Bazılarının dışı kötüdür. Bazılarımızın içi kötüdür. Ben Alev. 17 yaşındayım. Öldü benim babam. Gitti benim ilk aşkım. Derler ki, her kızın ilk aşkı babasıymış... Peki ya babasını hiç görmeyenlerin ilk aşkı kim? Ya da babasından hiç sevgi görmeyenlerin? Benim babam bana sevgi de verdi, destekte. Fakat... Çabuk gitti be... Çabuk bitti benim masalım. Hani... Hani küçükken babalar çocukları için masal okur ya... Benim ki kısa sürdü be... Katili kim peki? Annem... Anne... İhanet etti belki ama... Amma kimsenin buna hakkı yok ki... Annemin hakkı var mıydı babamı benden koparmaya? Hayatımı mahv ettin anne. Babamı özlüyorum. Babama sarılmak istiyorum. Benim gücüm yeter mi ki buna? Hiç düşünmemiş ki. Hiç aklına bile gelmemişim ki... Kaç kez öldüm ben... Kimsenin haberi olmadı. Kimse duymadı beni. Sesim çikmadi ağlarken.
"Naber Sinan?" Dedim yüzümdeki sahte gülümsemeyle.
"Daha belli değil." Dedi soğuk bi tavırla.
"Hmm iyiyim ya ben de ne yapayım öyle ders,sınav,okul falan... Ya Sinan..." Dedim derin bi nefes alarak.
"Efendim Alev." Dedi bıkmış bi şekilde.
"Ya bana niye soğuk yapıyorsun ya? Ben ne yaptım?"
"Bi şey yapmadın Alev." Dedi solgun yüzüyle.
"Ee o hâlde?"
"Alev beni bi rahat bıraksana ya."
"Tamam." Dedim sakince. O an çok kırıldım. Sanki beni hayatın da istemiyordu. Ama ne yapmıştım ki?
Elif bu gün derse gelmemişti... Acaba bi şey mi oldu? Ne ola bilir ki? Canı istemedi herhâlde. Neyse aman bana ne."Alo? Elif..? Iyi misin?"
"Değilim Sinan. Iyi değilim. Hiç iyi değilim?"
"Kızım noldu? Bi sorun mu var?"
"Evet sorun var... Ders çıkışı sahile gelsene konuşalım." Dedi ağlayarak.
"Ya Elif ağlama bak lütfen... Ne olduğunu bilmiyorum ama ben hep senin yaninda olacağım tamam mı?" Dedim endişeli ses tonuyla.
"Teşekkür ederim." Dedi titrek sesiyle."Murat lütfen artık polise gidelim de fotorafları gösterelim."
"Asya'm şu an olmaz. Bir az zaman tanı lütfen. Polise vereceğim tamam mı?"
"Of çabuk ama..."
"Tamam işte götüreceğim sevgilim."
"Okulda en sevdiğim yer burası biliyor musun?"
"Bahçe mi? Neden?"
"Çünkü burası sanki dışarıya bakan bi umut gibi. Yani burası bi hapis ve bahçe bu hapisanenin umudu. Bi gün bu duvarlar yıkılır da dışarıya çıkar tüm mahkumlar." Dedi gözlerini dışarıya bakan duvara dikerek.
"Öyleyse okul bi hapisane bizde içindeki mahkumlarız... Öyle mi?"
"Aynen. Mesela en büyük günahını söyle." Dediği an aklıma Aylin geldi. Tabii ki de onu söyleyemezdim.
"Hmm... Düşüneyim... Bilmem aklıma gelmiyor." Dedim gözlerimi kaçırarak.
"Neyse kalsın o, zaman..."
"Senin?" Dediĝim an da bana dönüp...
"Sen söylemezsen ben de söylemem." Diyip gitti. Ne bu şimdi? Bana trip mi atıyor? Dedim kendi kendime ve yüzümde oluşan istemsiz gülümsemeyi fark ettim. Ne yapıyorum ben ya..."Elif... Noldu? Ne bu surat?"
"Sinan ben hiç iyi değilim." Dedi ağlayarak.
"Tamam, tamam ya ağlama lütfen."
"Eskiden hep kalbim acırdı... Şimdi her şey beynim de patlıyor." Diyerek daha da yüksek sesle ağlamaya başladı, ve elleriyle yüzünü kapattı. Ellerini yüzünden çekip, yüzünü ellerimin içine aldım.
"Elif lütfen anlat hadi ne oldu?" Dediğimde ağlaması biraz yavaşladı.
"Babam anneme yıllardır ihanet ediyordu. Annemse bunu kabullenmeyi seçti. İlk başta üzüldüm. Sonra benim sorunum olmadığına karar verdim ama babasıyla ve annesiyle zaman geçiren birini gördüğüm an da gözlerim doluyor, ağlayasım tutuyor. Babam tek hafayla ailemizi darmadağın etti. Annemde mezarımızın üzerine güller dikti. Fakat beni düşünmedi kimse. Hiç kimse beni düşünmedi. Bu kız bu acıyla nasıl yaşar demedi hiç biri. Bazı insanların babası yok diye sevgi göremez... Fakat ben babam olduğu hâlde sevgi göremedim. Babamın vurduğu her tokat beynim de patladı. Annem buna sessiz kaldı. Annem katilini affetti. Babam beni de katil yaptı. Babam hayatımı mahv etti. Her gece... her gece... ağladım. Yalvardım Tanrıya beni de al yanına diye. Ama olmadı. Bi an bile olmadı ağlamadığım. Beni mahv ettiler." Dedi ağlayarak. Durmuyordu. Ağlamaktan gözleri kıpkırmızıydı.
"Elif..." dedim sadece Elif diye bildim ve sarıldım. Sıkıca sarıldım. Hiç bırakmamak için sarıldım.
"Her şey iyi olacak. Ben yanındayım."
Dedim sarılmış hâlde.
"Olmuyor işte... bu siktiğimin hayatı bi bok olmuyo."
"Hep üzüldüğün de bi şarkı söyle. O, zaman geçecektir."
"Geçmeyecek."
"Denedin mi?"
"Hayır." Dedi göz yaşlarını silerek.
"Denemeden bilemezsin." Dedim zorla da olsa gülerek. Elif'in ağlamasına dayanamıyordum. Onu öyle görmek beni mahv ediyordu.
"Deneyelim mi?"
"Hangi şarkı?"
"Yağmur yüreklim." Dedi titrek sesiyle.Oy dilsizim, oy gülmezim
Yağmur yüreklim.
Oy çiçek bakışlı yarim,
Rüzgarım benim."İşe yaradı mı?" Diye sorudum hafif gülümsemeyle.
"Biraz." Dedi burnunu çekerek.
"Elif..."
"Evet..."
"Seni seviyorum Elif. Hep seveceğim."
"Ben de seni seviyorum... Hep seveceğim." Dediği an da zaman durdu sanki... o kadar güzel bi şey ki bu. Anlayamıyordum. Anlam veremiyordum. Ama seviyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cinayet
Teen Fiction"Bu son." "Bu son değil." "Bu kez gerçekten son..." "Bu son değil."