37

844 83 406
                                    

Sınır 80 oy 200 yorum 

Koskoca 63 günü kavgasız gürültüsüz geçirmiştik. İnanılması güç bir olaydı farkındayım ama gerçekten bu şekilde geçmişti. Öyle mıçmıç bir ilişkimizde yoktu. Tam tıkırında, ayarında ve hoş bir ilişkimiz vardı.

Nazar değmesin diyelim.

Tatildeyken ilişkimizin tabiri caizse 'ifşalanmasını' hesabımın bulunup bir şekilde fotoğrafların sızdırıldığını düşünmüştüm fakat hiç aklıma gelmeyecek, ondan bu hareketi beklemediğim birisi yapmıştı.

Annem.

Evet arkadaşlar annem yapmıştı bunu ve savunması da bir o kadar garip ve saçmaydı. Neymiş efendim Barış'ın hakkında çok fazla yalan haber çıktığı için bunun aramızı bozmasına izin vermemekmiş. Bir bakıma mantıklıydı fakat yine de bunu bize sorup yapabilirdi.

Kris Jenner sanıyordu galiba kendini.

Peki ya babam?

Babamlada 63 gün boyunca hiç konuşmamıştım. Son zamanlarda aramaya başlamıştı fakat açmıyordum. Artık onay verdiğini düşünmüştüm çünkü Almanya'ya onun yanına gitmeme sesini çıkarmamıştı ne yazık ki yanıltmıştı. O günün akşamı Barış'ı uğurlarken aramış ve benim gibi bir kızının olmadığını evlatlıktan reddettiğini söyleyip konuşmama dahi izin vermeden yüzüme kapamıştı.

Ben şu dünyada babam kadar kendisiyle çelişen, değişik, el alemin çocuğuna dünyanın en iyi babasıymış gibi gösteren, psikopat birisini görmemiştim. Artık canıma tak ettiğinden dolayı konuşmuyordum ve bana kalırsa en iyisini yapıyordum.

Annem arayıp arada telefonu babama veriyordu ama hemen anında kapatıp iletişime bile geçmiyordum. O bunu hak ediyordu ve artık ona baba demeye bile dilim varmıyordu.

Yaptığı kırıcıydı, bu zamana kadar yaptıklarına ses çıkarmamıştım ama 24 yaşında bir kızın hayatına karışmakta... abartı değil miydi? Özellikle ilişkisine karışmak. Karşı taraf saldırgan, tehlikeli ve anlayışsız birisi olsa haklı derdim ama Barış öyle değildi.

Barış demişken o 6 milyon liralık saati de bulmuştuk ve artık sadece duşa girerken çıkarıyordum onun dışında hep kolumdaydı. Barış'ta her saati gördüğünde elimden öpüp sarılıyordu.

Neyse bu taraf böyleydi bir de diğer tarafa geçelim.

Keremio, üzümlü kekim benim. Çok özlemiştim onu. 19 gündür yoktu ve bu 19 gün sanki 19 yılmış gibiydi. O kadar alışmıştım ki ona. Bazen çıkıp gelecekmiş gibi hissediyordum ama maalesef öyle bir durumun olma ihtimali yoktu.

Çocuk oraya gittiğinde resmen bir açıldı pir açılmıştı. Çıktığı iki maçta da iki gol atmıştı ve hâl böyle olunca Galatasaray taraftarları Kerem'i mumla aramaya başlamışlardı. Bir nebze iyi olmuştu çünkü hep çocuğun üstüne gidiliyordu, ortada hiçbir sebep yokken Kerem suçlu oluyordu ve en önemlisi yönetim Kerem'e baskı yapıyordu. İlk önce maçta dakika vermeyerek bir diğeri de kaptanlığı elinden alınarak.

Bir camia nasıl olurda kendi yerli ve milli oyuncusuna bu kötülüğü yapabilirdi? Peki ya sıradaki kimdi?

Barış? Evet, maalesef.

Son bir iki haftadır Barış'ta motivasyon düşüklüğü vardı. Normalde bunu Kerem'in gitmesine bağlardım fakat maalesef Kerem değildi. Taraftarlar doyumsuz olduğundan Barış'ı her maç ilk 11 isteyip, sürekli ondan beklenti halindeydiler çünkü sezona çok güzel başlamıştı. Fakat yönetim Barış'ın üstünde bir baskı uygulamaya çalışıyordu.

Zaten 3-4 günde bir maçı vardı her gün idmana, antrenmana giderken buna ek olarak yönetimin eklediği bireysel idmanda vardı. Gerçekten abartıyorsam ölümü göreyim, bazen üstünü değiştirecek hali olmadığından koltuğa yığılıp kalıyordu. Yorgunluktan ağladığı ve uyuyamadığı günlerde oluyordu. Muhtemelen bugünde aynı şeyi yaşayacaktık.

Kaçak | Barış Alper YılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin