Odadan ikimizde çıkmıştık. Ön yargılı yaklaşmak istemiyordum ama içerideki o göz hareketi buna engel olmuştu. Ben ne yapacağımı düşünürken Aylin hızlıca koridorda ilerlemeye başlamıştı. Nerede çalışacağını biliyor muydu? İstemeye istemeye onu takip etmiştim ancak o futbolcuların antrenman yaptığı yere gelmişti ve yanlarına gidiyordu. Dursun Başkan ile konuşmalarımız aklıma gelince sinirlenmeye başlamıştım. Arkamı dönüp çıkışa ilerledim. Ben bunla rakip olamazdım bu ne böyle? Daha şimdiden bu şekilde futbolculara yanaşırsa 2 ayın sonunda gidecek kişinin ben olduğum aşikardı. Ağlamak istemiyordum ama sinirim çok bozulmuştu elimde değildi...
Çıkış kapısında durmuş göz yaşlarımı siliyordum. Umarım rimelim falan akmamıştır. Telefonun kamerasını açıp kendime baktım ağladığım belli bile olmuyordu. Gülümseyip telefonu geri çantama koydum. Bipolar olabilirdim. Arkamda birisi boğazını temizlemişti. Merakla arkamı döndüm. Niyazi Bey?
Niyazi Yelkencioğlu: "Neden oyuncularımızın yanına gitmedin?"
"Ben ne yapacağımı bilemediğim için-"
Niyazi Yelkencioğlu: "Gitmeye mi karar verdin?"
"Hayır...yani.. evet. Evet gitmeye karar verdim. "
Niyazi Yelkencioğlu: "Aklını karıştıran bir durum mu var?"
Sizce yok mu? Şaka mıydı bunlar!?
"Sadece biraz gerildim ilk izlenimi kötü vermemek adına buraya geldim. Gitmeye karar verdim derken de futbolcuların yanını kastetmiştim. Aksini yapmam yaptırırım." dedim kendimden emin bir şekilde. Niyazi Bey sadece gülümsemek ile yetinmişti.
Niyazi Yelkencioğlu: "O zaman ben size şans dileyip gidiyorum. İyi günler ve iyi çalışmalar."
"Futbolcuların bu durumdan haberi olacak mı?
Niyazi Yelkencioğlu: "Hayır, bu durum sadece sizi ilgilendirdiği için onların bilmesine gerek yok. Tekrardan iyi günler."
Yanımdan geçip gitmesi ile ben de duruşumu dikleştirip az önce geldiğim yere tekrar adımladım. Elimde olmasa da gidecekmiş hissi beni yiyip bitiriyordu.
Gelmiştim, merdivenlerden inip kenarda olan kalabalığa yürüdüm. Allah'ım daha o kız ile mi konuşuyorlardı? Okan hocanın sağ tarafında olan boşluğa geçtim. Birkaç futbolcunun gözü bana kaymıştı ama geri Okan hocaya bakmaya devam ettiler. Okan hoca benden tarafa dönüp başı ile selam verip konuşmasına devam etti. Konuşmasını bitirdiğinde Aylin konuştu.
Aylin: "Gelebildin sonunda. Kaçıp gittiğini düşünmüştüm." dedi hafif gülerek. Gözler bana dönünce kendimi konuşmak zorunda hissetmiştim. Ama iyi şeyler demeyeceğimi bildiğim için ona cevap vermek yerine susmayı tercih ettim ve kendim hakkımda konuşmaya karar verdim her biri ile göz teması kurmaya çalışarak.
"Merhaba Çağla ben, Okan hocamızın dediği gibi Uzman fizyoterapistim. Ama yanıma sadece sakatlandığınız veya ağrınız olduğu zaman gelmenize gerek yok. Ruhsal olarak iyi hissetmediğiniz zamanda yanıma gelebilirsiniz aynı zamanda psikoloji mezunuyum elimden geldiğince size yardımcı olmak isterim." dedim içten bir şekilde gülümseyip. 2 tercüman vardı biri İngilizce ve diğeri İspanyolca onlarda çeviri yapıyordu. Barış tam sağ tarafımda duruyordu onla göz teması kuramamıştım zaten imkanım olsa da bakamazdı.
Okan hoca boynuna asılı olan düdüğünü ağzına götürüp üfledi. Tiz çıkan ses kulak zarımı patlatmıştı. Refleks olarak sol kulağımı elimle kapamıştım.
Okan Hoca: "Hadi gençler antrenmana devam" birkaç homurdanma olmuştu ama çoğu ilerlemişti. Yanımdaki kıvırcık dışında. Bana baktığını hissediyordum ben de dönüp ona baktım. Ve tamda düşündüğüm gibiydi bana bakıyordu.