Sabah uyandığımda zor olsa da Kayra'nın kollarından kurtulup kıyafetlerimi alarak banyoya girdim. Kapıyı kilitleyip güzel bir duş aldım ve hemen ardından giyinip saçımı ve makyajımı yaptım. Banyodan çıktığımda Kayra üzerini değiştirmiş, yatağı toparlıyordu.
"Günaydın."
"Günaydın." Diye karşılık verdim.
Yatağın yanında bir sepet görmemle Kayra açıklama yaptı.
"Ağaçların arasında kahvaltı yaparız diye düşündüm. "
Herşeyden habersiz "İyi düşünmüşsün." Dedim. Beraber binadan çıktık. Ağaçların arasında kısa bir yürüyüş yaptıktan sonra yere serilmiş sofra, iki tane minder ve sofranın üstünde çiçekler vardı.
"Burası çok güzel olmuşş."
"Beğenmene sevindim."
Minderlere oturduğumuzda sepetteki yiyecekleri çıkarttı. Hepsi birbirinden güzel görünüyordu. Yemeye başladığımda görünüşleri gibi tatlarıda çok güzeldi.
Kahvaltımız bittiğinde cebinden bir kutu çıkartıp uzattı.
"Doğum günün kutlu olsun. "
"Ne?"
Telefonumun ekranına baktığımda tarihin 4 Haziran olduğunu gördüm.
" Ben... Teşekkür ederim. "
Kutuyu açtığımda içinden çok zarif bir bileklik çıktı.
"Çok güzel. Teşekkür ederim." Diyerek sarıldım.
"Rica ederim. Takmamı ister misin? "
Ona doğru bileğimi uzattığımda bilekliği taktı. Bileğimde ayrı güzel durmuştu. Ben bilekliğe bakarken telefonum çalmaya başladı. Sezai Bey arıyordu.
"Sezai Bey arıyor." Dedim ve aramayı yanıtladım. Bu esnada Kayra sessizce " Demek zamanı geldi." Dedi.
"Efendim ?"
" İlkim her neredeysen çabuk toplantı odasına gel. Kayra'yıda getir. "
"Geliyoruz." Deyip aramayı sonlandırdım.
Ayağa kalktığımızda sepeti alacağım sırada "Daha sonra toparlarız." Deyince elimdekileri bırakıp yürümeye başladım.
Ben önde Kayra arkamda toplantı odasına girdik. Herkes toplanmıştı.
"Yine mi görev?" Dediğim anda ekrana annemin fotoğrafı yansıdı. Ayaklarım titremeye başladığında sandalyeye oturdum.
"N ne oluyor ?"
Sezai Bey önüme bir bıçak koydu.
"Gerçekleri öğrenme vakti. Annen bıçakları severdi. Gerçekleri öğrenince bu bıçakla istersen beni bıçakla istersen başka birşey. Şimdi beni iyi dinle. "
***********
Toplantı odasından kaçarcasına çıktım. Hızlı adımlarla odama çıkmaya başladım. Selim ve Kayra peşimden geliyordu. Odama girip kapıyı kilitledim. Kapının arkasında olduklarını biliyordum."Bunca zaman annemin katiliyle yaşamışım." Diye bağırarak gece lambasını kapıya doğru fırlattım.
"Sevdiğim adam beni deli olduğuma inandırmış. Yıllarca iç ses gibi benimle konuşmuş ve ben bu yüzden şizofren olduğuma inandırıldım."
Dolabımdaki aynaya yumruk attım.
"Benim bir kardeşim varmış." Dediğimde kulağıma Selim'in ağlama sesi geldi.
"Ağlama." Diye bağırdım.
" Bende bilmiyordum." diye bağırdığında kapıyı açtım.
Selim'in ağlamaktan gözleri kızarmış ve yanakları ıslanmıştı. Onu bu halde görmek kalbimi acıtmıştı. Doğru söylüyordu, hafızasını sildikler için hiçbir şey hatırlamıyordu. İkimizin de annesi cinayete kurban gitmiş ve babamız Sezai denen o piçti. Selim'in elinden tutup odaya soktum. Kayra'nın ise yüzüne bile bakmadım.
"Siktir git. " Deyip kapıyı yüzene kapatıp kilitledim.
Selim'e doğru döndüğümde sıkıca sarıldı.
"Keşke yanında olabilseydim. Bunları yaşamana izin vermezdim."
" Keşke demek yaraları iyileştirmiyor. Sadece yaraların acısını hatırlatıyor. "
Diğer bölüm finalll.