Kupa bebeği

638 106 20
                                    

Atış serbest.

Nasıl gidiyoruz bir ses verin?

***

"İlkim Aydın.'' Arkasından gelen sese döndü İlkin. ''İlkin, hocam biliyorsunuz.'' Sahte bir gülümseme vardı yüzünde.

''Biliyorum ama defterde İlkim yazıyor.'' Cansu da ona aynı şekilde gülümsemişti. Bunu değiştirt İlkin demişti o da okullar açılalı 2 ay olmasına rağmen hala değiştirtmemişti.

''Herkes biliyor nasıl olsa hocam sizden başkası demiyor ki...''

''Düzelttir İlkin.'' Cansu bu sefer onun gülümsemesine karşılık vermedi.

''Tamam hocam.'' Konuşacak konuları bittiğine göre İlkin onu bekleyen Hande'nin yanına gidebilirdi herhalde. Kafasını sol tarafa çevirdiğinde aşağıda kapının girişindeki Hande'yi görebiliyordu.

''Mezuniyette de sen çalacaksın.'' Aha. İlkin'in adımları duraksadı. ''Hocaaaaammm ne yapıyorsunuz. Ben çalamıyorum ki.''

''Sınıftaki en kötü sen olduğun için sen çalacaksın zaten. Çok çalışman gerekiyor. Provalarda diğer arkadaşlarınla arandaki mesafeyi anca kapatırsın. Özel ders gibi düşün. Dönem sonu Martha Argerich olmanı bekliyorum.'' Ona gözünü kırpıp yanından geçerken Cansu'nun arkasından baktı İlkin. İyi çaldığını biliyordu. Yetenek sınavında karşısındaki sandalyelerde oturanlardan biri oydu. İlkin 3 kişinin önüne bile çıkmadan önce sakinleştirici almıştı. Mezuniyette çalamazdı. Hastalandım numarası yapardı o gün. Ama bu kadın onu bırakırdı. Mezun olana kadar da geçirmezdi. Hoca İlkin'e takmıştı.

Cansu merdivenleri döndüğünde ona tekrar bakıp gülümsediğinde İlkin gülümsemedi. Fazla abartmıştı kötü çalma işini. O kadar çaktırmıştı ki sınıftakiler o çalmaya başladığında kıkırdıyorlardı

''İlkin.'' Hande aşağıdan onu görüp el sallayarak seslendiğinde Cansu'dan bakışlarını çekip ona döndü İlkin. Bugün voleybol için seçmeler vardı. Voleybol filesi bile olmayan okulda voleybol turnuvasına katılmak saçmaydı aslında. Voleybol turnuvasına katılıp bir de öğrenci seçmek daha da saçmaydı.

İkisinin de başvuru kağıdını İlkin doldurup vermişti. Hande'nin itiraz etmeyeceğini bildiği için ona sormamıştı bile.

''Bu iyi.''' Simge elindeki kağıdı Ebrar'a uzattı. Kağıtta kalemle altını çizdiği yazıya baktı ilk. Eczacıbaşı alt yapısı.

Daha önce voleybolu nerede oynadınız sorusunun altına yazılmıştı. Hiç alakasız tipleri elemek için özellikle yazmışlardı bu soruyu. Gülümseyip mevkii bölümüne çevirdi bakışlarını. Smaçör yazıyordu. Gülümsemesi daha da genişlerken kağıdın üstündeki ismi okudu.

Hande Baladın

Solundaki Zehra'ya uzattı. ''Senin Ninja Kaplumbağa smaçörmüş.'' Telefonla konuştuğu için onun ne dediğini anlayamıyordu Zehra. Kağıda boş boş baktı.

''Aşkım kızlarla konuşmam gerekiyor bir şey söyleyemem şimdi...'' Uzatılan kağıdı önüne koydu Zehra. ''Tamam bir dakika...'' Ebrar'a döndü Zehra.

''Tarık'ın cumartesi günü Ankara'da deplasman maçı varmış. Sizi de çağırıyor...''

''Kesin bizi çağırıyordur.'' Ebrar şu an Zehra'nın sevgilisi ile maçtan sonraki gün yapacağı tatili düşünecek halde değildi. Tek başına gitmesine izin verilmediği için yanlarında onları da götürüyordu. Maçtan sonraki gün tatil günü olduğundan Zehra ve Tarık baş başa takılır onlar da kendileri takılırdı. Ebrar bir kere tek başına gitme hatasını yapmıştı. Tüm gün tek başına sinemada oturmuştu. 3. filmin yarısında onu sonunda aramışlardı. Birlikte akşam yemeği yedikten sonra nasıl geri dönmüşlerdi İstanbul'a.

Bi DakikaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin