oy vermeyi unutmayın, iyi okumalar!!
...
Jisung sonunda araya girmenin verdiği rahatlıkla hızla odasından çıkarak hastanenin girişinde olan kafeye gitmek için yürümeye başlamıştı. Başı dün Chan'la olan tartışmasından beri çok ağrıyordu. Tartışma da denilebilir miydi emin değildi, Chan onu umursamış mıydı bilmiyordu.
Kafeye inip insanlardan en uzak yere oturup kahvesini yudumlarken telefonunu bile eline alamadı. Sadece oturup kahvesini içip baş ağrısının biraz olsun dinmesini istiyordu.
Kahvesinin yarısına geldiğinde ona yaklaşan Jeongin'i gördü. Jeongin çekingen adımlarla Jisung'un tam önünde durdu ve "Oturabilir miyim?" dedi.
"Tabii," Jisung yayılmış olan oturuşunu düzeltti. "Oturabilirsin." Gülümsemeye çalıştı baş ağrısına rağmen.
"Seni Seungmin'i görmeye gittiğim birkaç sefer görmüştüm de, o yüzden..." Jeongin'in kendisinden çekindiğini anlamıştı. Jisung ona rahatlatıcı bir gülümseme sundu.
"Ben de seni görmüştüm ama selam verme zamanım olmadı, kusura bakma. Jisung ben."
Jeongin de ona gülümsedi ve eğildi. "Jeongin ben de. Bir an da daldım böyle ama umarım rahatsız etmemişimdir." Jeongin elleriyle oynamaya başladı.
"Yok yok etmedin, kahvemi içip kalkacaktım zaten ben de." Jeongin başını salladıktan sonra Jisung devam etti sözlerine. "Sen de bir şey söylesene istersen. Bana eşlik etmiş olursun."
Jeongin'in kulağına Jisung'un söylediği mantıklı gelince kendisine bir limonata alıp tekrar Jisung'un yanına gelmişti. Jisung onu beklerken telefonunu sonunda açıp gelen birkaç bildirime baktı. Changbin Felix'le olan bir fotoğrafını atmış, altına da 'Yeni sustu, az önce ağlıyordu' yazmıştı. Birkaç mesajla yanıt verdikten sonra telefonunu tekrar önlüğünün cebine koydu.
Jeongin masaya tekrar oturduktan sonra konuştu. "Chris hyungla nasılsınız?"
Jisung Jeongin'in sorusuna anlam veremeyerek tek kaşını kaldırdı ve kafasını salladı. "Nasıl yani?"
"İşte... Sevgilisiniz sanırım, o yüzden sormuştum." Limonatasından bir yudum aldı.
"Sevgili değiliz," dedi Jisung. "Sadece hastam." Dudak içlerini yemeye başladı Jisung. Durdurmaya çalıştı ama başarısız oldu.
"A, anladım. Kusura bakma ben yanlış anlamışım... Seni orada görünce hem doktorusundur hem de sevgilisi diye düşünmüştüm."
Gülümsedi Jisung. "Yok, bazen sözlerimi dinlemiyor o yüzden müdahale etmek durumunda kalıyorum."
Güldü Jeongin. "Arkadaş gibisiniz o zaman? Kimse sadece hastası olan birisi ona maça çıkma dediği halde çıktığı için ayağına gitmez." Jeongin espri yapmaya çalıştı ama sözü, Jisung'un içinde bir yerleri kırıyordu.
Jeongin Jisung'un yüzündeki ifadenin değişimini fark edince gülümsemesini yüzünden attı ve özür dilemeye başladı. "Üzgünüm hyung, böyle söylememeliydim sanırım. Haddimi aştım, konuyu kapatıyorum."
"Sorun değil."
"Üzgünüm tekrar, arkadaş edinme konusunda pek iyi değilim." Utançla boynunu eğdi Jeongin. Jisung onu rahatlatmak istedi. "Sorun değil Jeongin, gerçekten." deyip başka bir konu açmaya çalıştı.
Jisung kahvesini bitirmemiş Jeongin'in limonatasının bitmesine yakın son yudumunu içmişti. Beraber bir şeyler hakkında konuştuktan sonra masadan kalkıp tekrar hastaneye ilerlemişlerdi. Aynı yere doğru gitmedikleri için bir yerde birbirlerine veda etmek zorunda kalmışlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
nothing without you, chansung
Fanfictionbeni sevmeyi hiç bırakma çünkü sahip olduğum tek şey bu.