☀
Şok olmuş gözlerle arkamı dönüp bağıran kişiye baktım. Bu ses, ondan mı çıkmıştı, Allah aşkına? Helin Hanım ayağa kalkmış, ellerini iki yanına beline koyarak hepimizi azarlıyordu. Sinirle bağırarak Acar'a "O senin ikizin, nasıl böyle konuşursun? Sizi çocukken bir güzel evirip çevirip dövmediğim için mi böylesiniz, anlamıyorum. Hiç utanmam, çekinmem. Çocukken yapmadığımı şimdi yaparım" diye gözlerini hepsinin üzerinde gezdirdi.
"Beni buna mecbur etmeyin" ekledi. Berk ayağa kalkmış, gidecekken Helin Hanım'ın gözleri sinirle ona döndü. "Hiç kalkmaya çalışma, sıra sana da gelecek. Otur, oturduğun yere, Berk, sinirlendirmeyin beni" dedi.
Berk kalktığı yere geri oturdu. Helin Hanım'ın bu sefer siniri Demir Bey'e döndü. "Demir, sen de hiçbir şey demiyorsun, ama boğazım ağrıdı, ama benim" Helin Hanım cilve yaparak Demir Bey'e taraf süzülmeye başladığında, Berkle Acar gülerek "Anne, vallahi sana oscar verilmeli. Şimdiki halinle az önceki halini ayırmaya oğlun olarak zorlanıyorum. Az önce çingeneydin, şimdi kocanı görünce kediye döndün be anne" Helin Hanım'la Demir Bey, bizi takmayarak yanımızda flörtleşmeye başladılar.
Berk sonunda dayanamayarak "Gerçekten, annemle babamın flörtleşmesine bakamayacağım" diyerek dış kapıya doğru yürüdü. Kapının açılıp kapanma sesi geldiğinde Acar ağzına son zeytini atıp abisinin arkasından dış kapıya doğru koştu.
Dış kapı tekrar açıldı. "Anne, baba, ben çıkıyorum, merak etmeyin," dedi ve cevap beklemeden kapının kapanma sesi geldi. Murat'la Ayaz da sofradan kalktı, ikisi de "Biz de işe gidiyoruz, akşama ancak geliriz, beklemeyin," dediler ve onlar da gittiler. Sonunda Demir Bey de ayağa kalkıp, "Benim de işe gitmem gerekiyor, hayatım. Akşam gelince görüşürüz," dedi ve Helin Hanım'ın yüzünden makas aldı.Helin Hanım utarak, "Demir, Allah aşkına ne yapıyorsun, çocuklar var," dediğinde yüzünü elleri arasına alıp ayağa kalktı. "Neyse, ben senin kabanını getireyim," dedi ve yanımızdan kaçar adım uzaklaştı. Demir Bey arkasından, "Karım değil misin, yapacağım," diyerek alttan alttan güldü. Helin Hanım elinde siyah kabanla içeri girdiğinde tersçe Demir Bey'e baktı. "Senin işe gitmen gerekmiyor mu, hadi kalk, geç kalacaksın," dedi.
Demir Bey, "Tamam, kızma, hayatımın anlamı," diyerek Helin Hanım'ın yüzünden öptü. Helin Hanım da Demir Bey'in koluna vurarak, "Bir öpücükle kurtulacağını sanma, Demircim," diyerek saçını savurup mutfaktan çıkıp dış kapıya doğru gitti. Demir Bey gülümseyerek arkasından, "Ona ne mümkün," dedi ve o da dış kapıya doğru yürüdü.
Kapı açılıp kapandı. Helin Hanım gülümseyerek mutfağa geldiğinde, ona sırıtarak bakan iki yüz gördü. "Neye sırıtıyorsunuz siz bakayım ha," diyerek bize taraf geldi. Can'la birbirimize bakarak, "Hiççç," diyerek gülümsedik. Helin Hanım, "Hiç öyle görünmüyor ama sizi bıcırıklar bana mı gülüyorsunuz, siz haa," diyerek bizi gıdıklamaya başladı.
