bölüm:13 "yaralı"

8 1 2
                                    

"Murat....?" Dedim korku içinde... elleri kan içindeydi... "N'aptın lan?" Dedim bağırarak. "N'aptın sen? Öldürdün mü?"
Dedim ellerim titriyordu.
"Elif..." dedi sadece...
"Sinan nerede? Lan Sinan nerede söylesene." Diyordum ağlayarak.
"Neden aşık mı oldun ona?" Dedi beni kolumdan tutup kendine çekerek.
"Bırak kolumu... Ya bıraksana..."
"Lan ben senin... senin için Kerem'i kayebettim lan. Sana olan aşkımdan Kerem'i kaybettim kızım..." dedi kolumu sıkarak.
"Murat kolum acıyor..."
"Benim de canım acıdi lan... Beni de acıttın sen... Beni de incittin ya hatırlamıyor musun? Hatırlamazsın tabii... Parçaladın lan beni... Kırdın attın beni." Dedi gözlerinden öfke ve yaşlar akarak.
"Murat bırak beni... Tamam, tamam bırak konuşalım."
"Ne konuşacaksın? Neyi anlatacaksın? Söyle.." dedi bağırarak.
"Sinan'a ne yaptın...?" Dedim hıçkırarak... tüm vücudum titriyordu.
"Sinan öyle mi? Sinan? Lan... Ya ben? Ben ne olacağım?" Dedi öfkeyle.
"Murat bırak beni... Neden anlamıyorsun seni sevmiyorum ya... Sevmiyorum işte... Sevmiyorum." Dedim ağlayarak.

5 mayıs 2024 saat 08.55

"Haydi arkadaşlar herkes kalksın bakalım. Yeterince uyudunuz artık." Diye bağırıyordu Eda hoca.

"Iyi uyudun mu?" Diye sordu Kerem.
"A evet... sen peki?" Dedim utanarak.
"Iyi uyudum ya... kalkalım mı?"
"Kalksak mı?"
"Kalkalım." Dedikten sonra bir birimize bakıp güldük.

"Herkes burda mı?" Diye sorduEda hoca.
"Hocam Sinan ve Murat yok." Dedi Asya.
"Ve de Elif..." diye bağırdı Sude...
"Nasıl yok? Nereye gittiler?" Dedi Eda hoca.
"Bilmiyorum hocam yoklar işte."
"Allah Allah... arayın, telefon edin." Dedi telaşla Eda hoca.
"Yok kapalı." Dedi Kerem.
"Ben bi Sinan'ı arayayım..." dedim.
"Murat'ta açmıyor." Dedi Sude.
"Tamam, tamam telaş yapmayın... her kesle birlikte arayacağız ormanı. Haydi çocuklar." Diyerek bizi sakinleştirmeye çalıştı. Her kes ormana doğru gitti...
"Önder hoca sizde polisi arayın lütfen." Dedi Eda hoca.
"Haydi haydi çocuklar..."
Her kes bir ağızdan bağırıyordu. Nereye kayıp oldular bunlar? Umarım kötü bi şey yoktur.
"Sinan" diye bağırıyordum...
Her kes bağırırken, ögrencilerden biri
"Hocam buldum... Eda hocam." Diye bağırdı. Her kes telaşla oraya koştu.
Yerde bi ceket vardı... Sinan'ın ceketi.
"Bu Sinan'ın ceketi..." dedim gözlerimden yaşlar akarak... Ceket kanlar içindeydi. Ben ağlarken omzumda bir el hiss ettim. Dönüp baktığımda... Kerem elini omzuma koymuştu. Ona doğru dönüp gözlerine baktıktan sonra... Sarıldım. Sımsıkı sarıldım. Ağlıyordum hem de durmadan... Sinan'ı kayıp edemem. O, benim arkadaşım. Onu yitiremem

3 saat sonra...

"Allah'ım delirecektim 3 saattir ortada yoklar... Murat nerede... Sinan nerede ya..." diyerek ağlıyordum. Ağlamaktan gözlerim kıpkırmızı olmuştu.
"Tamam kızım tamam ağlama... Polisler bulacaktırlar... Endişe etme." Diyerek beni sakinleştirmeye çalışıyordu Eda hoca.
"Ben her şeyimi kayıp ettim zaten ama Sinan ve Murat olmaz... Onlar benim en yakınlarım onları kayip edemem." Dedim ağlayarak.
"Her şey iyi olacak merak etme." Diyerek Önder hocanın yanına gitti. Her kes evlerine gitmişti. Ben gidemezdim. Onları burada bırakamazdım.

5 saat sonra...

Neredeler bunlar yaa neredeler....
Başımı öne eğip ağlıyordum. Başımı kaldırdığım da annemi gördüm karşım da... şok olmuştum. Birden ağlamam kesildi. O an donup kaldım resmen.
"Kızım..." dedi gözlerinden yaşlar akarken... Koşarak sarıldım ona. O kadar özlemiştim ki onu. Kokladım' öptüm.... ağlamam yine başladı...
"Anne... Anne ne oldu bize anne?" Dedim hıçkırarak.
"Her şey iyi olacak kızım." Diyerek beni sakinleştirmeye çalıştı.
"Anne... Anne babama ne yaptın anne?"
"Evimize gideceğiz her şey eskisi gibi güzel olacak. Kardeşlerinde evde... Seni bekliyorlar." Dedi gözlerinden istemsizce akan yaşlarla.
"Annem..." diyip sarıldım ona sımsıkı sarıldım.
"Anne arkadaşlarım yok anne..." diyerek ağlamaya devam ettim.
"Bulunacaklar kızım... Geri gelecekler." Diyerek beni sakinleştirdi. Ve arabaya binip eve gittik. Kardeşlerime sıkıca sarıldım. Banyo yaptım. Her şey eskisi gibi olacak diye mutluydum ama aklım hâlâ Sinan ve Murat'taydı. Elif'i ne kadar sevmesem de onu da merak ediyordum. Umarım hepsi iyidir. Içimdeki babamın yerini kimse doldurmuyordu. Onu o kadar özlüyordum ki... Yemek yedikten sonra annemle oturup konuşmaya başladık.

"Anne... babam nasıl öldü? Sen mi yaptın?" Diye sordum gözlerim dolarken.
"Evet ben yaptım." Dediği an da ben zaten öldüm.
"Neden anne? neden?" Dedim ağlayarak.
"Kızım ihanet etti bana... Aldattı beni kuzum." Dedi ağlayarak.
"Bu onu öldürmen için bi sebeb değil ki... anne mahv ettin bizi... sen yok ettin bizi." Dedim ağlayarak.
"Ben onu öldürmesem o beni öldürecekti. Boşanıyorum dediğim an da silahı dayadı kafama." Dedi ağlayarak.
"Anne...." dedim hıçkıra-hıçkıra.
"Senin baban bir canavar kızım." Dedi göz yaşlarını silerek.

Odama geçtim. Göz yaşlarımı sildim. Telefonu elime alıp Eda hocayı aradım.
"Hocam bi haber var mı hocam?"
"Yok kızım... yok bi haber..." dediği an yıkıldım. Hemen üstümü değişip çıktım evden. Olay yerine vardığımda saat 21.00
Oturup beklemekten başka bir çaremiz yoktu. Polisler ormanı altını üstüne getirmişti... Ama yok kimse yoktu.

2 saat sonra...

Kafamı kaldırdığımda uzaktan gelen Sinan'ı gördüm... Koşarak ona doğru gittim. Ona sarıldım. Eda hoca bizi gördüğü an da koşarak geldi.
"Iyi misin? Sinan-" derken yaralı olduğunu gördüm. Bıcaklanmıştı. Birden bayıldı.
"Sinan... Sinan..."

CinayetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin