3

2.9K 70 23
                                    

Esma geleli 1 saat olmuştu. Yemeklerimizi yiyip hemen ortalığı toplamıştık. Daha sonra kendisi duşa girmişti ben de salonda boş boş televizyona bakıyordum. Kanallarda hiçbir şey yoktu. Çay demlenmiş mi diye mutfağa gittim. Çaydanlığın alt kısmına baktığımda alt kısmı kaynamıştı üst kısmına baktığımda demlenmiş olduğunu gördüm. Esma'ya seslenmiştim ama duymamıştı. Odasına doğru gittim ve kapısını tıktıkladım ama içeriye girmeden dışardan konuştum.

Esma: "Efendim?"

"Çay içer misin? Demlenmiş."

Esma: "Koy hemen geliyorum."

"Yanına tatlıda koyuyorum."

Esma: "Okeeeyyy."

İlk önce salona gidip 2 tane sehpa çıkartıp birini bi koltuğa diğerini de diğer koltuğa koydum. Sonra mutfağa gidip dolaptan 2 kupa ve 2 tatlı tabağı çıkartıp tepsiye koydum. Fırının kapağını açıp soslarını daha yeni sürmüş olduğum cinnamon rollsları kokladım. OFFFFF mis gibiii...ikişer tane tabaklara koyduktan sonra çaylarıda koymuştum. Tepsiyi alıp salona geçtim Esma'da gelmişti zaten. Onun sehpasına tabağı ve kupayı bıraktıktan sonra kendi yerime geçtim ve Esma'nın açmış olduğu maç özetine baktım. Bu kız futboldan nefret ederdi hatta futbolun f sini bile bilmezdi. Şu an ki hali gözlerimi yaşartıyordu.

Esma: "Sorguya çekmedin?"

"Daha zamanı var diye düşündüm. Ama çok istekliysen neden olmasın?" dedim pis pis sırıtarak. Televizyonun sesini kısıp bana döndü.

Esma: " Öyle bir şey yok cidden. Tercümanlığını yapıyorum hatta tek onun değil İngilizcesi iyi olanlarında yapıyorum. Ama onun İngilizcesi çok iyi değil derdini anlatabilecek kadar biliyor ama ilerisi yok Semih'i biliyorsundur." demesi ile başımı evet anlamında salladım sonra devam etti. "Semih 0 diyebiliriz başkanımızın ricası üzerine ona dersler veriyorum ve ilerleme kat ettik şu an Muçi ile aynı seviyede bundan dolayı hem Muçi'ye hem Semih'e dersler veriyorum. Bu süreçte ister istemez yakınlaştık. Normal sohbet etmek içinde Arnavutça dilini kullanıyoruz. Biliyorsun o dili de biliyorum." Başımı yine olumlu anlamda salladım demek ki sabah Arnavutça konuşmuştu.

Esma: " Kapıyı yüzüne kapatmışsın sanırsam?"

"Evet, seni uyandıracaktı napayım? Basıp duruyor zile, zil bitiyor kapıyı tıktıklıyor değişik."

Esma: "Öyle deme ya içine kapanık birisi zaten üzülmüş yaptığına."

"Aman ne umrumda. O da hemen gelip sana mı yetiştirdi?"

Esma: " Yok, bi garip duruyordu kendi başına sessiz bir şekilde ben de yanına gidip ne olduğunu sorunca söyledi."

"Buna bu kadar içerlenecek ne var ki?"

Omuz silkip yaptığım tatlıyı yedi.

Esma: "Ne güzel olmuş kız ellerine sağlık."

"Afiyet olsun balım. İstersen senin şu içine kapanık velede götür bir iki tane."

Esma: "Çağla"

"İyi aman gelmiş iki günlük bebeyi bana savunuyor." onu sinir etmek hoşuma gidiyordu.

Esma: "O anlamda demediğimi biliyorsun. Bi tanışsan iyi anlaşırsınız."

"Tanışmaya kadar gidiliyorsa var bir şeyler o zaman" dedim gülerek. Çay kaşığını bana fırlatmıştı. Ama bu gülmeme engel değildi.

"Sakin ol Esmaaa relax biraaazzz nefes aaallll ver nefes all ver."

Ters ters bana bakarken ben de sırıtarak ona bakıyordum. Mutfağa gidip bi tabak alıp 2 tatlı koyup geri salona geldim ve tabağı ona uzattım."

Kaçak | Barış Alper YılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin