Bir şey demedi ve o 2 3 santimi de kapatmak adına yaklaştı fakat ben uzaklaştım.
"Teşekkür ederim" dedim ona bakmayarak.
Sesli nefes vererek ayağa kalktı. "Rica ederim, yardıma ihtiyacın olduğunda tekrar çağırabilirsin bari hatamı böyle telafi edeyim."
Hırkamı düzeltip ayağa kalktım ve onunla birlikte antreye yürüdüm. Kapıyı açtım ve çıkmasını bekledim.
Barış: "Ne zaman başlayacaksın işe?
Kandırsam bir sorun olmazdı bence. "Başlamayacağım, en kısa sürede ayrılmayı düşünüyorum." tam bir şey diyecekken izin vermeyip devam ettim. "Hem senin yüzünden hem de tek başıma yapamıyorum o yüzden."
Başını eğip olumlu anlamda kafasını salladı. Bu çocuk bu kadar alıngan ve hassas mıydı? Enişteme diyordum bebek gibi diye asıl bebek karşımdaydı. 1.86 bebek? Sus.
Ayakkabısını giyip kendi evine ilerlerken arkasından sesimi duyması için hafif yükselttim.
"Şaka yapıyorum. Senin için neden işimi bırakayım? Aylin illetini göndermişim bundan sonra keyfime bakarım." dedim sonda hafif gülerek.
Arkasını gülümseyerek dönmüştü "Görüşürüz o zaman..?"
"Görüşürüz Barış" diyip kapımı kapadım. Elim direkt öptüğü boynuma gitti. Öptüğü zaman bayılmamak için kendimi çok zor tutmuştum. Bunu Esma'ya anlatsam çocuğa sapık diyip evine polis göndertirdi. Bunu cidden saklamam lazımdı.
...
3 GÜN SONRA
İşe gitmek için hazırlanıyordum fakat üstüme bol giymem gerekiyordu ve bol olan üstlerimin hiçbiri bana yakışmıyordu. Çünkü kahve tonlarıydı ve o tonlar bana hiç yakışmıyordu ayrıca öğretmene benzemiştim.
Dolabın içinden geçtikten sonra alakasız bir kombin yapmıştım. Bu seferde Kuzey Tekinoğlu'nun çiçek sahnesinde ki giydiklerine benzemişti. Ama bunu giymek zorundaydım çünkü zamanım kalmamıştı.
Makyajımı hızlıca yaptıktan sonra dolaptan bi ceket alıp odamdan çıktım ve mutfağa koştum. O kadar kahvaltı hazırlamıştım yiyemeden gidecektim. Ekmeğin arasına domates peynir koyduktan sonra ısırarak antreye yürüdüm.
Elimdeki ekmeği düşürmeden ayakkabımı giymeye çalıştım. Başardığımda çantamı ve anahtarı alıp evden çıktım. Kapıyı kapatıp kitledikten sonra asansöre ilerledim. Bir yandanda ekmek yiyen o köpek gibi gariban bir şekilde kuru ekmek yiyordum. Çünkü domatesli ve peynirli kısmı bitmişti. Bugün de benzetmelerimin maşallahı vardı.
Barış'ın da kapısı açılmıştı fakat oraya bakmadım hiç hâlâ ağzımdaki kuru ekmeği sindirmeye çalışıyordum. Sikerler sincap gibi şişirmiştim yanağımı ve ekmeği ıslatamadığım için ağzımda çok zor dönüyordu.