18.BÖLÜM

4K 255 265
                                    

     _Pera Sarmaşık'ın Anlatımıyla_

     "Diğer tarafta bir dans gösterimiz var ve sen buna da katılmak istemediğini söylemişsin?" Başımı sallayarak onayladım, bu aralar yarışlara katılma gibi bir hevesim yoktu. "Neden, iyi olduğuna emin misin Pera?"

     "İyiyim hocam, sanırım biraz ara vermek istiyorum."

     "Bu dediğini kabul etmiyorum Pera, sen elimde olan en iyi öğrencilerimdensin. Yarışlara katılman için seni çok sıkmayacağım ama dansı bırakmak yok. Buraya ilk geldiğinde bana anlattığın şeyleri hatırla ve bunu asla kabul etmeyeceğimi bil." Çabalayıp hayalimi gerçekleştirdiğim şeyden şimdi ise uzaklaşmak istiyordum. Bunu neden istiyorum bilmiyorum. "Şimdi çıkabilirsin, gidip biraz dinlen. Seni böyle görmek istemiyorum." Hocamı bir kez daha başımla onaylayıp odadan çıktım. Saat 21:40 ve benim her ne kadar uyuyamasam da dinlenmem gerekiyor.

     "Pera." Arkamdan seslenen kızla beraber olduğum yerde durdum, ne zaman döndü bu? Yönümü ona dönerek "Efendim Gaye." Diye söylendim bıkkınca. "Teşekkür ederim ve özür dilerim."

     "Anlamadım?" Bu şimdi niye böyle konuşuyor? "Beni ikiletmesen olmaz mı? Çünkü bunu ikinci defa söyleyecek değilim." Sözünü bitirmesiyle yanımdan ayrılması bir oldu. Şaka mı bu kız? Ne diye şimdi teşekkür edip özür diliyor? Kafasına saksı falan düştüyse, gerçi düşse bile böyle şeyler demez bu. Çıkar yakında kokusu ama bakalım.

      Çağırdığım taksiyle beraber çantamı alıp aşağıya indim, ben inene kadar çoktan gelmişti. Evimin adresini vermemin hemen ardından ise akıp giden yolu izledim. Gücümün çekildiğini hissediyorum, sanırım artık o dibe battım. Çıkmaya çalıştıkça daha çok boğulduğumu hissediyor ama buna karşı koyamıyorum. Ne zamandır uyumadığımı bilmiyorum, buna alıştım ve en kötüsü de alışmak oldu.

     Aslında alıştım kelimesi çok şeyi anlatırdı. Mücadele ettigin anları ve sonunda pes edişini. Pes etmek aynı şeyleri duymaktan-yapmaktan yorulmaktı. Herkesin hikayesi, yaşamı farklı. Kimisi 20 yaşında olgunlaşır kimisi ise 12 yaşında ve ben o 12 yaşında olgunlaşanlardan biriydim. Babamın ölümü annemin ise beni yurdun kapısına onun evladı değilmişim gibi atmasıydı.

      12 yaşına kadar olan bütün doğum günlerim ışıldarken sonrasında hayat benden intikamını almak için karanlığa gömdü. Işığı görmediğim bir yola çıktım, ne yanımda yolumu aydınlatan vardı nede düştüğümde kaldıracak biri.

     Yalnızlığa alışmak vardı birde. Farklı bir kelime o; yalnız olmak istemekle, yalnız kalmak mesela arasında fark vardı. Biri senin seçimin diğeri ise hayatın sana sunduğu. Bir şansım olsaydı kendi yolumu seçmek isterdim ama bırakıldığım yurdun kapısında pekde bir şansım yoktu.

      "Ablacım geldik." Şoförün seslenmesiyle ücreti ödeyip taksiden indim. Evimin ışıkları yine açıktı anlaşılan Lena bu gecede bende kalacaktı. Kapıyı çalmamla açılması bir oldu, ne bu hız? İçeriye girerken "Yine mi annen?" Diye söylendim. "Benden bıktığını bu kadar belli etme." Bunu derken göz devirdiğine eminim. "Salonda yatma diğer odaya geç bari."

     "O odayı üzerime aldım haberin olsun." Arkamdan bağıran sesiyle beraber odama girip üzerimi değiştirdim. Beni asıl yoran uykusuzluk veya kabuslarım değildi. Yorgunluğum kendimeydi, bu hayatta ne yaşıyorsan yaşa kendine olan saygını her zaman ön planda tutman gerekir. Ne halde olursam olayım intihar etmeyi düşünmedim. Bunu kurtuluş olarak gören çok insan vardı ama öyle değil. Aklımda sürekli dolanan bu düşünceye karşı bir kez olsun yenilmedim, yapmam gereken bir sürü iş vardı ve ben bunların birini dahi tamamlamadan o kelimeye yenilmeyeceğim.

Motor Camiası Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin