Atış serbest.
Azıcık eğlenelim ahsjsj
*
''Hande...''
Aslı, banyosunda kusmakta olan Hande'yi rahatsız etmek istemiyordu ama geldiğinden beri tek kelime etmemiş şimdi de kusuyordu. Başına bir şey geldiği o kadar belliydi ki. Evdekiler suçunu anladığı için sustuğunu falan sanıyorlardı.
''İyi misin?''
Hande de böyle demişti işte. İyi misin? Bunları hak edecek bir şey yapmamıştı. Klozetten uzaklaşıp ayağa kalktı. İyi misin demiş ve karşılığında kötülük görmüştü. Kapıyı açıp Aslı ile yüz yüze geldikten sonra yatağına oturdu. Alt dudağı sarkmış ağlamak üzereydi.
''Neyin var?'' Ona tüm hikayeyi başından sonuna kadar anlattı. Hastaneye gittikleri kısma kadar.
''Sonra o cam bölmeden ağlayarak dedesini izlerken kaslı, sırık gibi çocuk gelip ona sarıldı! Sevgilisi varmış.'' Gözünün önünde kendinden bile uzun olan çocuğa sarılıp bir de kollarında ağlamıştı Zehra!
''Olabilir...'' Yine realist bir Aslı ile karşı karşıyaydı.
''Ben seviyordum.'' Olabilir mantıklı bir cevap değildi. ''Aşkım diye sarılıp ağladı.'' Büyük kavuşma Hande başına geleceklerden habersiz sessizce yoğun bakım ünitesinin olduğu koridordaki koltukta otururken olmuştu. O an bacak bacak üstüne atmıştı. Bacak bacak üstüne atmadan oturamayanlardandı. Sonra kendini rahatsız hissetmişti Zehra'nın annesi ve babasının karşısında... Bacaklarını indirmiş, ondan 2 metre kadar ileride cam bölmeden dedesini izleyen Zehra'ya çevirmişti bakışlarını. Sağ bacağı istemsiz tekrar sol bacağının üzerine gidivermişti o fark etmeden.
''Zehra...'' Sağından gelen sese dönmüştü Hande. Orada anam var babam var demeden Zehra da sese dönmüş kendine doğru ilerleyen çocuğa ilerleyip tam Hande'nin oturduğu koltuğun önünde sarılmışlardı. ''Aşkım... dedem...'' Diye tiz, ağlamaklı, acınası bir ses çıkartmıştı Zehra.
Ve Zehra'nın kendinden uzun sevgilisi, kendinden uzun kollarını sarıvermişti. Film sahnesi gibiydi ama gerçekti kimse kestiiik diye bağırıp bölmemişti. Yine anam var babam var Hande var demeden sarmalayıp teselli edivermişti Herkül gibi kaslı kollarıyla Zehra'yı. ''Dedem çok kötü Tarık...'' diye ağlarken Hande öfkeden gebere kalsın diye geçirdi içinden.
Yerinden bir süre kalkamayıp sahnenin devamını izledi. Çocuk Zehra'yı belinden tutup destek olarak cam bölmenin önüne götürmüş. Hastaneye girdiklerinden beri zaten ona yokmuş gibi davranan Zehra yine yokmuş gibi davranmaya devam etmiş Hande de külüstür arabasının anahtarını koltuğun üstüne bırakıp çekip gitmişti.
Kalbini öldüren kadın cinayeti bu şekilde işlemişti.
Tüm bunları Aslı'ya anlatırken sinirle kaşlarını çattı. ''İnşallah ölmüştür!'' Zehra'nın da canı yansın istiyordu.
''Tövbe tövbe tuhaf tuhaf konuşma. Adamın ne suçu var.''
''Hiç bu kadar canım yanmamıştı.'' Kendini yerlere atıp yuvarlanası vardı Hande'nin. Gözündeki yaşı sildi. ''Gözleri bile tamamen yeşil değil. Sadece ormanda öyle gözüküyor.''
Aslı gülümsemesini engellemedi. Kedi uzanamadığı ciğere hesabına dönmüştü şu an Hande.
''Uçurumun kenarına gelip kahverengi bir denize atlamak gibi hissettiriyordu. Sonra atlıyorsun ve aşağıda kahverengi bir deniz yok zaten deniz kahverengi olmaz. Saçma bir masal aleminde yaşamıyoruz. Aşağısı çorak kahverengi bir toprak! Yeşil bile değiller. Ondan nefret ediyorum.''