Ellerimi kendime siper ederek korunmaya çalıştım, sonunda pes ederek ellerimi yukarı kaldırdım. "Tamam tamam, pes ediyorum sana, gülüyorduk," dedim. Can bana şok olmuş gibi bakarak, "Nasılda sattın beni hemen cicik yaa" diyerek yüzüme bakındı.
Elimle hafifçe onun küçük burnuna vurarak, "Ne sandın, bücür, bizde böyle," diye gülerek Helin Hanım'a döndüm. Bize gülümseyerek bakıyordu ve sonunda gözleri benim bakışlarımla kesiştiğinde, "Evetttt, bugün ne yapıyoruz, benim tüm günüm boş" diyerek soruyu bana yöneltti. Can elini sevinçle çırparak, "Lunaparka gidelimm, annecim, ablacım, pamuk şeker istiyoyum," dediğinde gülerek ikimiz de Can'a baktık.
"Tamam minik, nasıl istersen" Helin Hanım'a bakarak, "Sizin için de uygunsa Lunaparka gidebiliriz." Helin Hanım başını onaylarcasına aşağı yukarı salladı. "Hadi git hazırlan kızım, bende Can'ı giydireyim" dedi ve Can'ı alarak merdivenlere yöneldi. Arkalarından onları takip edip kendi odama doğru gittim. Kapıyı açıp içeri girdiğimde giyinme odama doğru yöneldim. Üzerinde etiketi olan bir sürü giysi, yepyeni ayakkabılar, uzaktan "ben pahalıyım" diyen çantalar ve bir sürü farklı aksesuar giyim odamı kaplıyordu.
Aralarından gözüme daha güzel gelen sarı çiçekli elbiseyi ve ona uyumlu az topuklu beyaz ayakkabıyı ayağıma geçirdim. Aksesuar ve çantamı seçip makyaj aynamın önüne gelip aksesuarları takmaya başladım. Sonunda takma işlemi bittikten sonra sıra makyajıma gelmişti. Çok da abartılı olmayacak şekilde makyajımı yaptım. Makyaj yapmayı severdim ama dozunda severdim, ne çok abartırdım ne de çok sade yapardım.
Makyaj işlemini de bitirdikten sonra sıra saçıma gelmişti. Saçımı açıp çekmeceden tarağımı alıp saçımı taradım. Doğuştan saçım düz olduğu için düzleştirmeye gerek yoktu.İşim bittikten sonra ayağa kalkıp boy aynasının önüne geçtim ve kendimi baştan ayağa süzdüm. Yani birazcık değişmiştim, ama o kadar işte. Çantamı makyaj masamdan alıp koluma taktım. Odamın kapısını açıp merdivenlere yöneldim. Aşağıdan Can'ın sesini duyuyordum.
Etrafta koşturarak annesinden kaçıyordu. "Anneee, hayır içmicem, bananeeee" diyerek bir koltuktan diğerine zıplıyordu.
"Oğlum, hadi üzme beni, iç gidelim Can, yapma oğlum düşeceksin" didi Can salona giren beni görüp koltuktan yere zıplayarak üzerime doğru koştu. "Apla kurtar beni annemden, istemiyoyum onu içmek, tadı çok kötü ya o şeyin" dedi. Helin Hanım arkasından koşturarak önüme geldi.
"Bak, kızacağım ama ha, hadi benim yakışıklı oğlum, iç" diyerek elindeki şurubu Can'a uzattı. Can kafasını dizlerime sokup, "Hayır içmiyoyum ben" dedi. Helin Hanım'ın çaresiz yüzüne bakıp iç çektim. Elindeki şurubu göstererek, "İsterseniz ben içireyim, belki beni kırmayıp içer" dediğimde, sanki kadının gözleri aydınlanmıştı.
