Kırılganlık ve Güç

1K 92 102
                                    

OY VE YORUMLARINIZLA DESTEK OLURSANIZ SEVİNİRİM ARKADAŞLAR.

VERA'NIN YILDIZI PARLASIN.


"Onu her zaman yanımda istemekle, özgürlüğünü korumak arasında bir savaş veriyorum. Çünkü Vera'ya sahip olmak, her şeye sahip olmak demek." — Viktor Volkov

(Viktor)

Arabayı sürerken gözlerim sürekli ona kayıyordu. Sanki dünyada başka hiçbir şey yokmuş gibi, her hareketi beni esir alıyordu. İçimdeki tüm kasveti dağıtan tek şey onun varlığıydı. Şehirden, geçtiğimiz sokaklardan bahsederken aslında gözlerim hep ona odaklanmıştı. Konuşmamın sadece bir arka fon olduğunu biliyordum.

"Şehri gezmek istiyorum, Viktor," dedi aniden. Sesi her zamankinden daha yumuşaktı.

"Yarın dışarı çıkarız. Bir gün daha dinlenmen iyi olacak," dedim, bakışlarımı yola çevirdim. İçimde her şey ona evet dememi fısıldıyordu, ama sabırlı olmak zorundaydım. Her dediğini yapamazdım, değil mi?

Başını hafifçe salladı. Onu hayal kırıklığına uğratmak en son istediğim şeydi.

Yarım saat sonra şehir merkezine geldiğimizde amcama ait restorana girdik. Ortam her zamanki gibi saygı doluydu. Bizi karşılayan yönetici, gözlerinde alışılmış bir tedirginlikle selamladı.

"Efendim, hoş geldiniz."

"Hoş bulduk."

"Amcanız da burada."

"Öyle mi? Yanına uğrarım," dedim, ama gözlerimi Vera'dan ayıramadım. Beni her şeyden koparan, yalnızca o olmuştu. Onun varlığı, etrafımdaki kasveti ve kaosu silip atıyordu.

Montunu aldım, her zamanki gibi. Ona bir başkasının dokunması düşüncesi beni delirtiyordu. Garsona uzatırken, göz ucuyla Vera'ya baktım. Bakışları pencereden görünen nehirdeydi. Nehir, kasvetli gökyüzüyle birleşmişti ama Vera'nın yüzünde beliren hayranlık, sanki bu kasveti unutturuyordu.

"Viktor, bu manzara muhteşem," dedi, sesi heyecandan titrek. Gözleri manzaraya sabitlenmişti, ama ben biliyordum ki aslında benim yanımda olmak, onun gerçek manzarasıydı.

"Blini yiyene kadar bekle," dedim, gülümsememi saklamaya çalışmadan. Ona hep küçük sürprizler yapmayı seviyordum. Şaşkın bakışları, her defasında beni tatmin ediyordu.

Bana döndü ve gözlerindeki mutluluk, ilk defa hayatımda bir şeyleri doğru yaptığımı hissettirdi. Sandalyeyi onun için çektim ve nehir manzarasına karşı oturttum. Siparişleri verdikten sonra karşısına oturdum.

"Senin için güzel bir gezi planım var," dedim, sesi alçaltarak. Gözlerim gözlerinin derinliğine çekiliyordu. "Etkileneceğinden eminim."

O anda, yüzündeki ifadeyi çözemedim. İlk kez onu okuyamıyordum. Gözlerindeki bilinmezlik, içimde bir rahatsızlık uyandırdı.

"Viktor, daha önce bir yeri evin gibi hissettin mi?" diye sordu, sesi alçak ve düşünceliydi. Bir şey arıyordu, belki de kendine cevap bulmak için.

Evet, hissettim. Yanında olduğum her an, o benim evimdi. Ama bunu itiraf etmek, duvarlarımı indirmek demekti.

"Burada kendimi ilk defa evimde gibi hissediyorum," dedi, bakışları hafifçe uzaklaşırken. Sanki bu yer, onu içine çekiyordu.

İnce parmakları yavaşça yüzüme dokundu. O kadar yumuşak ve ürkekti ki içime sıcaklık yayıldı, ama aynı anda nefesim düğümlendi. Kontrolümü kaybediyordum.

