Yalan makinesi

971 103 44
                                    

Atış serbest.

***

Zehra telefonuna baktığında hiçbir şey yoktu. Hande cevap atmamıştı.

''O zaman benim güzel sevgilim...'' Tarık'ın sesine döndü. Yolları artık ayrılıyordu. Zehra kendi arabasına o kendi arabasına. ''Bir daha görüşemeyiz...'' Beline kolunu dolayıp Zehra'yı kendine doğru çekerken o da kollarını boynuna doladı. Sarılmayı severdi hele ki ondan büyük birini bulmak bu kadar zorken Tarık'ın kollarında olmayı seviyordu.

''Daha sıkı sar.'' Çok sıkı sarılmaya ihtiyacı vardı. Kendini iyi hissetmiyordu. ''Seni çok özleyeceğim'' diye mırıldandı Zehra, öyle olmasını umuyordu... Yani kandırmak için konuşmuyordu. Boynuna burnunu gömüp sevgilisinin kokusunu içine çekti. Hande'nin onun kokusunu alamadığından habersiz.

''Bende seni özleyeceğim...'' Tarık onun omzunu öpüp boynuna doğru burnunu sürttü. ''Zaten çok özledim...''

Zehra özlememişti. Aklının ucuna bile gelmemişti. Gülümseyip gözlerinin içine baktı. ''Seni çok seviyorum.''

''Bende seni çok seviyorum güzelim. Gözlerin niye doldu şimdi? Sadece bir kaç gün.''

Sıkıcı bir çift olmaya başladık ve ben seni seviyorum yine de sıkılıyorum. İkimiz için üzülmeye başladım diyemezdi. ''Duygusalım bu ara. Dikkatli ol sakatlanma. Kazanıp gel.'' Sonra onu kendinden ittirdi. ''Bir şeyler karıştırma Tarık.'' Ya da karıştırsa ayrılırdı. Yok CV'sine aldatılmayı eklemeye, kafasına da boynuzları takıp onun ağırlığı ile yaşamaya hiç niyeti yoktu Zehra'nın. 

Acaba dizinin üstüne çöküp teklif etme şakasını abartmış mıydı? Sevgilisi görüp sorun çıkartmış olabilirdi... Yani biri onun sevgilisine böyle bir şey yazsa muhtemelen ortalığı ayağa kaldırırdı ama başlatan Hande'ydi bu şakayı... Belki de o gıcıklardandı. Geç cevap atan, görüldü atan... Geç cevap vermeyi bir şey sanan... Arabasını çalıştırıp geri geri çıktıktan sonra kendine camı açıp göz kırpan sevgilisine öpücük yollayıp bastı Zehra.

*

İlkin'in gözleri kocaman açılmış, soğuktan dişleri birbirine vuruyordu artık. En azından fiziksel tepkileri çoğalmıştı. Hande klozetin üzerine bırakılmış havluları alıp Saliha'nın eline tutuşturduktan sonra alttaki mini eteği alıp iki eliyle kaldırdı. ''Garson kıyafeti getirmişler.'' Eteği omzuna atıp tişörtü aldı. Başka da bir şey yoktu.

''Bu etek...'' Saliha onun omzundan çekip kendi üstüne tuttu. ''Çok kısa. Çamaşırı yok poposu gözükür.'' Eğer İlkin'in geriye bir poposu kalırsa gözükürdü. Soğuktan tamamen büzüştüğünü hissediyordu. ''Ben sana soyup atalım demiştim Hande yaaa. Ne olacak şimdi? Şuna bak.'' Eteği tekrar kendine bu sefer arkasına tutup bitişine elini koydu. Kalçası kapanıp kapanmamakta kararsızdı.

''Çamaşır isteyelim kesin vardır burada.''

''Kıza başkasının çamaşırını mı giydireceğiz?'' Zaten muhtemelen buradan çıkınca kendine gelir gelmez tetanoz yiyecekti İlkin.

''Ne yapayım Saliha benimkini çıkartıp ona mı giydireyim.''

Saliha onun dediği şeyle duraksayıp gözlerinin içine baktı. Dudağının kenarındaki o çizgi belirginleşmeye başlamıştı. ''Saçmalama.'' Altında pantolon vardı Hande'nin. Saliha'nın eşofman. ''Sen çıkart giydir.''

Salakların aklına eteği giyip ona eşofmanı ya da pantolonu vermek gelmiyordu. İlkin ağlamak istiyordu.

''Her işi yokuşa sürmek zorunda değilsin. Hem senin aklına geldi hem İlkin sana haber verdi bana değil. Senin daha fazla fedakarlık yapman gerekiyor.''

Bi DakikaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin