25.BÖLÜM

268 28 15
                                    

Efsun Acar'ın Anlatımıyla

Bir insana bağlanmak, ona duyulan özlem belki de sevginin en büyük kanıtıydı. Ben aşkın ne olduğunu; anne ve babamdan. Bir insanı koşulsuzca sevmenin, yıllar boyu onu beklemenin ne demek olduğunu; abim ve Pera'dan. Dokunmadan sevmenin, bir gün sana geleceğini umut ederek beklemeyi ise; Deniz'den. Karşılık bulamamasına rağmen, pes etmeyerek yürüdüğü yokuşların sonunun tekbir insana çıkmasını ise; Aydın abiden. Aralarında kan bağı olmamasına rağmen kardeş olmayı; hepsinden öğrendim.

Büyük bir camiaydı bizimkisi, geri dönüşü olmayan, her anında macera arayan kişilerdik. Üniversite sınavım gelip geçmesine rağmen girmediğim için pişman değildim, asıl girseydim pişman olurdum bunu biliyorum. Anımı değerlendirmek varken bununla uğraşmak istemediğimi farkettim. İçimde bir motor aşkı vardı ve abim buna her zaman engel olmuştu. Bu konuda ona çoğu zaman kızdım ama şimdi anlıyordum neden engel olduğunu. Abim kaderimin hiçbir zaman babam gibi olmasını istemiyordu, halbuki o kendi kaderini ona göre yazmıştı.

"Efsun'cuğum gelebilirsin." Duyduğum sesle yaslandığım duvardan ayrılıp odaya girdim. Deniz hastaneden çıkıyordu ve Gözde teyze ile Aydın abi onun üstünü giydirmek için beni odadan çıkarmışlardı. Kesinlikle şikayetçi değilim diyemeyeceğim, çünkü görmek istediğim şeyleri engelliyorlar. Deniz yüzümün aldığı şekli görmüş olacak ki gülümsedi, "asma yüzünü ben sana farklı şekillerde gösteririm."

"Zevzek zevzek konuşma Deniz." Diyerek kafasına vuran Aydın abiyle beraber kalakaldım. Hayır, fesat düşünen birisi değilim. Vazgeçtim, kesinlikle fesat düşünen birisiyim. "Efsun, şu çekmecede de olacaktı, onları sen alır mısın?" Gözde teyzeyi başımla onaylayıp gösterdiği yere doğru ilerledim. Açtığım çekmeceyle içindeki cüzdanı alırken dikkatimi çeken şeyle geri koydum, yanındaki telefonu elime almamla camın kırık dokusunu hissettim ve yer yer kan izlerinin yanındaki resmimi gördüm. Kılıfın içinde kameranın yanında vesikalık fotoğrafım vardı.

Deniz'in, bana karşı sandığımdan da çok büyük bir sevgisi var ve ben onu kırmaktan ölesiye korkuyorum. Telefonun üzerine düşen damlayla ağladığımı bile farketmezken yaşlarımı sildim. Masanın üzerindeki ıslak mendilden bir tane alıp kanları silmeye başladım. Kendimi çok fazla kötü hissettim, ona karşı bir suçluluk duygusu içerisindeydim. Aşk böyle birşey mıydı? Koşulsuzca sevmek mıydı? "Efsun." Duyduğum sesiyle gözyaşlarımı silerek başımı telefondan kaldırdım, işte o an odada sadece ikimizin olduğunu farkettim. Arkasında kaldığım için ona baktığımı farketmiyordu ama yinede elini yanına vurup, "buraya gel." Diye söylendi.

Bir kez daha ellerim gözlerimi bulup sildi. Kendimi topladığıma inanıp derin nefes aldım, yatağın etrafından dolanarak gösterdiği yere oturdum ama yüzüne bakamadım. Bakmak için o gücü kendimde bulamadım. Elimdeki telefonun kırık ekranına bakarken parmakları çeneme destek verip ona bakmamı sağladı, dolu gözlerim kaşlarını çatmasına sebep oldu. "Neyin var?"

"Hiç birsey."

"Hadi ama güzelim, lütfen." Gözlerim tekrardan elimdeki telefona kayınca eliyle üzerini kapattı, "özür dilerim." Derken bile yüzüne bakmadım, yaralarla dolu eline odaklanmış öylece durdum. Yanaklarımı avuç içine alarak tekrardan başımı kaldırdı, çatan kaşlarının yerini gülümseyen dudakları almıştı. "Seni seviyorum Efsun. Bekledim, çok bekledim ama buna değdi. Şu kazada bile aklımda olan tek kişi sendin, kalbini kırdım, orada öylece seni bıraktım. Eğer burada biri özür dileyecekse bu ben olurum." Her cümlesinde gözümden yaşlar akarken o usanmadan hepsini sildi. Yaşların bıraktığı yolu öptü, dudakları gözyaşlarımla ıslanırken bunu umursamadı bile. "Sana sarılmak istiyorum ama canın yanar."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 17 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Motor Camiası Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin