39 9 72
                                    

Başım çok ağrıyordu. Dün gece kendimi fazla zorlamıştım ve eve geç dönmüştüm. San, beni daha ağır bir şekilde çalıştırmıştı ve garip davranıyordu. Okulda o saniyelik bana kötü davranan adamdan çok farklıydı ve iş odaklıydı.

Yine sıraya kafamı koymuş, uzanıyordum. Kimseyle konuşacak enerjiyi kendimde bulamıyordum. Hongjoong ve diğerleri zaten benden uzak duruyordu. Bir anda yanıma fırlatılan çantanın bana çarpması yüzünden irkilerek kafamı kaldırırım. Şaşırmış mıydım? Hayır. Gördüğüm kişi san'dan başkası değildi.

"Çok yer kaplıyorsun."

"Konuşma benle."

"Hala hala?"

"Git."

San, çantayı masanın kenarına asmış ve yanıma oturmuştu. Onun oturmasıyla beraber kafamı tekrardan sıraya koymuş ve saçlarımls gözlerimin önünü kapatarak gözlerimi de kapatmıştım. San'ın bana baktığını kapalı olan gözlerimden bile anlamak zor değildi.

Zil çalmıştı. Herkes yerine oturduğu zaman önümüzde yunho ve mingi yiyişip dururken hongjoong ise yeosang ile oturmuş, konuşuyordu. Kulaklığı gizlice takmıştım ve kimsenin duyamayacağı bir seste şarkıyı açıp dinlemeye başlamıştım. Çok geçmeden öğretmen gelmişti ve herkes düzelmişti.

"Çocuklar kusura bakmayın bugün hocanız raporlu. İsterseniz bahçeye çıkabilirsiniz."

Sınıfta bir anda neşe çığlıkları kopmaya başlamıştı. Kulaklıktan bile hongjoong'un attığı sevinç çığlığını duymak mümkündü. Kafamı kaldırıp etrafa baktıktan sonra herkesin aşağıya inmeye başladığını görünce ben iyice köşeye çekilmiş ve inmek istemediğimi hocaya göstermiştim. O sırada ayaklanan san ile tekrar göz göze gelmiştim. Hala bana bakıyordu.

"Kalk gidelim"

"Yok"

"Kalksana?"

"İnsene?"

"Çocuklar!! İkinizde aşağıya inin hadi sınıfta tek kalmayın."

Hoca, san ile atışmamışı görmüş olacak ki ikimize doğru bakıp aşağıya inmemiz için bize seslenmişti. Elimden gelen bir şey yoktu oflaya puflaya ayağa kalkıp aşağıya inmek için ilerlemeye başlarım. Kapşonumun şapkası hala kafamda takılıydı ve muhtemelen saçlarım şuan çok dağınıktı.

Ben merdivenden inmeye başlamadan önce göz ucuyla sınıfa bir kez daha bakmıştım. San, çantasının cebinden sigara alarak kapatmaya çalışıyordu. Beni ilgilendiren bir durum yoktu ancak bu çocuk gerçekte ve okulda çok farklı kişiliklere sahipti. Garip bir şekilde anlamak istiyordum.

Merdivenden inerken köşeden birisinin kolumu tutup beni merdivenlerin altındaki kimsenin göremeyeceği yere çekmesi ile düşüncelerim kafamdan yokolmuştu bir anda. Bağırıp çığlık atmak istemiyordum çünkü önümdeki yüzü tanıyordum sadece neden beni bu şekilde köşe bir yere çektiğini anlamaya çalışıyordum.

"Noluyor lan?"

"Wooyoung bu akşam müsait misin?"

"Neden soruyorsun yeonjun?"

"Bize gelir misin?"

"Düzgün bir şekilde konuşabilirdin bence çekmek yerine aq"

"Wooyoung gelcen mi?"

"Bu akşam olmaz işim var"

"Öbür akşam?"

"İşim var"

"Sonraki akşam?"

"Kanka"

"Gelmen lazım."

"Neden gelmemi istediğini söyler misin?"

"Hayır."

"Gelmiyorum o zaman."

"Hayır gelcen."

Biz yeonjun ile konuşurken köşeden soobin gelmişti. Onun adımlarını duyunca yeonjun gerilemiş ve aramıza mesafe koymuştu.

"Noluyor burda?"

"Bir şey olduğu yok normal konuşuyoruz sadece"

"Emin miyiz?"

"Mal mısın?"

"Biz normal konuşuyorduk değil mi woo?"

Yeonjun, kolunu benim omzuma atmıştı ve omzuma atarken geçen gün örgütten aldığım kolye, kıyafetimin arasından gözükebilir hale gelmişti. Soobin bir şey demeden merdivenlerden yukarıya doğru çıkmaya başlamıştı ancak yeonjun, kolyeme takılı kalmış ve şaşırmıştı.

"Wooyoung bu ne?"

Yeonjun, kolyeyi dokunarak kaldırmaya çalışmıştı. Ne yapacağımı bilmediğim için onun dokunmasına izin vermiştim. En fazla ne olabilirdi ki?

"O mu? Kış lastiği."

"Wooyoung bunu nerden buldun?"

"Sanane tam olarak?"

"Eski arkadaşınla böyle mi konuşuyorsun?"

"Bana ne istediğini söyle sadece."

"Yanındaki eleman varya"

"Kim"

"Choi san."

"Eee?"

"Onu bana ayarla."

____________________________________________________

"Noldu san?"

"Tüm gece boyunca wooyoung'u vampirlerden korumak için eğittik."

"Nasıl yani? Kendinizden mi?"

"Şakacı mısın yunho?"

"Ok"

"Şaka maka napcaz?"

"Kendin bulaştığını kendin hallet."

"Yardımın için saol yunho kardeş."

"Ne yardım edicem? Kendi bokun yüzünden taktın çocuğu peşine."

"Bilmiyordum."

"Neyse, dua et anlamadı."

"Nerden anlayacaktı zaten?"

"Anlar o."

Bahçeye indikleri zaman yunho ve san birlikte konuşmaya başlamıştı. O sırada hongjoong ve mingi kantinde oturuyorlardı ve aldıkları kahveyi içiyorlardı. Yunho, bahçede oturmasına rağmen kantinin camından mingi'nin mutluluğunu izliyordu.

"Wooyoung ile yakınlaşmak istiyorum."

"Hayırdır gay mi olmaya karar verdin?"

"Bu akşam onu çağırıyorum evime. Gelir muhtemelen. Biraz yakınlaşmak istiyorum."

(Çerezlik bölüm çok detaylandırmak istemedim bugün bir tane daha atarım)

IF I WERE YOU//woosanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin