14. Bölüm

20 3 11
                                    

  "Komiserim sizce bu adam çok mu önemli, zaten katili bir türlü yakalayamadık. Bir danışman mı bize yardım edecek?" dedi Chaeryeong. Changbin elindeki evrağı masanın üzerine koydu. "İşte tam bu yüzden onu tuttuk, o bizim göremediğimizi görebilir."

"Nasıl görebilecek acaba-"  kapı çalındı ve içeri danışman girdi. "İyi insan lafın üzerine gelirmiş. Hoşgeldin Jungkook." Jk gülümsedi ve komiseri selamladı. Elinde tuttuğu kâğıtlar komiserin dikkatini çekmişti. Danışman bunu anlamıştı ki kağıtları Changbin'e uzattı. "Komiserim, dünkü ve önceki Kanlı Yıldız vakalarına baktım ve bir terslik olduğunu fark ettim. Önceki cinayetlerdeki kurbanların hepsinin işlemiş olduğu suçlar bulunmakta ve çoğu kurban tecavüz girişiminde bulunmuş. Ancak buradaki insanların hepsi masum ve hepsinin kalbi ile dalağı sökülmüş, sadece birinin kalbi yerine tekrardan koyulmuş."

"Ne demek istiyorsun?"

"İlk olarak bunu yapan kişi Kanlı Yıldız değil, sadece bir taklitçi. Muhtemelen Kanlı Yıldız'ın dikkatini çekmeye çalışıyor ve onu kışkırtıyor." Changbin duraksadı. "Peki şu kalp olayı nedir, bir insan neden birinin kalbini söküp tekrardan yerine koyar?" Jungkook iç çekti.

"Ning Yi Zuho, yani kalbi sökülüp tekrardan yerine koyulan kurban kalp kanseriydi. Ancak kalbi kayıp olanların hiçbirinde böyle bir hastalık bulunmuyor."

"Yani?"

"Yani katilimiz bir yamyam, öldürdüklerinin organlarını çıkarıp yiyor."

"Organ mafyası da olabilir."

"Kim dalak kaçakçılığı yapar ki komiserim?" Changbin yutkundu. 

"Sizin için de sakıncası olmazsa, bu akşam yemekte bana eşlik eder misiniz?" Changbin gülümsedi. "Neden olmasın, birbirimize de ısınmış oluruz." JK kapıya yöneldi. "Taklitçimiz, Kanlı Yıldızdan daha tehlikeli olabilir komiserim. Gerekli her önlemi almalıyız. İzninizle..."  Danışman Changbin'in ofisinden ayrıldı. Komiser yüzünü yardımcısına döndü. "Hwang Hyunjin'den henüz bir haber yok mu?" Chaeryeong boynunu büktü. "Maalesef komiserim." Changbin iç çekti. "Lee Felix'ten de kayda değer bir şey yok. Evinin de yandığına bakılırsa ölmüş olması gerek, neden ben o gün sorduğumda hiçbir şey demedi?"

"Bilmiyorum komiserim."

~☆~

  Jeongin ve Yeji, Felix'ten haber almaya çalışıyordu. Ryujin ortalıklarda görünmüyordu. "Yeji, Felix için kendini çok fazla suçluyorsun. Onun başına bir şey gelmesi senin suçun değil anla-"

"Yuna'yı koruyamadım. Aynı şeyin tekrar olmasını istemiyorum." Ryujin eve girdi. Çantasını yera atıp ayakkabılarını çıkardı. Bir şeyden korkmuş ve öfkeli gibiydi. Yaklaşık dört gündür böyleydi ve ikisine de bir şey söylemiyordu, bir şey saklıyor gibiydi. "Ryujin, iyi misin?" diye sordu Jeongin. Ryujin bir şey demedi, ona ters ters baktı ve sonra arkasını döndü. Jeongin oturduğu koltuktan kalkıp Ryujin'in yanına gitti. Cebinden iki sigara çıkartıp birini kıza uzattı. Kız eliyle sigarayı geriye itti. Jeongin hayretle ona bakıyordu. Her gün yarım paket sigara içen biri şimdi neden böyle davranmıştı? "Ben odama gidiyorum." kız ikisine de hiçbir şey demeden odaya girdi ve kapıyı kapattı. "Hey, neyi var bunun?" dedi Yeji. "Bilmem," dedi kıza dönerek. "Felix'in kaybolmasından o da etkilenmiş olmalı." Yeji onun sergilediği bu garip davranışların nedeninin Felix'in kaybolmasından dolayı olduğunu düşünmüyordu, sanki başka bir şey vardı. Ama kızın üstüne gitmeyecekti, onu yalnız bırakmanın en doğrusu olduğunu düşündü.

~☆~ 

"Hazır mısın?"

