31

1.5K 96 379
                                    

Sınır 85 oy 300 yorum (Bir önceki bölüme sınır koymadığım için inşallah o kadar düşük oy gelmiştir. Yoksa ben ölmüşüm.)

Hakemin maçı bitiriş düdüğü ile derin bir oh çekip yerde sevinçle yatan Barış'a baktım. O her şeyin en iyisini hak ediyordu. 

Esma'nın sıkıca sarılmasına rağmen bakışlarımı Barış'tan çekmedim ve gözümden yaşlar süzülürken onu izlemeye devam ettim.

Öyle gururlandırıyordu ki beni... Geldiği yeri bildiğim için şu anki performansı ve insanların onu sevmesi benim için çok özel, güzel bir duyguydu ve eminim ki o da emeklerinin karşılığını aldığı için mutluydu.

Kızlar dışında. Bir de o konu vardı. Çocuğa bir anda herkes yapışmaya başlamıştı. Bu durum her ne kadar can sıkıcı olsa da sesimi çıkarmıyordum.

Barış'la maç öncesi anlaştığımız gibi onu soyunma odasının az ilerisinde bekliyordum. İçerden gelen müzik sesi gülümsememe neden olmuştu. Takımın kimyası diğer önceki milli takımlara o göre o kadar iyiydi ki. 

Sırtımı duvara yaslamış Barış'ı beklerken soyunma odasından çıkan Semih'i gördüm. Anlık göz göze geldiğimizde kısa bir gülümseme gönderip geri önüme döndüm. 

Adım seslerinden ve görüş açıma girmesiyle tekrar Semih'e döndüm. Yüzündeki gülümseme içimi ısıtmıştı. Her şeye rağmen gülümsemesi aslında içinde kopan fırtınaları anlamak için yeterli bir sebepti.

Semih: "Nasılsın Çağla abla?" Her gördüğü yerde halimi hatırımı sorması çok tatlıydı.

"İyiyim yakışıklı sen nasılsın?" Saçını karıştırdım. 

Semih: "Ben çok iyiyim! Takımımız uzun yıllar sonra büyük bir başarıya imza attı." Bozduğum saçını geri elleriyle düzletmeye başladı.

"En son ki başarımızda sen daha ortada yoktun." Güldüm.

Semih: "Hâlâ yokum" Hay ağzımı.

Yüzümdeki gülümseme donarken ne diyeceğimi düşünüyordum. Ben o anlamda demek istememiştim. 

"Ben- ben o anlamda demek istem-"

Semih: "Çağla abla ben senin dediklerine kırılacak insan değilim. Kalbinde kötülük olmadığını biliyorum ve o anlamda demek istemediğinin de farkındayım fakat ben de gerçeği söyledim çünkü durum bundan ibaret."

"Durum bundan ibaret falan değil senin varlığın ve desteklerin takım için motive kaynağı Semih. Her ne kadar en genç takım biz olsak da takımımızda yaşı büyük insanlarda var. Bu oyunculara yeni jenerasyonun nasıl olduğunu gösteriyorsunuz ve o oyuncular takımdan gittikten sonra eminim ki sana da sıra gelecektir. Hatta yani umarım, onlar gitmeden önce oynama şansı bulursun çünkü bir Semih Kılıçsoy kolay yetişmiyor değil mi?" Gülümseyerek baktım. 

Semih: "Doğru dedin be ablam. Keşke Suden yerine sen kardeşim olsaydın veya ablam olsaydın."

Güldüm "Deme öyle kardeşin o senin"

Semih: "Kardeşte nasıl kardeş bir de bana sor. Trabzonsporlu-"

"E ben de Galatasaraylıyım"

Semih: "Nasıl? Sen Beşiktaşlı değil misin?" Şaşkınlıkla bana bakıyordu.

"Yok be, neyse her şeye canını sıkma ey gönül, ne bu dertler kalıcı, ne de bu ömür." Saçımı savurdum.

Güldü "Kim demiş bunu?"

"Mevlana'ydı sanırsam 12.sınıfta din hocamız demişti o zamandan beri aklımda."

Semih: "Vah Barış abimin haline o zaman." 

Kaçak | Barış Alper YılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin