˗ˏˋ ♡ ˎˊ˗
Dans eden insanları ittirerek Kaan'ı aramaya başladım. Oturma alanlarına, tuvalete baktım ama ortalarda görünmüyordu. En sonunda bar tezgahına doğru adımladım, belki beni yine burada bulurdu. Kafam alkolün etkisiyle dönmeye başladı.
Elimi tezgaha atıp bu etkinin geçmesini bekledim. Koluma dokunan elle gülümsedim, işte beni bulmuştu. Gülümseyerek ona baktım. Yüzümdeki gülümseme soldu çünkü bu o değildi. Berk çatık kaşlarının ardından bana bakıyordu.
"Sen burada ne arıyorsun? Sana arabada beklemeni söylemedik mi, küçük fare?" Kolumu elinden kurtardım. Kafamın dönmesini boş vererek parmağımı ona salladım.
"Birincisi, sen bana emir veremezsin. İkincisi de, istediğim yere gidebilirim, buna karışabilecek bir konumda değilsin."
Bana "öyle mi?" bakışı sunduğunda, sinsice sırıtarak, "Aynen öyle," dedim. O da benim yaptığım gibi sırıttı. Ona şaşırarak baktım.
"Niye sırıtıyorsun ki şimdi?" dediğimde, "Senin yaşın kaç acaba küçük fare?" diye sordu. Elimi alnıma vurmamak için direndim. Ona istemeyerek gülümsedim.
"Eee, 17." Bu defa yüzündeki gülümseme şeytani bir hal aldı.
"Eee, buraya girme iznin var mı acaba?" Kafamı hayır anlamında salladım. "Aynen öyle, şimdi toparlan, eve gidiyoruz. Burada kalırsan annemlerden bir ton fırça yiyeceğim için seni ben götürüyorum. Ha bu arada alkolde içmişsin bunu sonra konuşacağız"
Kaşlarım çatıldı. Hızlıca kafamı sağa sola salladım. "Hayır, seninle gelmiyorum ve seninle hiç bir şey konuşmuyorum. Beni Kaan getirdi, Kaan da götürecek." dediğimde kafasını iki yana salladı.
"Acaba Kaan senin gibi küçük bir çocuğu götürmek isteyecek mi? Ha, bu arada bence senden daha önemli işleri var" diyerek kafasını arkama doğru salladı.
Kafasının gösterdiği yere doğru baktığımda sanki kalbime biri hançer saplamıştı. Kalbim sıkışmaya, ellerim titremeye başladı. O nasıl?
Kaan, okuldaki adı sanırım Dilara olan kızla oturma alanlarında oturmuş öpüşüyordu. Elini kızın beline koyup onu kendine bastırdığını, kızın gülümsediğini gördüm. Kaan da aynı şekilde gülümsediğinde kalbimdeki sancı daha da artmıştı.
Berk kolumu tutup beni çıkışa doğru götürmek istediğinde ona izin verdim. Kapıya yakın bir yerde durduğumuzda Kaanların göz hizasındaydık. Kafasını kızdan çekebilirse bizi görebilecekti. Berk bana bakmayarak, "İki dakika burada bekle, geliyorum, hiçbir yere ayrılma," dedi. Kafamı salladım, bedenimi duvara yaslayarak bekledim.
Berk Kaan'a doğru adımlamaya başladığında gözlerimi Kaan'dan çekmedim. Gözlerim dolmaya başladığında elimin tersiyle onları sildim. Ağlamayacaktım, kalbinde yerim olmayan biri için ağlamak anlamsızdı.
Gözlerimi Kaan'a dikmişken Berk ona seslendi. Berk'in arkası bana dönüktü. Kaan dudaklarını kızdan çekmeden gözlerini Berk'e çevirdi. Berk benim olduğum yeri işaret ettiğinde Kaan'ın artık görmek bile istemeyeceğim gözleri bana çevrildi.
Gülümsedim, bana olan bakışlarını çekmedi. Berk ona bir şeyler söylüyor, o da başını sallıyordu. En sonunda Dilara'yı kucağından uzaklaştırdığında ayağa kalktı. Gözlerimin içine bakarak dudaklarını elinin tersiyle sildi.
Bu hiçbir işe yaramayacaktı. Kaan, Berk'in omzuna elini vurup ona bir şeyler söyledi. Ne söylediyse Berk bana baktı sonra kafasını salladı. Kaan bana doğru adımladığında ayaklarım geri gitmemek için direndi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Arjin ~Yaşam ateşi~
Romanzi rosa / ChickLitGözleri denizdeki dalgalar kadar kasvetli ve sonsuzdu. Onun beni kendi karanlığına sürükleyeceğini hissediyordum, ya da belki de ben onu gerçek olmayan hayatıma sürükleyecektim. "Belki de benim kimsesizliğimi sevecekti, kim bilir? Tıpkı benim onun k...