BÖLÜM:5 KARANLIĞIN İÇİNDE KAYBOLMAK

679 488 56
                                    

Yaşadığım onca acı, onca keder her şey boşunaydı. Ne kadar çabalasam da yine kendimi başladığım yerde buluyordum. Bunca zaman ayakta durmayı bir şekilde başarmıştım. Ama artık gücüm tükenme noktasına gelmişti. Arkadaşlarımı, dostlarımı, ailem sandığım kişileri çalmışlardı benden. İçimdeki sevgiyi, mutluluğu, sevinci almışlardı benden. Kalbim artık daha fazla dayanamıyordu. Artık bende dayanamıyordum. Arkadaşlarım, dostlarım, ailem hepsini kendi karanlığımın içine hapsetmekten korkuyordum. Tüm bu içimdeki acıları gün yüzüne vurmaktan korkuyordum. İnsanlara güçsüz olduğumu göstermekten korkuyordum. Kendimi yavaş yavaş içinden çıkılmaz bir karanlığa sürüklemiştim ve bu karanlığa batmaya devam ediyordum. Kurtulmak istiyordum ama başaramıyordum. Karanlık beni içine hapsedene kadar çekmeye devam ediyordu. En sonunda her şeyi kabullenip pes ettim ve tamamen KARANLIĞIN İÇİNDE KAYBOLDUM...



GÜNÜMÜZ:

Her şey biranda olup bitmişti. Abim tam karşımda ve beni götürmekten bahsediyordu. Kafamda bin bir düşünce dolanmaya başlamıştı. Henüz parçaları tam olarak birleştirmiş değildim. Olduğum yerde tam karşısında dikilmeye devam ediyordum. Birkaç dakika daha bir birimizle bakıştıktan sonra abim bana doğru yaklaşmaya başladı. Aramızda bir adımlık mesafe kalınca bileğimden tuttu ve elindeki bilekliği bileğime narince geçirdi. Gözüm o anda bilekliğe kaydı. Bilekliğin üstünde S ve Y harfi işlenmişti. Bu Yağmur ve benim bir birimize yıllar önce yaptığımız bileklikti. Aynısı bendede vardı. O bilekliği en son Amelya öldüğü zaman cenazesinde takmıştım. O günden sonrada Yağmur'u bir daha asla görmedim. Bir anda ortadan kaybolmuştu. Şimdi ise abimin Alaz'ı ve onu tutsak ettiğini öğrenmiştim. Her şey çok karmaşık bir hal almaya başlamıştı ve ben olanlara yetişemiyordum. Kafamda bu düşüncelerle dolanırken abim konuşmaya başladı:



"Soru hakkını kullandığına göre meleğim artık gitme vaktimiz geldi."


Nereye gidecektik, ne yapacaktık. Yıllar sonra karşıma çıkmış bir yere gitmekten bahsediyordu. Buraya abimi öldürmek için gelmiştim. Ama şuan da karşısında dikilmiş öylece olacakları düşünüyordum. Böyle olacağını hiç tahmin etmemiştim. Kolay olur sanmıştım. İnsanın sevdiği birinden vazgeçmesinin hiçte kolay olmadığını bir kez daha anlamış oldum. Kafamda bir şeyleri tarttıktan sonra gitmeye karar verdim. 



"Nereye gideceğiz böyle apar topar? Bari yanıma birkaç bir şey almama izin verseydin"


"Gidince görürsün prenses. Eğer almak istediğin bir şey varsa al ama yalnızca bir şey alabilirsin haberin olsun"


Yine sinirlenmeye başlıyordum. İstesem şuanda suratına bile bakmadan çıkıp gide bilirdim. Ama intikam listemi tamamlamadan geri dönmeyecektim. İntikamımı almadan önce gerçekleri öğrenmem gerekiyordu. Gerisi zaten sonra gelirdi. Gerçekler acıdır ama öldürmek bir o kadarda kolaydır nasıl olsa. 



Yaklaşık iki saat sonunda tekrardan aynı yerdeydim. Abim hemen kapıda benim eşyamı almamı bekliyordu. Hızlı olmalıydım. O an biraz duraksadım. Ne alacaktım ki. Dakikalarca olduğum yerde etrafa bakıyordum. En sonunda gözüm masanın üstündeki günlüğe kaydı. Artık yanıma neyi almam gerektiğini biliyordum. Hızlıca günlüğü masadan aldım ve tekrar dışarı çıktım. Abim evin önündeki bir ağaca yaslanmış benim gelmemi bekliyordu. Bu kadar rahat olmasına çok şaşırmıştım. Ben evden çıkınca yaslandığı yerden yavaşça kalktı ve bana bakarak hafifçe gülümsedi. Ardından gözü elimde tuttuğum günlüğe takıldı. Birkaç dakika daha elimde tuttuğum şeye baktıktan sonra

BİR KATİLİN GÜNLÜĞÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin