"Özcan ne diyor bu çocuk?"
Özcan tutmaya çalıştığı çocukla birlikte Sezai'ye döndü.
"Selim ve İlkim kardeşler."
"Benim niye bundan haberim yok ulan!"
"Söyleyecektim. Yüzüme kapattın."
Sezai sinirle alnını sıktı.
"Götürün şu çocuğu. "
Hemşire bir çocuğa bir de Sezai'ye baktı.
"Çocuğa ne yapalım. "
"Hafızasını silin. Bir kardeşi olduğunu hatırlamasın."
Hemşireler güç bela Selim'i götürdüklerinde Sezai tekrardan kıza döndü.
"Konuş Kayra."
Kayra sinirle Sezai'ye baktı. Kızın bağırdığını duyduktan sonra konuşmak istemiyordu.
"Ben istemiyorum."
"Neyi istemiyorsun?" Dedi sinirle.
"Konuşmayı istemiyorum. Tekrardan canının acımasını, korumasını istemiyorum. "
"Sana konuş dedim Kayra. Fikrini sormadım. Kızım hakkındaki kararları ben alırım."
Sezai'nin eli Kayra'nın omzunu sertçe sıktığında Kayra zoraki bir şekilde kafasını salladı. İçinden "Özür dilerim. Beni affet Meyus." Derken Sezai'ye doğru döndü.
"Ne demeliyim?"
" Çığlıklarını bastıramazsın de."
Kayra kelimesi kelimesine söylediğinde küçük kız tekrardan çığlık attı. Bedeni tir tir titriyordu. Korkuya kapılmıştı. Sezai eliyle hemşireleri çağırdığında hemşireler küçük kızın odasına girdi. Sakinleştirici verip uyuttuklarında Sezai tek başına bahçeye çıktı. Dışarıda tek bir çocuk oturuyordu. Onun oturduğu banka geçip oturduğunda çocuk tepki vermedi.
"Merhaba ufaklık. "
Çocuk ona dik bakışlarını atarken tekrardan konuştu. "
"İsmin ney?"
"Koray."
"Memnun oldum Koray."
"Fakat ben memnun olmadım efendim." Diye cevap verdi çocuk. Bakışları o yaşta bile ürkütücüydü.
"Neden? Hem kaç yaşındasın sen?"
"Öncelikle on üç yaşındayım."
"İlk sorumun cevabı peki?"
" Sizin o kıza ne yaptığınızı gördüm. "
"Peki gördüğünden ne anladın?"
"Sizin tam bir şerefsiz olduğunuzu." Dediğinde Sezai gür bir kahkaha attı.
"Peki buraya neden oturduğumu biliyor musun çocuk?"
"Eğitim kurumunuz var. Büyük ihtimalle beni de oraya almayı planlıyorsunuz. "
"Beni bu kadar iyi tanıman şaşırttı. Başka ne biliyorsun hakkımda. "
"Öz çocuğunuzun gözü önünde karınızı öldürdüğünüzü ve kendinizi ölü gibi gösterip kimlik değiştirdiğinizi." Dediğinde Sezai resmen bütün kanının çekildiğini hissetti.
"Sen-" cümlesini devam ettiremeden Koray ayağa kalktı.
"Ben yaptığınız her boku biliyorum ama siz beni tanımıyorsunuz."
Koray uzaklaşmaya başladığında Sezai hemen adamlarına işaret etti. Adamlar Koray'ı tuttuklarında Koray sesini çıkartmadı. Sadece gülümsedi. Kimse bilemezdi bildiği her şeyi bir deftere kaydettiğini. Sezai arabasına binip hızla hastaneyi terk etti. Arabasına binip yola çıktığında bir arkadaşını aradı. Telefon ikinci çalışta açıldı.
"Efendim Sezai?"
"Alper ormandaki kullanılmayan bir hastaneye ihtiyacım var."
"Ne yapacaksın? Hem orası çok eski."
"Tadilat yaptırırım. Yeniletirim. Bana oranın sahibini bul."
"İyi ama adam ölmüş. "
"Hay sıçim şansıma. "
"Ama oğlu olduğunu duydum. Ona ulaşmaya çalışırım. "
"Tamamdır bana haber edersin."
Telefonu kapattığında istediği yere gelmişti. Arabasını park edip yürümeye başladı. Taşların arasından geçti ve en sonunda durdu. Yere eğildiğinde toprağı okşamaya başladı.
"Nesli'm. Güzelim. Ben geldim."
Nesli'nin duyulmayan çığlığı misali gök gürledi. Sezai gülümseyerek topraktan avucuna aldı.
"Özledim be Nesli. Seni özledim."
"Biliyor musun senden sonra adımı değiştirdim. Artık nefret ettiğin Volkan Zincir değilim. Sezai Koral'ım."
"Kızımızı aldım. Ufak bir operasyon geçirdi ama merak etme çok iyi. Büyüdüğünde bir abi gibi onu yanıma alacağım. "
"Neslim. Çok uzaktasın be güzelim."
"Eğitim kurumu açtım. Ama ders falan değil. Dövüşmeyi öğreteceğim. Onları eğitip senin aşığını ve adamlarını katladeceğim."
Tekrardan gök gürlediğinde ayağa kalktı.
"Yanıma alacağım kişileri şimdiden belirledim. Selim, Andaç, Koray, Akel, Kutay, Soner, Kayra ve İlkim."
Mezarlığa doğru yavaşça eğilip sır verir gibi sessizce konuştu.
"Andaç'ın kim olduğunu biliyor musun? Aşığının oğlu. İlkim'i öldürmek için yanıp tutuşan çocuk."
Boş bir toprağın içindeyiz
Etraf ölü cesetlerle dolu
Kimi gül diker mezara
Kimileri bekler geceler boyu