"Nedeni sensin," dedi, sesi neredeyse bir fısıltıydı. Sözleri o kadar keskin ve güçlüydü ki, yıllardır ördüğüm duvarlar bir anda yıkıldı. Hiçbir şey söyleyemedim. Kelimeler boğazımda düğümlendi.

"Viktor ben...," dedi, ama cümlesi havada asılı kaldı. Tam o sırada kahvaltımız geldi. İçimde yükselen gerilimle, onun yarım bıraktığı cümlenin eksikliğini hissettim. Yemekler masaya konduktan sonra, yalnız kalır kalmaz elini tuttum.

"Söyleyeceğin şey yarım kaldı," dedim, sesimdeki sabırsızlık belirginleşmişti.

"Sonra konuşalım mı?" dedi, gözlerinde bir tereddütle. Onun korkusunu hissedebiliyordum. Ama Vera, ona dayatmalar yapamayacağım tek kişiydi.

"Öyle olsun, güzelim."

Vera kahvaltısına başladı. İlk lokmasıyla birlikte gözleri şaşkınlıkla büyüdü.

"Bu harika bir lezzet!" dedi, neredeyse neşeyle.

"Sana söylemiştim," dedim, gülümsemem genişleyerek.

"Diyetimi bozduracak kadar olağanüstü," dedi, gözleri mutlulukla parlıyordu.

"Diyet yapmana gerek yok, güzelim. Zaten büyüleyicisin." Sözlerim tamamen ciddiydi. Onun her hali, benim için mükemmeldi.

"Balerinler her zaman diyet yapmak zorunda, Viktor," dedi ciddiyetle. "Dans, fiziksel denge gerektiriyor."

Henüz bilmese de baleye devam etmesini istemiyordum. Düşmanlarım için hedef olacaktı. Onun hayatta kalması, her şeyden daha önemliydi. Ama bunu ona söylemek için doğru zaman değildi.

Düşüncelerim Voronin'e kaydığı anda içimde karanlık bir öfke yükseldi. O adam Vera'yı benden alamazdı. Hiçbir güç, hiçbir tehdit onu elimden koparamazdı.

O benim gelinimdi. Benimdi, aşktı, kalbimdi. Biz artık birbirimize aittik, sonsuza dek.

O sırada, yanımıza yaklaşan ayak sesleri dikkatimi dağıttı. Amcam Boris gelmişti.

"Oğlum, hoş geldin," dedi ağır bir tonda.

Ayağa kalktım. "Merhaba amca, nasılsın?"

"İyiyim, sen?"

"Ben de iyiyim. Seninle konuşmak iyi olacak."

Amcamın bakışları, masada oturan Vera'ya kaydı. Gözlerinde tanıdık bir hayranlık vardı. Elini uzatıp Vera'nın elini tuttu ve öpmek için eğildi.

"Boris Volkov," dedi, gözlerinde bir kıvılcım yanıp sönerken.

Vera sandalyesinden zarif bir hareketle kalktı, başıyla selam vererek konuştu. "Vera Vasilieva."

Amcamın yüzündeki gülümseme, tanıdık bir şokla yer değiştirdi. Büyükannesini hatırladı ve bakışlarını düzeltti. Ama Vera fark etmişti.

"Büyükannemin arkadaşısınız," dedi Vera, sesi kısık ama kararlıydı.

"Evet, Vera," dedi amcam. "Ekaterina beni sizin bulduğunuzu söylemişti," dedi Vera, sesi hafifçe titreyerek.

"Büyükannenize yardım ediyordum," dedi amcam. "Ama ne yazık ki geç kaldık."

Vera'nın yüzü düşmüştü, amcamla bakıştık. Büyükannesinin ölümüne dair gerçekleri bilmek, işleri daha karmaşık hale getirmişti.

Amcam Vera'ya döndü. "Büyüleyici bir genç hanım olmuşsunuz."

"Teşekkür ederim."

Amcam bir an daha durdu, ardından ekledi: "Sizi aile yemeğimize davet etmek isterim, Viktor neden onu getirmiyorsun?"

"Viktor ne kadar güçlü olursa olsun, onun yanındayken hep bir denge arıyorum. O benim evim, ama özgürlüğümü de korumam gerek." — Vera Vasilieva


Tutku ve Dans: VeraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin