"Sana sordum Lee Felix, önce silah miıyoksa bıçak mı?" Felix sadece korkuyla siyah saçlı çocuğa bakıyordu. Hyunjin göz devirdi. "Eğer bir şey söylemezsen ben seçerim ki ikisini de aynı anda kullanırım." Felix kekeleyerek "N-neden beni öldürmek istiyorsun?" diye sordu endişeyle katile bakarak. Hyunjin ise sırıttı. Felix'i taklit ederek "B-bu aralar biraz rahatlamaya ihtiyacım var." dedi."Manyaksın sen!"
"Evet." Siyah saçlı oğlan Felix'e doğru ilerliyordu. Sol elindeki çakıyı önce çocuğa doğrulttu. Çakısıyla Felix'in çenesini yukarı kaldırdı. Felix gözlerini kapatmıştı. Zorlukla nefes alıyordu ve katilin önünde titriyordu. "Lütfen, bana sadece bir gün daha yaşamama izin ver." Katil bıçağını indirdi, yine o psikopat gülüşü yüzüne yayıldı. Sanki çocuğun bunu demesini bakliyor gibiydi. "Tamam," dedi. "Ancak ertesi gün bir dakika bile geçmeden burada olacaksın." Felix yavaşça gözlerini açıp katile baktı. Hyunjin'in ona nasıl izin verdiğini anlamaya çalışıyordu. Katil otomatik çakısını cebine koyarken Felix'in onu izlediğini fark etti. "Bunu ilk isteyen sen değilsin. Her isteyene izin veririm, sorarlarsa tabii. Ertesi gün insanlar ölümden daha çok korkar ve ben döndüğümde dünden daha çok acı çekerler."
"Ya o bir günde kaçarlarsa?" Katil sırıttı. "Kaçmayı aklından bile geçirme çilli horoz, kaçmak isteyeceğin son şey olabilir." Sonra kravatını düzeltip yerdeki gömleği aldı ve Felix'e fırlattı. "Giy şunu, zaten önümde bir gayin olması yeterince mide bulandırıcı." Felix titreyerek gömleği giydi.
Hyunjin kapıdan çıkarken Felix'e döndü. Onu baştan aşağı süzdü. "Yazık oldu, iyi bir çocuğa benziyordun." Ancak katilin yüzünde üzüntüyüne dair hiçbir belirti yoktu, sadece dalga geçiyordu. Daha sonra kapıya doğru yöneldi. Evden çıkmıştı.
Felix'in nefesi kesilmişti. Evine psikopat bir katil girmişti, yaşaması için bir gün vermişti ve o bir günde kaçarsa ona işkence edecekti. Çalışma masasına oturup sakinleşmeye çalıştı. Titreyen sağ bacağını durdurmaya çalışıyordu. Yarın ölecekti ve hala Chan'a hiçbir şey söylememişti. Ya Chan da onu seviyorsa? O zaman o öldüğünde kim bilir ne hissedecekti. O an yapabileceği en mantıklı şey aklına geldi, polisi arayacaktı. Evet, en mantıklısı buydu. Arka cebinden telefonunu çıkardı ve o sırada küçük bir kağıt düşürdü. Üzerinde büyük harflerle ' SAKIN POLİSİ ARAMA' yazıyordu. Bunu o katilin yazdığından emindi. Ama en fazla ne yapabilirdi ki, sadece tek başınaydı. Hemen telefondan numarayı tuşladı. "Hadi, açılsana!"
"İyi akşamlar bayım, şikayetiniz nedir-"
"Peşimde bir katil var. Yarın aynı bu saatte burada olacak. Yardım edin bana!"
"Tamam beyefendi, sakin olun. Öncelikle derin bir nefes alıp vermenizi istiyorum" Felix söyleneni yapmıştı. "Adresinizi öğrenebilir miyim-" arkadan silah sesleri geliyordu. Felix düşündüğü şeyin olmaması için dua etti. "Notumu göz ardı ettin değil mi Lee Felix? Eğer şu son yirmi üç saat, kırk yedi dakikanda psikolojik ve fiziksel şiddet görmek istemiyorsan sözlerimden dışarı çıkma." Sonra hat kapandı. Felix yutkundu. Telefonu hâlâ kulağından çekmemişti. Katilin oradaki herkesi havaya uçurduğuna yemin edebilirdi. Her zaman sakin kalması Felix'i daha da korkutuyordu. Adam kaçığın tekiydi. Yine de hiçbir şey yapamıyordu. Eli kolu bağlı oturuyordu. Kendinden çok arkadaşlarını düşünüyordu; Chan'ı , Ryujin'i, Jeongin'i, Yeji'yi... Bir an durdu ve "Yeji" dedi. Onun bildiği bir şey olmalıydı. Sonra Yeji'yi aramaya karar verdi. Telefonu kulağından çekip Yeji'yi aradı. Ancak hat meşguldü. Ellerini dua edermiş gibi birleştirip burnuna değdirdi.
~☆~
"Abi, beni bir dinler misin?" Yeji Hyunjin'i aramayı göze almıştı. "Lütfen, Felix'e zarar verme."
"..."
"Biliyorum, aramız pek te iyi değil ama lütfen ona dokunma. Sana yalvarırım, bir arkadaşımı daha senin yüzünden kaybetmek istemiyorum."
"..."
"Abi beni duyuyor musun-" Hyunjin telefonu kapatmıştı. Kızıl saçlı kız yavaşça telefonu kulağından çekti. "Ne söyledi?" dedi Ryujin. Yeji çaresizce arkadaşına döndü. Yüzü bembeyaz olmuştu. Kendini koltuğa atmıştı. "Yeteri kadar." Gözleri dolmuştu zavallı kızın. Elleri ile yüzünü kapatıp ağlamaya başlamıştı. Hıçkıra hıçkıra "Yuna öldüğünde depresyondan çıkmam için bana yardım eden oydu. Beni mutlu etmek için elinden geleni yapıyordu." hıçkırıkları artmıştı. "An-cak şim-di o da ol-ma-ya-cak!" Ryujin arkadaşının yanına oturup onu teselli etmeye çalıştı ancak ne diyebilirdi ki? Felix için de ellerinden bir şey gelmezdi. Yeji Ryujin'in omzuna yaslanmıştı. Ellerini hâlâ yüzünden çekmemişti...
~☆~
Hyunjin eve geldiğinde hiçbir şey olmamış gibi slow müzik açtı ve bir latte yaptı. Gerçek bir latte düşkünüydü. Ona göre en güzel içecek oydu. Yavaş dans hareketleri ile odasına geçti. Masanın üzerine bardağını koyup önce kravatını çözdü ve sonra takım elbisesini çıkarttı. Özellikle bir cinayet gerçekleştireceği zaman şık giyinirdi. Bu onun için gerekli bir şeydi, ya da öyle olduğunu düşünüyordu. Fazla spor giyinmezdi çünkü resmi giyindiğinde istemsizce insanlar ona saygı duyarlardı. Silah kılıfını çıkarıp yatağın üzerine fırlattı. Kendine bol kıyafetler seçip giydi. Odasını topladıktan sonra kahvesini alıp salona geçti. Az önce bir çağrı merkezinin içinden geçmesine rağmen oldukça rahat davranıyordu. Ne kız kardeşinin dediklerini, Ne Felix'i ne de peşine takılacak olan polisleri düşünüyordu. O sadece kanepede uzanmış televizyon izliyordu ve keyfine bakıyordu
~☆~
-Hyunjin bana benzedi ln
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İmpossible / Hyunlix
FanfictionGüneş ve ay gibiydiler, birinin doğması için diğerinin batması gerekiyordu...