Son yarım saattir ellerimdeki iki yastıkla kulaklarımı kapatıyordum. Zihnimde susmak bilmeyen sesleri engellemenin tek yoluydu. Artık kullandığım ilaçlar işlevsiz hale gelmişti. Ne psikiyatristim ne de kullandığım ilaçlar bir işe yarıyordu. Tanıdık sesi işittiğimde yastıkları indirdim. Andaç ayağıyla kapıyı kapatıp elindeki iki tabakla yatağa oturdu.
" Umarım aç kalarak ölmeye çalışmıyorsun." diyerek tabaklarda birini bana uzattı. Teşekkür edip tabağı aldığımda başını sallayıp kendi tabağından yemeye başladı.
"Bir sorun mu var Zincir? iki gündür ne odandan çıkıyorsun ne de yemek yiyorsun."
" Bir sorun yok. Sadece canım bir şey istemiyor. "
"Sezai Bey çok sinirli."
"Neden?"
"Eğitimlere katılmadığın için."
Yemeğimi yemeye başladığımda gözüm pencereye takıldı. Gökyüzü simsiyahtı.
"Saat kaç?"
"Gece yarısındayız."
Tekrardan sessizleştiğimde Andaç yerdeki dağınıklığı toplamaya başladı. Odanın her bir köşesine dağılan ilaçlarımı toparlayıp ecza dolabına yöneldi.
"İlaçlar artık işe yaramıyor. "
Beni susturamazsın İlkim.
Yine aynı sesi duyduğumda daha fazla dayanamayıp çığlık attım. Elimi saçlarımı attığımda Andaç ilaçları yere atıp yanıma geldi. Bir yandan elimi tutup beni sakinleştirmeye çalışırken diğer yandan duvardaki "Acil Yardım" butonuna bastı. Hatırladığım son şey ise zihnimde yankılanan sesti.
Ben senim İlkim. Beni yok edemezsin. İnsan kendini yok edemez.
☆
Kulağıma dolmaya başlayan seslerle zihnim yavaş yavaş yerine geliyordu. Gözümü açmadan yanı başımdan gelen konuşmaları dinlemeye başladım."Kriz geçirmeden önce ilaçların bir işe yaramadığını söylüyordu." Dedi Andaç.
"Bu imkansız. En ağır ilaçları kullanıyor. Bundan daha ağırı yok. Kendini toparlaması gerekiyordu." Diyordu doktor.
"İyileşmesi için ne yapmamız gerekiyor?"
"Bilemiyorum Andaç. Herşeyi denedik be oğlum. "
"Ama illa ki yapılacak bir şey vardır. Zincir gözümün önünde ölüyor. "
"Ne demek o öyle?"
"İki gündür ne eğitime katıldı ne de yemek yedi."
"Bu duruma Sezai Bey ne diyor?"
"Gözdesi bu halde diye kafayı yiyor. Sinirini bizden çıkartıyor. "
Gözlerini aç İlkim, uyan. Uykuyu sana zehir edeceğim.
Gözlerimi açtığımda doktor odadan çıkmıştı.
"Uyanmışsın."
"Ne oldu?"
"Bir nevi kriz geçirdin. Dinlenmen lazım. "
"Dinlenelim o zaman." Dediğim an ayağa kalkıp dolabıma yöneldim. Eğitim kıyafetlerimi çıkarttığımda Andaç ilk önce tepki gösterdi. Daha sonra bana karşı çıkamayacağını anlayıp odadan çıktı. Üzerimi değiştirip dışarı çıktığımda Andaç yaslandığı yerden doğruldu. Koridorun sonunda bulunan asansöre binip eksi birinci kata indik. Sırayla birbirimizin ellerine sargıları sardık. Andaç dövüş kafesinin kapısını açtığında içine ilk ben girdim. Peşimden girip kapıyı kapattığında otomatik olan ışıklar anında kapandı. Odayı aydınlatan sadece kafesin üstünde yanan ışıktı. Yerlerimizi aldığımızda başımı aşağıya eğdim. Bu şekilde dövüş başlamış oldu.
Yarım saat sonra;
Kan ter içinde kalmış bir halde Andaç'ın yüzüne yumruk attığımda 'Pes ediyorum .' Diye bağırıp kendini yere bıraktı. Yüzü resmen kanla kaplanmıştı. Kafesin köşesinde duran batikon ve pamuğu alıp yanına oturdum.Kaşından, dudağında ve burnunda kanlar akıyordu.
"Biraz sert vurmuşum galiba."
"Biraz mı? Galiba mı?" Deyip güldüğünde pamuğu patlayan kaşına bastırdım. Kanları temizlemeye başladığımda etrafı bir alkış ve bu hayatta en nefret ettiğim kişinin sesi kapladı. Sezai Karol.
"Sonunda odanda çıkmışsın İlkim."
"Zincir'i tercih ediyorum." Diyerek pansuman yapmaya devam edip bütün kanı temizleyip krem sürdüm. Ayağa kalktığımızda kapı dışarıdan açıldı.
"Güzel dövüştü gençler. Sabaha hazır olun. "
"Sabah ne olacak?"
"Hastaneye gideceksiniz ama hasta olarak değil. Düzgün giyinin."
Tek kelime etmemize müsade etmeden odadan çıkıp gitti.
"Hangi hastaneye gidiyoruz ve neden gidiyoruz? " Diye mırıldandı Andaç.
"Bilmiyorum. Bildiğim tek şey odalarımıza geçip uyumamız gerektiği. "
Kafesten çıktığımızda ışıklar yeniden yandı. Yarattığımız dağınıklığı toparlayıp odadan çıktık. Ben kendi odama giderken o bahçeye çıktı. Odama girip yatağa uzandığımda zihnimin derinlerinde bir görüntü canlandı ve ben uykunun derinliğinde kayboldum.
☆
" Daha fazla dayanamıyorum Volkan."
" Neye dayanamıyorsun Nesli neye?"
Anne ve babasının kavgasını uzaktan, dolan gözleriyle izlemek zorunda kaldı ilkim. Henüz dokuz yaşındaydı ama her türlü kötü şeye şahit olmuştu.
"Sana dayanamıyorum Volkan."
"Lan yediğin önünde yemediğin arkanda. Altında araban, elinde kredi kartları. Daha ne istiyorsun? Neye dayanamıyorsun? "
" Ben para istemiyorum. Sevgi ve saygı istiyorum. Senin eziyetlerine daha fazla katlanamıyorum. Ben boşanmak istiyorum."
"Boşanmak!"
"Evet. Boşanmak."
"Öyle mi?" Diyerek elini beline attı Volkan. Nesli bunu görmeyip "Öyle." Dedi. Volkan belinden silahını çıkartıp İlkim'in gözünün önünde Nesli'yi vurdu. İlkim eliyle ağzını kapatıp ağlayarak olduğu yere iyice sindi. Volkan anın etkisinden çıkınca elindeki silahı bırakmadan yere çöktü.
"Nesli'm. Güzelim. Affet beni. "
Volkan son kez karısının saçlarını kokladı, onu öptü ve ona sarıldı. En sonunda İlkim'e doğru döndü ve kendi kafasına sıktı.
☆
Yazardan not;
Asıl canavarlar; iyi bedenlere gizlenmiş kötü ruhlardır.