Hepsi başını onaylar anlamda sallayıp beni onaylamış ve çıkmama izin vermişlerdi.
Günler sonra dışarıya attığım ilk adımdı. Ve emindim ki vampir olmayı başardıktan sonra bunların hepsini atlatacak ve belki rahat rahat yarasa olarak gezecektim.
Yungiler ve san dışarı çıktıklarında ormanlık arazinin içine benim anlayacağım şekilde çizgiler çekmişti ve o yolu takip ederek güvenli bir şekilde çıkacak, kaybolmayacaktım.
Kapının önünden başlayan bu ince çizgiyi takip etmeye başlamıştım. Yaklaşık 10 dakika kadar yürüdükten sonra aynı ipin sağa ve sola doğru ayrılan bir yol kısmı olduğunu gördüm.
Başta kafam çok karışsa da sol tarafa baktığım zaman ipin ucu kesilmişti. Sanırım yanlışlıkla o ipi oraya koymuşlardı ve bu yüzden kesip diğer tarafa uzatmışlardı.
Çok fazla düşünmeden sağdaki ipi takip ederek o yola dalmıştım. Gözlerim ormanlık alanın içindeki öten kuşlara ve ayaklarımı her yere bastığımda yaprakların kırılma sesi, beni her geçen saniye büyüleyip eski normal yaşantıma olan özlemimi arttırmıştı.
Yaklaşık 15 dakika kadar yürüdüğümü tahmin ettikten sonra dar olan yoldan çıkıp daire gibi şekillenmiş hafif boş bir araziye gelmiştim. İp burada kesiliyordu ancak ilerideki ormanı görebiliyordum. Muhtemelen oraya gidecektim.
Ormanlık arazinin içinde oluşmuş olan boş araziye doğru adımımı attığım anda arkamdaki kuşların bir anda yüksek sesle ötmesi ve havaya uçup kaçmaya başlamalarıyla tüm dikkatim dağılmıştı.
Kafamı kaldırıp havaya baktığımda tüm kuşlar panikle uçmaya başlamıştı. Hepsi arkama doğru gidiyordu. Bu işte bir şeyler olabileceğini düşünmeye başlıyordum çünkü burada büyük herhangi bir hayvan yaşamıyordu.
"Vaay vaay... buralara kimler gelmiş böyle."
Havaya bakarken karşımdan gelen sesi işitmemle gözlerim korkuyla aralanmış ve hızlıca kafamı aşağıya indirmiştim. İlk birkaç saniye boyunca neye uğradığımı şaşırırken karşımda duranları görmem benim için hiç iyi olmadı.
"Beni tanıdığını sanmıyorum ama muhtemelen onu tanıyorsundur."
Karşımda sırıtarak bana bakan taehyun, elleriyle kai'yi işaret ederek ona doğru bakmama sebep olmuştu. Lanet olsun, hala aynı korkutuculuk üstündeydi ve bu beni fazlasıyla geriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
IF I WERE YOU//woosan
FanfictionEğer senin yerinde olsaydım jung wooyoung, bu maceraya asla atılmamış olmayı dilerdim. -woosan, seongjoong, yungi