∞♡
Kaya, evet eski soyadım. Hiç istemesem de o soyadı kullanmak zorundaydım. Bu iki kelime ağzımdan çıktığında, sanki eski anılarım beynime doluşmaya başladı. İsmini bile bilmediğim öğretmenin sesiyle daldığım yerden kendime geldim.
Benimle konuşan hocaya döndüm. "Evet, yeniden hoş geldin, boş sıralardan birine oturabilirsin, biz de derse devam edelim," dedi ve dersi anlatmaya devam etti. Başımı kaldırıp sınıfa göz gezdirdim.
Bazı yüzler merakla, bazılarıysa küçümsemeyle bana bakıyordu. Kolumdaki çantayı daha sıkı tuttum ve orta sıralardan birine doğru ilerledim.
Sırada sarışın bir kız oturuyordu. Ona, "Yerin boşsa oturabilir miyim?" diye sorduğumda yüzüme baktı. Beni önce süzdü, sonra ne gördüyse evet anlamında başını salladı.
Çantamın içinden kalem ve defterimi çıkarıp sıramın üzerine koydum. Çantamla işim bittiğinde onu sıranın altına sıkıştırdım. Yanımdaki sarı saçlı kıza döndüm, elimi kendimi tanıtmak için uzattığımda bakışları elimi buldu. Sanırım uzattığım elimi sıkmayacaktı ama elimi geri çekmek istediğimde beni şaşırtarak elimi tuttu.
Gülümsedim. "Ben Arjin, sen?" dedim. O da benim gibi gülümsedi. "İpek. İpek Altan." Elimi geri çekerken, "Memnun oldum İpek, sanırım bundan sonra sıra arkadaşı olacağız" dedim. Gülümsemesini sürdürerek başını salladı.
"Öyle görünüyor." Tanışma faslı bittiğinde ikimiz de derse döndük. Defterimi açıp önemli yerleri not aldım. İpek'e fısıldayarak, "Bu arada hocanın ismi ne?" diye sordum.
O sırada defterine bir şeyler karalıyordu. Bana bakmadan, "Derin" dedi. Başımı salladım ve derse yeniden odaklandım. Beş dakika sonra belime çarpan bir şeyle başımı arkaya çevirdim. Duygu, elindeki kâğıtları top yaparak sırtıma fırlatıyordu. Gözlerimi devirerek önüme döndüm.
Bu defa sert bir şey kafama çarptığında ağzımdan acıyla "Ah" çıktı. Elimi kafama attım. Nefesim sinirden hızlanmaya başlamıştı. Gözlerimi yumdum ve kendi kendime, 'İyisin Arjin, onlara cevap verme. Seni kışkırtıyorlar,' dedim.
Elimi kafamdan çeker çekmez gözlerimi açtım. Sınıfa göz gezdirdiğimde bazıları gülerek benim hakkımda fısıldaşıyordu.
Adını yeni öğrendiğim Derin hoca yanıma gelerek, "İyi misin Arjin, ne oldu?" diye sordu. "Bir şey yok," dediğimde arkadan bir ses konuştu. İstemeyerek arkama yeniden döndüm. Dilara gülerek yüksek sesle Derin hocaya, "Hocam, bir şey olmamıştır ya, böcek ısırmıştır arkadaşımızı. Yerini bilmediği sürece de ısırmaya devam eder, benden söylemesi" dedi.
Dilara'nın sözleri karşısında gülümseyerek, "Ah gerçekten, ilginç bir benzetme, ama sanırım böcek değil, daha çok sivrisinek ısırıyor" dedim. Dilara'nın yüzündeki gülümseme bir an dondu, sonra sinirle arkasını döndü.
Derin Hoca, araya girerek, "Tamam çocuklar, dersimiz bitmek üzere, sonra istediğiniz kadar sohbet edersiniz" dedi. Gözüm bir an Kaan'a değdi. Eli çenesinde, olanları izliyordu. Gözümü hızla ondan çektim.
On beş dakika sonra zil çaldığında elimdeki kalemi sıranın üzerine koydum. Derin Hoca sınıftan çıktığında yerimden kalkacakken bir el tarafından tekrar yerime oturtulmak zorunda kaldım. Derin nefes alarak başımı kaldırdım.
Bana sinsice bakan Dilara ve yandaşlarını gördüğümde yüzüne bakmaya devam ettim. Elini omzumdan saçlarıma götürdü. "Ne oluyor? Küçük egon kırıldı diye bana zorbalık mı yapacaksın? Bak, güzelce söylüyorum, senin tavırların ve hareketlerin bana sökmez. Zaten seninle işim de yok.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Arjin ~Yaşam ateşi~
ChickLitGözleri denizdeki dalgalar kadar kasvetli ve sonsuzdu. Onun beni kendi karanlığına sürükleyeceğini hissediyordum, ya da belki de ben onu gerçek olmayan hayatıma sürükleyecektim. "Belki de benim kimsesizliğimi sevecekti, kim bilir? Tıpkı benim onun k...