¹³

28 7 75
                                    

Bir hafta sonra.

Hongjoong

Wooyoung'un yeonjunu öldürmesi ve ortadan kaybolması üzerinden yaklaşık bir hafta geçmişti. Ne san ne de diğerleri hiçbir şekilde wooyoung'dan haber alamamıştık.

Haberi televizyonda gördüğümüz zaman hepimiz ağlayarak koşup gittiği ormana girmiştik. Ve gerçekten biraz ilerledikten sonra wooyoung'un kendi telefonunu bulunmamak için yere fırlattığını görmüştük.

Ancak bu süreçte san ve diğerleri ile yakınlaşmıştık ve birbirimize sırlarımızı söylemiştik. Hepimiz aynıydık.

Wooyoung'un bugün döneceğini biliyorduk. Bugün wooyoung'un doğum günüydü ve mutlaka kutlama yapmadığımız için bize kızmaya gelecekti. Yani öyle düşünüyorduk.

Bu yüzden evimize gelmesi tehlikeli olacaktı. Akatsukinin içinde bir kutlama hazırlamayı düşündük.

"Malzemeler hazır mı?"

"Evet herşey hazır. Sadece wooyoung'un gelmesi gerekiyor."

Baktığımda mingi ve yunho çok gergin duruyorlardı. İkisi de wooyoung ile yakın değildi ama bu haber onları da derinden sarsmıştı.

San ise yanımda duruyor ve yumruğunu sıkıyordu. Wooyoung'un gidişine ben ve yeosang'la beraber en çok üzülen kişi san'dı.

San'da bu süreçte wooyoung'dan hoşlandığınızı bize itiraf etmişti. Gerçi zaten çok belli ediyordu ancak sessiz kalmayı tercih ediyordu.

Yeosang ise zamanında wooyoung ile barışmadığı ve aralarında mesafe kalmasına izin verdiği için kendine kızıyordu. O da wooyoung'u fazlasıyla seviyordu ancak bunu göstermek için geç kaldığını düşünüp kendisini üzüyordu.

Ben mi? Bana gelecek olursak çok fazla etkilenmiştim. En yakın arkadaşımın katil olmasından mı üzülmeliyim yoksa onu durduramadığım ve duyguları ağır bastığı zaman yanında olmadığım için mi üzülmeliyim? Ne kadar düşünürsem o kadar kafayı yiyecektim. Şuan tek istediğim wooyoung'un bu doğum günü partisine gelecek olması.

"Işıkları kapatın. San, sende kapının dışında bekle woo geldiği zaman ilk seni görsün."

"Anladım."

San yanımdan yürüyerek geçerken ve dışarıya çıkmak için kapıyı açarken onu izlemeye devam etmiştim. San gerçekten bu durumdan fazlasıyla hasar almıştı.

Geçmişte neredeyse wooyoung'u öldürecek üzere olmasını itiraf etmişti. Nasıl ısırdığına dair herşeyi anlatmıştı ancak biz onun vampir olmasını umursamıyorduk. Sadece wooyoung'u geri istiyorduk.

Aslına bakarsan kimin vampir olup olmadığını anlamak şu durumda kolaydı. Sonuçta herkesin kendine göre bir kişiliği ve panikleme şekli vardı.

Sesimi kesip sessizce wooyoung'u beklemenin ve onun geleceğini ummamın en iyi seçenek olduğunu düşünerek aklımdaki düşünceleri bir süreliğine susturmuştum.

San

Kapıdan çıktıktan sonra daha fazla dayanamamıştım ve wooyoung'u beklemeye başlamıştım. Gelmeyeceğini düşünerek ellerim ve ayaklarım terlemeye başlamıştı. Fark etmeden bacaklarımı sallanıp duruyordum ve bu stresin üst seviyesinin göstergesiydi.

Hala içimde bir umut wooyoung'un buraya geleceğini söylüyordu. Ne olursa olsun onu bekleyecektim ve ne olursa olsun onu sevecektim.

Buraya geldiği zaman ona açılacaktım. Yeonjun'u öldürmesi gerçekten umrumda değildi. Ben sadece wooyoung'u istiyordum. Bu zaman sürecinde duygularımı düşünmek için fazlasıyla zamanım olmuştu ve hepsini kullanmıştım.

IF I WERE YOU//woosanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin