Evet başlıktan da anlayacağınız üzere bu bölüm neden inatla kapağa mavi kelebeği koyduğumu anlayacaksınız.
İlkim'den Devamke;
Sabah gözlerimi açtığımda Kayra yanımda uyuyordu. Onu ilk defa uyurken görüyorum. Çok ama çok kısa bir süre onu izleyip dolabıma yöneldim.
Giyeceklerimi alıp banyoya girdim. İhtiyaçlarımı giderdikten sonra giyindim, makyajımı ve saçımı yapıp banyodan çıktım. Hala uyuyordu. Dün bana söyledikleri aklıma geldi.
"Para da verdi mi bari?"
Hırs edip çantamdan cüzdanımı çıkarttım ve içinden beş yüz lira çıkartıp yanındaki komidine bıraktım ve odadan çıktım. Kafeteryaya indim ve güzel bir kahvaltı yaptım. Daha sonra etrafıma bile bakmadan klübenin yolunu tuttum. Giderken de dün geceyi düşünüyordum. Salak gibi karşılık vermiş ve bundan zevk almıştım. Eldivenlerimi elime geçirip kum torbasını yumruklamaya başladım. Her vuruşum bir öncekinden daha sert oluyordu. Yumruklarımın ardı arkası kesilmedi. Sadece bir saniye gibi kısa bir süre gözüm tam karşımdaki duvarda asılı mavi kelebek tablosuna gitti. Ve geçmiş gözümde canlandı.
(İlkim 18 yaşındayken)
Derin bir nefes alıp eğitim alanına girdim. Sezai diye bir adam kendine güvendirip beni hastaneden kurtarmıştı ama nerden bilebilirdim ki böyle bir yere geleceğimi. Eğitmenim olacak kişi beni her anlamda iyi olmamı istiyordu. Dövüşte, atışta, parkurda... Başarısız olduğum zamanlar ise ağzımdan kan akacak kadar dövüyordu. Tabi bunu yalnızken yapıyordu, Sezai Bey varken adeta bir melekti.
Şimdi ise yürüyordum. Aylardan Ocak'tı ve benim ayağımda bırakın ayakkabıyı çorap bile yoktu. Yalın ayak yürüyordum. Ayağıma batan taşların ayağımı kapattığını hissediyordum ama durmadım. Duramadım. Bilinçsizce yürüdüm. Üzerimde sadece eşofman ve kazak vardı. Montumu bile almamıştım. Ellerim artık soğuktan yanıyordu. Yürümeye devam ettim. Zihnimde eğitmenimden yediğim dayak canlandı, yürümeye devam ettim. En sonunda yol bittiğinde adımlarımı durdurdum.
Bir uçurum kenarındaydım. Dalga sesleri ve deniz kokusu vardı. Ölümün olduğu yerde kuş cıvıltıları olur muydu? Oluyormuş. Ağaçtaki kuşlar resmen şarkı söylüyordu. Bir adım attım ve yerde duran çiçeği kopardım. Benim de ruhumu aynı bu şekilde koparmışlardı. Bir adım daha attım ve derin bir nefes çektim içime. Karanlık ve kötülük aynı bu şekilde beni içine çekmişti. Ve bir adım daha attım. Denizin beni içine çekmesini diledim...
Tam o anda telefonum çalmaya başladı. Ayakkabı ve mont bile almamama rağmen telefonumu almam işin ironisi olabilirdi. Arayan kişiye baktığımda Andaç'ın aradığını gördüm. Telefonu sessize aldım ve bir ağacın altına attım.
Andaç. İlk geldiğim gün bana soğuk davranan çocuk. Tabi ben sadece bana soğuk davranıyor sanmıştım. Meğersem herkese karşı soğukmuş. Mizacı öyleymiş. Bir adım daha attım ve uçurumun kenarına oturdum. Ayaklarımı ileri geri sallamaya başladım. Kendime biraz zaman verdim. Bu zaman geçince hayatıma son verecektim.
Derin bir nefes çektim içime. Gözlerim doldu istemsizce. Ben sevilmeyi hiç mi hak etmiyorum diye düşündüm. Daha sonra gökyüzüne doğru bağırdım.
"Ben neden sevilmiyorum. "
Gözümden bir damla yaş düştü. Sonra ikincisi. Sonra üçüncüsü. Daha sonra hıçkırıklar eklendi ve sarsılarak ağladım. Elimle yüzümü kapattım. Ağladığımda çirkin oluyordum. Elimde hissettiğim hafif bir dokunuşla gözlerimi açtım. Elimi yavaşça yüzümden çektiğimde mavi bir kelebekle karşılaşmayı beklemiyordum. Rengi çok güzeldi. Elimi bacaklarıma koyduğumda elimin hareketiyle kelebek kımıldadı ve ve ağaçların arasına doğru uçmaya başladı. Kelebek o kadar çok dikkatimi çekmişti ki ayağa kalkıp onu takip ettim. Gözümden kaçırmamak için gözümü bile kırpmıyordum.
Mavi kelebek ilk önce bir çiçeğe kondu. Yavaşça yaklaştığımda tekrardan kanatlandı. Konduğu çiçeği kopartıp peşinden ilerledim. O önde ben arkada ağaçların arasında dolaştık. Bu süre zarfında konduğu her çiçeği toplamıştım bu yüzden elimde bir demet çiçek vardı. Kelebeği takip ederken az önce oturduğum yere geri gelmiştik. Uçurumun sonuna doğru gittiğinde sessizce onu takip ediyordum. Bir adım atmamla ayağımın boşa düşmesi ve birinin kolumdan çekmesi bir oldu. Çekilmenin etkisiyle yere düştüğümde Andaç sinirle bağırmaya başladı.
"Lan sen ne yapıyorsun? Yetişemesem ölecektin."
"Ama kelebek. "
"Ney kelebek ney?"
"Rengi maviydi. Çok güzeldi. "
"Biraz daha geç gelseydim o kelebek mavi bir güzellik değil mavi bir ölüm olacaktı. Zincir. Mavi kelebek senin ölümün olacaktı."
(Şimdiki zaman)
Elim sırtımdaki mavi kelebek dövmesine gitti. İntihar girişimine kalkışmak istediğimde ölmek yerine bu dövmeyi yaptırmıştım. Doğruydu. Mavi kelebek ölüm demekti. Mavi kelebek benim ölümümdü.
Merhabalar efendimmm. Ufak bir spor vermek istedim usdvhiurbveiur. İlerleyen bölümlerde (ama tam belli değil kaçıncı bölüm olacağı ) ekipten birisi vefat edecek görev sırası.
Spoi bitmiştir teşekkürler uihrc3uircb