˚˖𓍢ִ໋🌷͙֒✧🩷˚.🎀༘⋆
♡ Hızla geri çekilerek görünmemeye çalıştım. Berk burada olduğumu ve arkadaşı olacak bu şahısla bu kadar dip dibe olduğumu görürse, benim için hiç iyi olamayacaktı. Berk'in şaşıran sesini duydum, "Kaan, oğlum orada ne yapıyorsun? Yarım saattir seni bekliyoruz içeride" diyerek bu tarafa doğru adımlamaya başladı.
Hızla Kaan dediği kişiye baktım, gözlerimle ona yalvararak bir şey yapmasını istedim. Berk beni burada, böyle arkadaşıyla yakalayamazdı; tüm itibarım yerle bir olurdu. Yalvaran bakışlarıma baktı ve sonra gözlerinden sanki bir parıltı geçti. Fısıldayarak, "Sana yardım edersem karşılığında ben ne alacağım?" dedi ve sırıtarak yüzüme baktı.
Gözlerim şokla açıldı. Şimdi sırası mıydı bunun? Abim olacak kişi bizi burada böyle dip dibe basacaktı ama o, karşılığında bir şey bekliyordu. Başka çarem olmadığı için. Hızla kafamı sallayarak, "İstediğin her şeyi yaparım, yeter ki beni burada seninle görmesin" dedim ama sesimi kontrol edemediğim için biraz yüksek çıkmıştı.
Kaan dibime girerek elini hızla dudaklarıma kapattı. Berk'in bize doğru gelen adım sesleri kesildi, "Kaan, o ses senden mi çıktı kardeşim?" dedi ve mini barın kapısını açarken Kaan kapıyı tuttu.
"Berk, git başımdan, Dilarayla konuşuyorum" dedi eli hâlâ dudaklarımdayken ve gözlerini gözlerimden çekmeyerek. "He tamam o zaman, biz de seni merak etmiştik. Yengeye selam söyle, ben gidiyorum, sen de rahat rahat konuş" dedi ve yanımızdan uzaklaştı. Ayak sesleri kesildiğinde, belimi tahtaya yaslayıp derin nefesler aldım.
Ucuz kurtulmuştum. Önümde hareketlenme hissettiğimde oraya baktım, Kaan elini hâlâ dudaklarımdan çekmemiş, öylece beni izliyordu. Elimi elinin üzerine koyup, elinin sahiplenici tutuşundan kurtuldum.
Oradan çıkmak istediğimde önüme çıkan koluyla yerimde duraksadım. Başımı çevirip kusursuz yüzüne baktım. "İzin verirsen gitmek istiyorum" dediğimde, yüzünü bana yaklaştırmaya başladı. Elimle kendimi geri ittim, belim tahtayla buluştuğunda gidecek başka bir yerim yoktu.
Yüzü iyice yaklaştığında dudaklarıyla dudaklarım arasında bir santimlik mesafe vardı. Gözlerim kendiliğinden kapandı. Beş saniye bekledim ama dudaklarımın üzerinde baskı hissetmedim, onun yerine kulağımın dibinde pürüzsüz sesini duydum. "Sözünü unutma, ateş parçası" dedi ve geri çekilip ayağa kalktı.
Arkasını dönüp mini bardan çıkmasına yakın, başını çevirip kızaran yüzüme baktı. Dudağının yukarıya doğru kıvrılışını gördüm ve o an kalbimde sanki atlar birbirini tekmeliyordu. Dikkatinizi çekerim, kelebekler değil atlar çünkü bu hisse kelebekler bile hafif kalırdı.
Mini bardan çıkışını ve gözden kayboluşunu izledim. Elimi hızlanan kalbimin üzerine koydum. Bu his de neydi böyle? Neden kalbim hiç tanımadığım biri için delice atmaya başlamıştı? Bu anlamsız hisse bir son vererek ayağa kalktım. Geldiğim gibi buradan çıkmalıydım. Gizlenerek parmak uçlarımla geri yürüdüm.
Kapıya ulaşmıştım ki Atakan'ın, "Dışarıda Arjin'e rastladım, en son arkamdan koşturuyordu. Görmeliydiniz yüz ifadesini ben eve girerken, ha bir de şunlara bakın" diyerek cebinden telefonu çıkardığını gördüm. Ağzım açıldı. Bu ne yapıyordu? Çektiği fotoğraflarımı onlara mı gösterecekti?
Şokla onlara bakarken, Atakan telefonunun şifresini girip galeriyi açtı. Fotoğrafı göstereceği sırada bir el, telefonu onun ellerinden çekip aldı. Çeken ele baktığımda Kaan'ı gördüm. Atakan ayağa kalkıp, "Kaan, ne yapıyorsun? Fotoğrafları göstereceğim, ver telefonu hadi oğlum" dedi.
Kaan ona bakmayarak, "Bekle iki dakika, vereceğim şimdi" dedi ve telefonu karıştırmaya başladı. Geri verdiğinde Atakan'ın şokla, "Oğlum, ne yaptın? Neden sildin çektiğim fotoğrafları?" dediğini ve Kaan'ın omuz silktiğini gördüm. Acar'la Berk anlamayarak ikisine baktı. Atakan onlara bakarak, "Hiçbir önemi kalmadı artık, silindi zaten fotoğraflar" dedi ve kalktığı yere geri oturdu.