"Sayılır." Felix sweatshirtünü hızlıca giyip Hyunjin'in yanına gitti. Hyunjin gülümsedi. Kendinden birkaç santim kısa olan oğlanın saçlarını düzeltti. Sonra odanın kapısını açtı ve Felix'in geçmesi için kapının önünden çekildi. "Önden ukeler."

"Hey!" Felix Hyunjin'in omzuna vurdu. Katilin canı fazla acımamıştı. Omzunu tutup Felix'e bakarak güldü. "Komik değil." Ancak Hyunjin'e bakarken ciddi duramıyordu ve o da gülmeye başladı. "Burada dikilecek miyiz, hadisene." dedi Hyunjin kapıyı göstererek. Felix göz devirerek odadan çıktı. Ardından Hyunjin de çıkıp odanın kapısını kilitledi.

~☆~

Agatha Christie'nin odasındaydılar. Beraber yatağı çektiler ve gizlice Pera Palas'tan çıktılar. "Tamam, nereye gidiyoruz?" diye sordu Felix.

"Bildiğim kadarıyla İstanbul'da bir kılıç müzesi varmış. Nasıl olduğunu merak ediyorum." Bunları derken gözleri parlamıştı. Felix ise biraz tedirgin görünüyordu. Son günlerde yeterince silah görmüştü. "Kılıçlar, hançerler, özellikle de oklar..." dedi Hyunjin. "Ben onlara aşığım. FAMAS'ımı bile onlara değişirim." FAMAS mı? Otomatik çakısı ve tabancası neyine yetmiyordu ki bir de tüfek almıştı? Felix onu gerçekten anlayamıyordu ancak bunlardan özenle bahsederken gözlerinin parlaması onu çok tatlı gösteriyordu ve Felix'in hoşuna gidiyordu. "Hadi o zaman," dedi Hyunjin'in elinden tutup kendine çekerken. "Gidelim o müzeye."

~☆~

  Ryujin, Yeji ve Jeongin dışarı çıkmışlardı. Jeongin ikisinin yaptığı sıkıcı kız muhabbetlerinden sıkılmış, etrafa göz gezdiriyordu. Duvardaki kanla çizilmiş yıldızı görünce Ryujin ve Yeji'yi omzundan dürttü ve yıldızı işaret etti. Yeji kaldırılmakta olan cesetlere bakmaktan kaçınıyordu. Yıldızı gördükten hemen sonra konuyu değiştirmeye çalıştı. Ryujin ise olay yerine yaklaşıyordu. "Ryujin, bizi bekle!" diye bağırdı arkasından Jeongin. Ryuijin ellerini sweatshirtünün cebinden çıkarmış yıldızın altında yatan maktulleri izliyordu. " Şunu gördünüz mü?" dedi Ryujin. Yeji ise "Lanet olsun, onlara bakamıyorum bile!" dedi. Ryujin göz devirdi. "Gençler, buradan biraz uzaklaşır mısınız?" dedi arkadaki bir FBI ajanı. Yeji ve Jeongin hemen geri çekildiler ancak Ryujin ısrarcıydı. Jeongin onu kolundan tutup onu kendine çekmeye çalıştı. "Bırakın kızı," dedi bir ses arkalarından. Siyah saçlı bir adam onlara doğru yaklaşıyordu, Jungkook. JK Ryujin'in yanına gidince Jeongin onun kolunu bıraktı. "Yerde yatan şu kız," dedi Ningning'i göstererek. "Kalp kanseri." Jungkook sırıttı. "Vay, gözünüzden de bir şey kaçmıyor." Yeji ve Jeongin hayretle birbirlerine baktılar. Ryujin tıp alanında hiçbir şey okumamıştı, bunu nereden bilebilirdi? JK ona elini uzattı. "Ben Jeon Jungkook, kısaca JK diyebilirsin." Ryujin gülümsedi ve onun elini sıktı. "Shin Ryujin."

"Sanırım tıp ile ilgileniyorsunuz , FBI için çalışmak ister miydiniz?" Ryujin'in gülümsemesi kayboldu. "Ben... bu konu hakkında bir şey bilmiyorum. Sadece tahmin yürüttüm." Sonra sahte bir gülümsemeyle danışmana baktı, tedirgin olduğu belliydi. JK bundan şüphelenmişti ki dilini yavaşça ağzının içinde gezdirdi ve kaşlarını hafifçe çattı. Sonra arkasını dönüp Jeongin ve Yeji'ye baktı. Onlar da Ryujin hakkında bir gariplik seziyorlardı ancak bunu gülümsemeleriyle örtmüşlerdi, örtmeye çalışmışlardı. "Madem öyle," dedi Jungkook. "Görüşmek üzere." eliyle üçüne olay yetinden uzaklaşmaları için işaret yaptı.

~☆~

- İstanbul'da öle bir yer yok kafadan salladım

İmpossible / HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin