let down, radiohead
...
Jisung ağlayan arkadaşının kendisini iyi hissetmesi için ne yapabileceğini düşünmeye devam ederken onunla beraber ağlamamak için zor duruyordu artık. Sabahtan beri karşısında ağlıyordu, sustuktan sonra konuyu değiştirmeye çalışıp tekrar ağlamaya başlamaması için uğraşıyordu ama bir şekilde tekrar ayrıldığı sevgilisi aklına geliyor ve ağlamaya başlıyordu.
Jisung artık aklına gelen şeyleri hiç düşünmeden söylemeye başlamıştı. "Felix sus artık rica ediyorum, ağlama şu çocuk için, çok çirkindi zaten!"
"Çirkin değildi!" dedi sesini yükselterek. Jisung arkadaşının sırtına koyduğu eli çekip şakaklarına koydu ve sabır çekerek ovmaya başladı. Felix içli içli ağlamaya devam ederken en iyisi ağlaması diye düşünüp ayağa kalktı. "Tamam Felix, sen bi' on saat falan daha ağla güzelim, ben yemek yapacağım bize. Yemezsen var ya bak..." Derin bir nefes aldı, sakin kalmaya çalışıyordu. "Öpmem seni canım yemezsen." dedi gülümseyerek sonunda.
Mutfağa yöneldiğinde Felix'in kendisini koltuğa atıp ağlamaya devam ettiğini duyabiliyordu. Toxic bir ilişkiden çıkmıştı sonunda, birkaç aydır çocuk Felix'e kötü davranmaya başlayıp manipüle yeteneklerini onun üzerinde denemeye başlayınca Felix de çok yıpranmıştı. Doğal olarak manipülesine yenik düşünce de ayrılmak çok zor gelmiş ve her yaptığı şey için kendisini suçlamaya başlamıştı Felix.
Arkadaşları ne kadar dil dökse dinlemedi çoğu zaman onları, sonunda dinleyip ayrıldığında da bu hâle gelmişti. Jisung, bir diğer arkadaşı olan Changbin'le beraber Felix'in telefonuna el koymuş ve bir daha yazmamasını ve görüşmemesimi garanti etmeye çalışmışlardı.
Felix bir süre Jisung'un evinde kalacaktı. Jisung aralarında en fazla sakin kalabilen ve sözlerini geçirebilendi. İkna etme ve rahatlatma kabiliyeti Changbin'e kıyasla daha fazlaydı.
Felix'in ağlaması onu da çok üzüyor ve ağlatan herhangi bir duruma karşı anında kin beslemesine sebep oluyordu. Kindar bir insan değildi ama arkadaşları her şeyiydi.
Mutfakta ikisine yemek yaparken telefonunun çalmasıyla içeri gitti, Felix'in ağlayarak uyuyakaldığını görünce telefonu hemen sessize aldı ve açmadan önce bir batteniyeyi Felix'in üzerine örttü usulca. Sonra telefonu açtı ve tekrar mutfağa geçerek sessizce konuştu. "Efendim Changbin?"
"N'aber, n'apıyorsunuz?"
"Ben yemek yapıyorum, Felix de ağlarken uyuyakalmış koltukta,"
Jisung Changbin'in "Bebeğim ya," dediğini duydu.
"Öyle... Sen n'apıyorsun?"
"Çalışıyorum, yoruldum."
"Akşam gel istiyorsan, sana da mis gibi yemek yaparım ben canım." dediğinde Changbin güldü. Klavye sesleri geliyordu Jisung'a. Changbin cevap verdi: "Gelirim ama yorgunum, kalırım orada haberin olsun."
"Kal kal sorun değil, iyi olur hatta. Ondan sonraki gün hastanedeyim ben, Felix'le durursun."
Changbin şaşkınlığını sesinde belli ederek sordu. "Cumartesi çalışacak mısın?"
Çalışmayacaktı.
"Hm, çalışıyorum... Yarın evdeyim ama."
"Anladım, tamam o zaman. Çıkışta gelirim ben, bir şey istiyor musunuz?"
"Ben istemiyorum ama Felix her an arayabilir isteklerini sıralamak için, tabii sen gelene kadar uyanırsa." Jisung güldü.
"İstemese de bir şeyler alırım ben ona," Kıkırdadı. "Neyse, kapatıyorum ben şimdi, görüşürüz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
nothing without you, chansung
Fanfictionbeni sevmeyi hiç bırakma çünkü sahip olduğum tek şey bu.