"Onun ölmesi benim suçun değildi Minho."
"Öyle mi?" Silahını Felix'e doğrulttu. Felix korkarak gözlerini kapattı. "Silah öyle demiyor." Tetiğe basmak için hazırlandı. "Eğer onu bu kadar seviyorsan neden ölüp yanına gitmiyorsun?"
"O zaman onun anısını kim yaşatacak, onu bu dünyada kim hatırlayacak?"
"Ben onun anısını yaşatırım." Minho sırıttı, yüzünden öfkesi ve acısı okunabiliyordu. "Birkaç aya kim olduğunu bile unutursun Lee. İnsanlar böyledir. Baksana, Chan'ı ve arkadaşlarını ne kadar hızlı unuttun." Felix yutkundu. Boğazları acıyordu. "Umarım hiç görüşmeyiz Lee Felix." Hyunjin içeri daldı. Silahını Kanlı Yıldız'a doğrulttu. "İndir silahını Lee Know." Minho sırıtarak arkasını döndü. "Pekala, ilk önce senin işine bakarım." Hyunjin'e doğru yürüdü. Felix o an ilk defa Hyunjin'in korktuğunu görmüştü...
"Bunu yapmak zorunda değilsin Minho."
"Sen zorundaydın ama." Hyunjin silahını hazırlıyordu. "Ben babamı öldürmeni istedim Lee, sen ise sevdiğimi öldürmemi istedin. Bunu yapamazdım." Minho dediğini umursamıyordu. Elindeki kağıdı Hyunjin'e göstererek "Burada ne yazıyorsa o olur Hyunjin." dedi. Felix elinde tuttuğu kâğıda bakıyordu. Bu, o meşhur 'kan yemini' olmalıydı. O anlaşmayı bozmanın bir yolu yoktu. Çok fazla kan kaybetmişti ve bayılmak üzereydi. Son kez Hyunjin'e baktı. Hyunjin de çaresizce ona bakıyordu. Bacaklarının titrediğini gördü siyah saçlı oğlanın. Hyunjin'e gülümsedi ve sonra gözlerini kapattı...
~☆~
"Bunu burada yapamazsınız!" dedi Namjoon. "Benim otelimde izin vermem. Çıkın, dışarıda ne yaparsanız yapın. Ancak burada tetiği bile çekemezsiniz." Minho silahını Namjoon'a doğrulttu. "Öyle mi RM?" Namjoon sırıttı. "Evet, Lee Know. Burası benim dünyam ve senin etrafında dönmüyor." Arkasında Winter'ı öldüren adamlar belirdi. Minho'nun etrafını sardılar ve silahlarını ona doğrultular. "Tamam," dedi Minho yüksek sesle. "Bir şey yapmayacağım, burada." Elindeki tabancayı yere attı. Sinirden sağ bileğini ovuşturuyordu. Hyunjin silahını yere atıp Felix'e koştu. Buz gibi soğumuş elini tutarak nabzını kontrol etti, çok az atıyordu. Felix'i kucağına alıp koşarak odadan çıktı. RM peşinden geliyordu. "Hwang, bekle." Hyunjin aceleyle arkasını döndü, fazla zamanı yoktu. Namjoon ona silahını uzattı. "Bunu yanından ayırma, Minho'nun beni dinleyeceğini düşünmüyorum." Hyunjin teşekkür edercesine Namjoon'a baktı. Uzattığı silahı alıp kılıfına koymadan revire koştu.
~☆~
Felix gözlerini açtığında Hyunjin'in onun elini tutup ağladığını gördü. Hyunjin onun uyandığını görünce elini bırakıp gözlerini sildi, Felix'in onu böyle görmesini istemiyordu. Karnındaki sargıya bakıyordu, gerçekten de fazla kan kaybetmişti. "İyi misin Felix?" Felix ona bakıp gülümsemeye çalışıyordu ancak gülümsemeye bile hali kalmamıştı. "Ben iyiyim."dedi onun elini tutarak. İkisinin de yüzü bembeyazdı, birininki kansızlıktan birininki kaybetme korkusundan. "Bir şey ister misin, yada bir şeye ihtiyacın var mı?" Felix başını sağa sola salladı. Hyunjin onun elini nazikçe ovuşturuyordu. "Sen yetersin..." sonra karnı guruldadı. "Tamam, ramen olabilir." Hyunjin dolmuş gözleri ile ona bakıp gülüyordu. Felix te onun gülüşüne gülüyordu. Az da olsa Hyunjin rahatlamıştı. Felix yağmurun altındaki gibi yine gözlerini kapatıp iyice yastığa yaslandı.
~☆~
Felix ve Hyunjin odaya gelmişlerdi. "Ee?" dedi Hyunjin. Felix ona döndü. "Ne ee?" Katil sırıtıp gömleğinin iliklerini açmaya başladı. "Saçmalama Hyunjin!" Hyunjin gömleği üzerinden çıkarmadan Felix'e yürüdü ve onu masa ile kendisi arasında sıkıştırdı. "Bu durumdayken seninle sevişemem." dedi nefesi kesilmiş bir şekilde. Hyunjin Felix'in ellerini gömleğinden içeri sokup beline doladı. Sonra kendi ellerini masaya bastırdı. "Öyle mi?" dedi sırıtarak. Felix ellerini Hyunjin'in belinden ayıramıyordu, sanki yapışmışlardı. "Sadece öpsem?"
"Senin öpücüklerin masum değil Hyunjin, sakat kalmak istemiyorum." Hyunjin onun yarasını acıtmayacak şekilde Felix'e yaslandı. Dudağını onun boynuna değdirip kokusunu içine çekti. Felix yine kendinden geçmeye başlamıştı. Hayır, peşlerinde Minho varken bunu yapamazlardı. Hyunjin'i itti ve masadan destek alıp doğruldu. Ancak katil işleri ciddiye almıyordu. Felix'in arkasına geçti ve belinden tutup onu kendine çekti. Dudağını bu sefer çocuğun yanağına koydu ve yavaşça kulağının arkasına çekti. Kısık ve cezbeden bir sesle "Benim için canını biraz acıtamaz mısın?" dedi...
~☆~
(⚠️) Felix kendini yine yatağın içinde, üstünde hiçbir şey olmadan bulmuştu. Bunun ne zaman, nasıl olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu. "Bu defa kısa keseceğiz ama." dedi Hyunjin'e. Katil sırıttı, Felix'i altına alıp üst bedenini okşadığı ellerini yavaşça aşağı indirdi. "Ama bu sefer..." dedi Felix Hyunjin'in hâlâ çıkarmadığı pantolonun fermuarını indirirken. "Seni de görmek istiyorum." Katilin pantolonunu hızlıca aşağı indirdi ve onun üzerine çıktı. Hyunjin ona dönünce kasıklarını onunkine değdirdi. Belinden tutarak Felix'in bedenini kendininkine iyice bastırırken "Oynamayı öğrenmişsin." dedi sırıtarak. "Karanlıkta daha iyi oynarım." dedi Felix onun parlayan gözlerine bakarken. Hyunjin ayağa kalkıp hızlıca ışığı kapattı ve geri döndü. Felix'i tekrardan altına alıp patlamış alt dudağını ısırdı ve tekrardan kanattı...(⚠️)
- Keşke içeri Minho girse de ağzınıza...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İmpossible / Hyunlix
FanfictionGüneş ve ay gibiydiler, birinin doğması için diğerinin batması gerekiyordu...