5

1.5K 74 0
                                    

OY VE YORUMLARINIZLA DESTEK OLURSANIZ SEVİNİRİM.

YILDIZLAR HER ZAMAN PARLASIN.


Viktor köken ve isim anlamı: Rusça Виктор olarak yazılır. İngilizce Victor ile aynıdır. İkisi de zafer kazanan kişi, fatih anlamına gelir. Rusya'da Viktor ismi yaygın kullanıldığı için karakter adı Viktor olarak seçilmiştir.


"Bazen en karanlık ruhlar bile ışığın varlığında huzursuzca titrerler." — Viktor Volkov

(Viktor)

Güzel bir akşam yemeği yedikten sonra gösteri için merkeze gittim. Her zamanki gibi locama geçip oturdum. Gösteri başlamadan önce her şey sıradandı. Ama o sıradanlık, locanın kapısı açıldığında yerini huzursuz bir heyecana bıraktı. İçeri giren kadın, gece mavisi saten elbisesiyle adeta ışıldıyordu. Her adımında farklı bir şekilde büyüleniyordum. O kadar zarif, o kadar narindi ki gözlerimi ondan alamadım.

O an her şey değişti.

Beni fark ettiğinde bir an durakladı, elindeki kâğıda bakarken zarif yüzünde bir tereddüt gölgesi belirdi. Birkaç saniye boyunca bakışlarımıza kilitlenmiş gibiydik, o büyülü sesi duyana kadar.

"Affedersiniz, Kuznetsovlar'ın locası değil mi?"

Sesindeki melodi ruhuma işledi. Zihnimde yankılanırken kalbim deli gibi atıyordu. O sesi defalarca duymak istedim. "Hayır," dedim, soğukkanlılığı koruyarak. Sesimdeki sakinliğe inat, mahvolmuştum.

Teşekkür edip çıkmak üzereyken, ağzımdan çıkan cümleye engel olamadım. Çünkü henüz gitmesine hazır değildim.

"Gösteriyi benimle izleyebilirsiniz."

Gözlerinde bir tereddüt, hafif bir utangaçlık vardı. O kadar masumdu ki... Ayrıca eşsiz güzelliği ile büyülenmiştim.

"Sizi rahatsız etmek istemem."

Utangaçlıkla söylenen bu kelimeler, beni daha da etkiledi. Onun her hali, her bakışı zarifti. İçimdeki ses, bu masum güzelliği her şeyden korumamı fısıldıyordu.

"Etmezsiniz, lütfen buyurun."

Zarif adımlarla yanıma geldiğinde, elimi uzattım.

"Viktor Volkov."

Elimi sıkarken yine utandı ve bakışlarını kaçırdı.

"Vera Vasilieva."

Vasiliev mi? Bu bir kader miydi? Tanrı, kaderimin bu kadına bağlı olduğunu mu söylüyordu? Sorular kafamda dönüp dolaşırken, elimle yanındaki koltuğu işaret ettim.

Oturduğunda şalını çıkardı. Narin boynu, eşsiz güzelliği... Anna'dan beri ilk kez böyleydim. Önüme döndüm, mantıklı davranmak zorundaydım.

"Kuznetsovlar ile bağlantınız nedir?" dedim, normal bir konuşma açmak için. Ama içimdeki duygular, asla normal kalamayacak kadar karmaşıktı.

"Tanıyor musunuz?" dedi ve yüzüme zekice bir bakış attı. Masumiyeti, zekâsıyla karışıyor, beni her saniye daha fazla esir alıyordu.

"Evet," diye cevapladım. Bir anlık sessizlik oldu. Onun gözlerinin derinliklerinde kaybolmaktan kendimi zor alıkoyuyordum.

"Kuznetsovlar büyükannemin arkadaşıymış. Büyükannem Nadia vefat etti," dediğinde, sesindeki hüzün ince bir bıçak gibi kalbime saplandı. Hüzün, Vera gibi muhteşem birine ait olmamalıydı.

"Üzüldüm," dedim ama sözlerim samimiyetsiz geliyordu. Onun hissettiği acıyı anlamaya çalışırken içimde bir öfke belirdi. Bu kadar saf bir ruh, benden daha büyük acıları yaşamış olabilir miydi?

"Sanırım ben de," dedi, ve bu sözleri beni bir an duraksattı. Nasıl bir acıyı böylesine yabancı bir şekilde anlatabilirdi?

Yüzündeki şaşkın ifadeyi görünce daha fazlasını sormak istedim ama o devam etti. "Onu tanımıyordum. Ailemden birinin yaşadığından bile haberim yoktu."

Bunu söylerken başını önüne eğdi, yüzüne yayılan o derin hüzün içimi parçaladı. Kendini bu kadar açması, onu daha da savunmasız yapıyordu.

"Üzgünüm, genelde konuşkan biri değilimdir."

Gözleri tekrar gözlerime kilitlendiğinde, içimden geçen fırtınayı gizlemek neredeyse imkânsızdı. "Ben de," dedim kısık bir sesle. Bu küçük varlık, benim içimdeki karanlığa nasıl bu kadar hızlı sızabiliyordu?

Tam o anda locanın kapısı bir kere daha açıldı. "Bay Volkov, hoş geldiniz efendim. Ne içerdiniz?"

Vera'ya döndüm, gözlerinde beliren tereddütle sormadan edemedim. "Bir şey içmek ister misin?"

"Bilmem." dedi, tedirgin bir tonda. Yanımda rahatsız hissediyordu, onu zorlamak istemedim.

"Her zamankinden Maksim, iki tane."

Kısa bir süre daha sohbet ettik. Zeki, güzel ve ilgi çekiciydi. Işık doluydu, gözlerimi kamaştırdı. Kalbimde bir kıvılcım oluştu. Uzun zamandır unuttuğum bir kelimeye dönüşürken içim titredi. Umut... Vera umut ışığı gibiydi.

"Burada mı kalacaksın?" dedim, sırf konuşmaya devam edebilmek için. Sesimdeki gerginlik, fark edilmesi imkânsız olacak kadar gizlenmişti. Ama içimde fırtınalar kopuyordu.

"Bir süre daha kalabilirim ama New York'taki gösteri için geri dönmek istiyorum."

Gösteri. New York. İçimde yankılanan bu kelimeler, bir anda merak ve ilgiye dönüştü.

"Gösteri?" dedim, sesimdeki sabırsızlığı bastırmaya çalışarak.

"Ben balerinim."

Bir an onu sahnede hayal edebildim, ışığıyla herkesi büyüleyen Vera olarak. O an, onun ne kadar özel olduğunu daha da derinden fark ettim. Gözlerim onun zarafetine takılıp kalmıştı, sanki tüm dünya bir anda silinmiş ve yalnızca o kalmıştı. Vera'nın bu saf güzelliği beni hayran bırakıyordu, ama ona baktıkça, bu güzelliğin benim için daha da anlam kazandığını hissettim.

Kalbimde, onun varlığına duyduğum derin bir çekim büyüyordu. Sanki hayatım boyunca aradığım kişi oydu, bir türlü tarif edemediğim eksik parçaydı. Artık bu hislerden vazgeçmek imkansızdı.

"Gözlerindeki parıltı, karanlık dünyamda yanan tek ışık olabilir... Ama bu yeterli mi?" — Viktor Volkov

Tutku ve Dans: VeraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin