Karanlık osasında, bilgisayarın başındaydı. Her zamanki gibi şefinden emir bekliyordu. Arkasındaki koltuğa yaslanıp ellerini kafasının arkasında birleştirmişti. Tam o sırada telefonu çalmıştı, düşündüğü gibi arayan şefiydi.
"Her şey yolunda mı, Hyunjin?"
"Evet şefim, her şey tıkırında."
"Madem öyle, yeni bir işe ne dersin?" Hyunjin sırıtmıştı. Evet, işinden gerçekten de zevk alıyordu. Hatta bu onun için bir hobi gibiydi. Sonra büyük bir zevkle "Siz nasıl isterseniz." demişti.
"Güzel. Sıradaki Lee Felix. Seul'de Wood and Brick isiml ibir kafede çalışıyor. Sanırım senin gibi başarılı bir katil için bu kadar yeterli."
"Siz merak etmeyin şefim en fazla iki günde işi bitmiş olur."
~☆~
Yarın Chan'a hislerini anlatacaktı. Ondan hoşlandığını söylemeliydi. Önlüğünü çıkarmadan eline bir kağıt ve kalem alıp kafedeki masalardan birine oturdu. 'Merhaba Chan, uzun zamandır arkadaşız ve artık seninle arkadaş kalmak beni boğuyor.' Bu da neydi? Sanki onun ile arkadaşlığını bitirecekti. Yazdığının üstünü karalayıp alttan yeni bir konuşma hazırlıyordu. ' Merhaba Chan. Muhtemelen beni hâlâ arkadaşın olarak görüyorsundur. Ancak ben seninle artık arkadaş kalmak istemiyorum. Sana arkadaşlıktan daha öte duygular besliyorum. Bilmeni gerçekten çok istiyorum, sana olan aşkım çok büyük! Beni kendine çekmeyi, her dakika daha da etkilemeyi başarıyorsun. Bazen bütün hayatımın sana bağlı olduğunu ve yaşama amacımın sadece sen olduğunu düşünüyorum, belki de doğrudur...' Tam o sırada ona doğru yaklaşan siyah saçlı çocuğu fark etmişti. "İyi günler bayım," dedi siyah saçlı çocuk. "Bir latte alabilir miyim lütfen?" Felix başını kaldırıp çocuğa baktı. Yeji'ye ne kadar da benziyordu! Hemen ayağa kalkıp çocuğu selamladı. Ve sonra "Tabii efendim." dedi. Ardından adama kahvesini yapmak için gitti. Ancak o sırada kağıdı masada unutmuştu. Hyunjin masaya oturup kağıdı okudu ve sonra yüzünü buruşturdu. "Gaylerden nefret ederim." dedi. 'Gay' kelimesini söylerken bile iğrenmişti. Kağıdı kendinden uzaklaştırıp daha sonra sarı saçlı olağanı izlemeye başladı. Çilleri ile gerçekten çok tatlı görünüyordu. Ona bakarken bir şey fark etti, bu çocuk yakın zamanda sevdiği adama açılacaktı. Hyunjin haince sırıtmıştı. Onu öldürmek daha da zevkli olacaktı. Çocuk onu öldürmemesi için Hyunjin'e yalvaracaktı. Aslında onun hoşuna giden şey insanları delik deşik etmesi değil, onların acı çekmesiydi. Birilerinin çığlığı Hyunjin'in rahatlamasını sağlardı.
Felix elinde kahve ile dönmüştü. Hyunjin'e lattesini uzatırken masanın üzerinde duran kağıdını fark etti. Çocuğun yüzü kıpkırmızı olmuştu. Hızlıca kağıdı alıp cebine sokuşturdu. Genç oğalnın onu izlediğini fark etmişti. Bu yüzünün daha da kızarmasına sebep oluyordu, rezil olmuştu. Hiçbir şey söyleyemeden tekrar eski yerine döndü.
~☆~
Mesaisi bitince kafeden çıktı ve o sırada yoldaki kızıl saçlı kızı görünce onu hemen tanıdı, Yeji. Bugünkü adam ona gerçekten de çok benziyordu. Yeji Felix'i fark edip ona el salladı. Felix te ona gülümsedi. Karşıya, Yeji'nin olduğu kaldırıma geçti. Yeji ona bakıp gülümsedi. "N'aber?" dedi Felix'e. Felix onun saçlarını karıştırdı. "Seni gördüm neşem yerine geldi." dedi sevecen bir tavırla "Hey, yapma bunu! Daha yeni saçlarımı yaptırmıştım." Felix ona bakıp kıkırdadı. Yeji göz devirdi ve parmak uçlarına kalkıp Felix'in saçlarını karıştırdı. "Nasılmış, bay gıcık?" daha sonra elleriyle saçını düzeltti. "Biliyor musun Yeji, bugün sana o kadar benzeyen bir adam gördüm ki..." Yeji bir anda bembeyaz oldu. Hatta adım bile atmıyordu. Felix ondan şüphelenmesin diye yürümeye devam etti. Zorla gülümsedi ve "İ-insan insana benzer sonuçta değil mi?" Dedi. Felix onaylarcasına kafasını salladı. Daha sonra da yorgunluktan esnedi. "Sana eve kadar eşlik etmemi ister misin?" defi Yeji.
"Sağol, bugün yalnız gideceğim." Yeji'nin yüzündeki renk daha da soluklaşıyordu. Sonra hafifçe yutkundu. "Yine de, seninle gelmek istiyorum." diye itiraz etti kız. Felix omuz silkti. "Tamam, seni zorlayamam sonuçta." Yeji bir anda rahatladı. Sanki büyük bir yük üzerinden kalkmıştı. Ancak hâlâ tedirgindi.
~☆~
"Görüşürüz Yeji!" diye seslendi kıza. Kızıl saçlı kız ise hâlâ tedirgindi. "Felix," dedi ona endişeyle bakarken. Felix onun kaygılı olduğunu görünce gülümsemeyi bıraktı. "Çok dikkatli ol."
"Yeji ne diyorsun-"
"Evine gir ve kapının kilitli olduğundan emin ol." Kız ona sarıldıktan sonra yola koyulmuştu. Yeji yürürken sürekli Felix'e bakıyordu.
Felix ne olduğunu anlatamamıştı. Yine de Yeji' nin dediği gibi eve girdi ve kapıyı iki kere kilitledi. Bir kafede çalışmasına rağmen oldukça ferah ve güzel bir evi vardı. Yatak odasına girdi. ve sonra odasının soğuk olduğunu dark etti. Etrafına bakındı."Lanet olsun, pencereyi açık mı bırakmışım!" Odanın sonundaki pencereyi kapatmaya gitti. O sırada kapısı kapandı. Olabilecek bir şeydi, rüzgarın yapma olasılığı vardı. Pencereyi kapattıktan sonra gömleğinin iliklerini açarken yavaşça arkasına döndü. Tam gömleğini çıkarıp atmıştı ki o anda dona kalmıştı. Karşısında bugün kafeye gelen siyah saçlı çocuk vardı. Sağ elinde simsiyah bir silah, diğerinde ise otomatik çakı vardı. "Söyle bakalım Lee Felix, önce tatlı mı yoksa öğün mü?" dedi siyah saçlı çocuk yine o korkunç gülüşünü takınarak. Felix o an çığlık bile atamamıştı, istemsizce nefesini tutuyordu.
Bu bölüm çok mu kısa oldu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İmpossible / Hyunlix
FanfictionGüneş ve ay gibiydiler, birinin doğması için diğerinin batması gerekiyordu...