"Ah gerçekten mi, vallahi çok iyi olur, al bakalım" dedi ve elindeki şurubu bana verdi. Yere dizlerimin üzerine çökerek, Can'ın minik çillerle dolu yüzüne baktım. "Can, hadi ablacım bak" tadına bakmış gibi yaparak, "ne kadar tatlı, bende içtim, gördün mü" diyerek Can'a baktım.
Can yine içmemek için direniyordu, son çare "Hadi seninle bir anlaşma yapalım, şurubu içersen Lunapark'ta istediğin kadar pamuk çeker alırım sana ha, ne dersin, şuruba karşılık pamuk şeker?" dediğimde Can'ın gözleri parladı. "Gerçekten mi, istediğim kadar yiye bilir miyim?" dediğinde gülümseyerek cevap verdim.
"Evet, istediğin kadar, istiyorsan 10 tane bile yiye bilirsin, o sana kalmış" dediğimde Can küçük parmaklarıyla hesaplama yapıyordu. "10 tanemi paymaklayım, kaday yapıyo, tamam içicem" dudaklarını öne uzatarak şurubu bekledi, gülerek şurubu dudaklarına götürdüm ve içirdim.
"Tadı nasılmış, abartacak kadar kötü değilmiş dimi?" dediğimde, Can eliyle başını kaşıdı ve "Hii, acı olmadığını biliyoydum zaten" dediğine güldüm, kafasını okşayarak Helin Hanım'a baktım, koltuğa yaslanmış bize bakıyordu.
Sonunda yerinden kıpırdanıp ellerini birbirine çırptı. "Evet, hadi yola koyulalım, bizi bekleyen koca bir yol var" diyerek önden kapıya doğru adımladı. Arkasın Can'la kapıya geldik, kapıyı açıp dışarı çıktığımızda siyah BMW bizi bekliyordu.
Bizi lunaparka aparacak şoför arabanın arka kapısını bizim için açtı, yerleştiğimizde araba harekete geçmişti bile.
Yarım saat sonra lunaparka vardığımızda arabadan indik, şoför de bizimle beraber indiğinde lunaparka yürüdük. 1 saattir lunaparkta aralıksız Can'la oyunlar oynuyor, abur cubur yiyorduk, en sonunda Canın uykusu geldiğinde eğlencemizin de sonuna gelmiştik.
Araba döndüğümüzde şoför, elindeki oyuncakları arabanın arkasına yerleştirdi.
Sonunda bitirdiğinde sürücü koltuğuna geçip arabayı çalıştırdı. Can kafasını kucağıma yaslamış uyuyordu. Camdan dışarıyı seyrettim, gözlerim kendiliğinden yumulmaya başladığında karşı gelmedim.
Yarım saat sonra etrafımdaki seslerle kendime gelmeye başlamıştım bile, yüzümde flaş patladığında gözlerimi hızla açtım. Karşımda hiç tanımadığım birini görünce gözlerim korkuyla açılmıştı. Kimdi bu?
ﮩـﮩﮩ٨ـ🫀ﮩ٨ـﮩﮩ٨ـﮩـﮩﮩ٨ـ🫀ﮩ٨ـﮩﮩ٨ـﮩـﮩﮩ٨ـ🫀ﮩ٨ـﮩﮩ٨ـﮩـﮩﮩ٨ـ🫀ﮩ٨ـﮩﮩ٨ـ
Bölüm hakkında düşünceleriniz?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Arjin ~Yaşam ateşi~
ChickLitGözleri denizdeki dalgalar kadar kasvetli ve sonsuzdu. Onun beni kendi karanlığına sürükleyeceğini hissediyordum, ya da belki de ben onu gerçek olmayan hayatıma sürükleyecektim. "Belki de benim kimsesizliğimi sevecekti, kim bilir? Tıpkı benim onun k...