Şuanda bulunduğumuz anda sanki benim için her şey durmuştu. Kendimi sonsuzluğun içindeki o boşluk gibi hissediyordum. Sanki karanlık beni yutmuştu, içine hapsetmişti. Kafamdaki soruları durdurmaya çalıştım. Aklım ve kalbim birbirinden bağımsız bir şekilde hareket ediyordu. Aklım öldür gitsin derken kalbim acı diyordu. Kızın içindeki korku yavaş yavaş benimde içimi tedirgin etmeye başlamıştı. Kozlar benim elimde gibi görünse de tek bir yanlış hareketimle her şeyi elimden almalarından korkuyordum. Daha fazla sessiz kalıp boyun eğemezdim. Şuan için tek kurtuluş yolu burada birinin ölmesiydi. Peki ya kim ölecekti? Daha önce hiç birini öldürecekken bu kadar tereddüt yaşamamıştım. Kalbim beni sorguya çekiyordu sanki.
ÖLDÜRECEK MİSİN?
YOKSA YAŞATACAK MISIN?
Daha önce hiç görmediğim birine karşı neden bu kadar merhamet duyuyordum anlamamıştım kendimi. Bana neler oluyordu? Böyle olmaması gerekirdi. Kendimi bir bataklığın içine sürüklemiştim ve buradan kurtuluşum yoktu. Karanlık beni hapsedecekse şuanda hapsetmeliydi. Kendimi ayakta durmaya zorluyordum. Ellerimin titrememesi için kendimi zor tutuyordum. Karanlık bu kez kendini gizlemiyordu. Adeta kapılarını benim girmem için aralamıştı. Eğer o kapıdan girecek olursam karanlıktan bir daha asla kurtulamazdım. Bunu biliyordum. O karanlık kapılar yıllardır yanıma uğramamıştı ve şuanda benim girmem için ardına kadar açıktı. Madem kaçacak yerim yoktu o zaman girmekte de bir sakınca duymuyordum. Nasıl olsa yeterince acı çekmiştim. Daha fazla bu çilelere katlanamazdım. Bu kapıdan girdiğim an artık ben olmayacaktı TAMAMEN ARINMIŞ BİRİ OLACAKTI. O DA KARANLIĞIN TA KENDİSİ...
GEÇMİŞTEN BİR GÜN:
Yalnızdım... Yine tek başımaydım...
Bir evin önündeydim bu sefer. Ama bu ev diğer evlerden çok farklıydı. Bu ev benim ait olduğum gerçek yerdi. Ailem buradaydı. Ama zamanla onlarda beni terk ettiler. İlk Alaz ile tanıştım ardın Yağmur, Selin ve Rüzgâr... Beni daima sevdiler. Bana kollarını açtılar. Bir aile gibiydik. Ama bu uzun sürmedi. Tıpkı eskiden aile dediğim kişiler gibi yine yollarımız ayrıldı. Daha sonra Bulut geldi. O da bana kollarını açtı. Şefkat duydu bana. Beni korudu. Büyüttü. Asla bırakmadı beni onlar gibi. Daima yanımda oldu. Bir arkadaştan da öteydik biz. Biz bir aile olduk. Omuz omuza tüm bu zorlukları alt ettik. Sonra Yağmur, Selin, Rüzgâr, Amelya... Hepsi karşımda durdu. Ailemizin içine onları da dahil ettik. Tek bir kişi kalmıştı geriye. O da Alaz... Alaz'ı bir daha asla görmedim. Bulmaya da çalışmadım. Ona beslediğim duygular bambaşkaydı. Tarif edilemeyecek şeylerdi. Hep birlikte geçirdiğimiz son günü asla unutamıyorum. Bu anı benim için çok önemli bir anıydı. İlk ve tekti.
Evin içerisinden gülüşme sesleri geliyordu. Mutluluk duygusu tüm sokağı ele geçirmişti. Yağmur elindeki tişörtü Rüzgâr'ın üstüne savuruyor. Selin'de onları izleyip gülüyordu. Hayatımda hiç bu kadar mutlu bir an yaşamamıştım. İçeriye bende girdim. Kahkahalara bende katıldım. En ciddi duran Bulut'tu. Her zamanki gibi öylece oturup kara kara düşünüyordu. Bulut'un bu hallerine alışıktım. Her şeye fazla endişelenirdi. Bir şey yapacaksa en ince ayrıntısına kadar planlardı. Onu umursamadan olduğum yerde gülmeye devam ettim. Daha sonra Selin bacak bacak üstüne atmış bir halde bana bakarak
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR KATİLİN GÜNLÜĞÜ
Mystery / ThrillerSevgi ve nefretin, acı ile karanlığın arasında kaybolan bir Katilin hikayesi. Bunca zamandır çektiği acıların intikamını almak için yaşayan bir kızın bu yolda her şeye rağmen pes etmeyip ayakta durmayı başaran ve neden katil olduğunu anlatan bir acı...