Kaan da aynı şekilde geri yürüyüp tekli koltuğa oturdu. Kaan'ın oturduğu koltuk bana taraf olduğu için beni net bir şekilde görebilirdi, bu yüzden geri saklandım. Kalbim yeniden hızla atmaya başladığında elimi yumruk yapıp kalbimin üzerine vurdum, sinirle, "Sende nerede ne yapacağını bilmiyorsun, aptal kalp," dedim ve kapıya taraf yürüdüm. Kapının kulpunu sessiz olmaya özen göstererek açtım ve dışarıya çıktım.
Kapıyı arkamdan yavaşça kapadıktan sonra merdivenlerden çıkmaya başladım. Yukarıya çıktığımda Helin Hanım'la Demir Bey'in seslerini duymaya başladım; sanırım bir konuda sohbet ediyorlardı. Kendimi belli etmek için öksürerek yanlarına, oturma odasına adımladım.
Beni gördüklerinde ikisi de gülümseyip nasıl olduğumu sordular. İyi olduğumu söylediğimde, Demir Bey elini cebine atıp kimlik kartımı cebinden çıkarıp masaya bıraktı. Elimi masaya atıp kimlik kartımı aldığımda burada olan bazı şeylerin değiştiğini gördüm. Soyadımın, doğum yerimin, anne ve baba adının.
Bu kadar kolaydı değil mi kimlik kartında değişiklik yapmak? Ama nasıl 17 yıllık hayatımı bir çırpıda değiştirebilirdim? İnandığım, alışık olduğum bu hayatımı 360 derece nasıl çevirebilirdim? Gözlerimin dolduğunu hiç anlamamıştım bile.
Elim üzerinde el hissettiğimde kendime geldim. Gözlerimi 2-3 kere yumup açtım. Başımı kaldırıp bana hayatımda ilk defa sevgiyle bakan kişilere baktım. Gülümsedim, sesimi kontrol ederek, "Teşekkür ederim bu ve diğer şeyler için" dedim.
Helin Hanım, elinin altındaki elimi sıkarak, "Kızım, teşekkür etmene hiç gerek yok. Biz seni sevdiğimiz için, bizim bir parçamız olduğun için bunca şeyi yapıyoruz. Sen bizim güzel kızımızsın, benim bir parçamsın," dedi ve eliyle yüzümü sıvazladı. Demir Bey de bize yaklaşarak elini Helin Hanım'la benim elimin üzerine koydu.
"Kızım, annen doğru söylüyor. Sen istesen de istemesen de bizim güzel kızımızsın. Biliyorum, buna alışmak zor ama hep birlikte bunun üstesinden geleceğiz," dedi. İkisi de bana sevgiyle baktılar. Gözlerim dolmaya başladı, yüzümü yere eğerek onları saklamaya çalıştım ama Helin Hanım çenemden tutarak, "Güzel kızım, bizden gözyaşlarını saklama. Demir'in de dediği gibi iyi günde kötü günde birlikte olacağız" dedi.
Gülümseyerek başımı aşağı yukarı salladım ve o an kendimden beklemediğim bir şey yaptım, ikisine de kollarımı sıkıca sardım. İlk önce şaşırdılar, sonra onlar da bana karşılık verdiler. Zorla da olsa konuşmaya çalıştım, "Ben her şey için size teşekkür ederim Helin Hanım ve Demir Bey," dedim ve onlara daha sıkı sarıldım.
Demir Bey, "Bak, bir şeyde daha anlaşalım. Helin Hanım ve Demir Bey yok, anne ve baba var, anlaşıldı mı?" dediğinde gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı bile. Kafamı anlaşıldı manasında aşağı yukarı salladım. Güçlükle, "Anlaşıldı, anne baba," dedim.
✩♬ ₊˚.🎧⋆☾⋆⁺₊✧✩♬ ₊˚.🎧⋆☾⋆⁺₊✧✩♬ ₊˚.🎧⋆☾⋆⁺₊✧
Evet yeniden merhabalar arkadaşlar. Bu gün nasılsınız bakalım?
Evet şimdi her zaman ki gibi sorularıma geçelim(づ๑•ᴗ•๑)づ♡
👇👇👇👇
Bölüm hakkında düşünceleriniz nelerdir? ⋆⭒˚.⋆
Sizce Arjinin kalbi neden Kaana karşı bu kadar hızlandı? ♡⃛
Bölüm sonu sizce nasıldı?
Gelecek bölümde neler görmek istersiniz peki?
Entrika olsun mu? yoksa birazcık kaos?ദ്ദി(˵ •̀ ᴗ - ˵ ) ✧
Gelecek bölümlerde görüşmek üzere sağlıcakla kalın (❀❛ ֊ ❛)♡
Birde arkadaşlar bu bölümü gelecek hafta atacaktım ama dayanamadım yayınladım aslında yazmamıştım ama 1 saat içinde hemen cicik yazdım ve yayınladım bence güzel oldu.⸜(。˃ ᵕ ˂ )⸝♡
Ayy birde bu emojileri çok sevdim sanırım her bölüm sonu sizi bu emojilere boğacağım.( ≖‿ ≖ )
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Arjin ~Yaşam ateşi~
Chick-LitGözleri denizdeki dalgalar kadar kasvetli ve sonsuzdu. Onun beni kendi karanlığına sürükleyeceğini hissediyordum, ya da belki de ben onu gerçek olmayan hayatıma sürükleyecektim. "Belki de benim kimsesizliğimi sevecekti, kim bilir? Tıpkı benim onun k...