OY VE YORUMLARINIZLA DESTEK OLURSANIZ SEVİNİRİM.
YILDIZLAR HER ZAMAN PARLASIN.
(Viktor)
Vera'nın göğsüne yattığım an, yıllardır ilk kez huzurla nefes alabildiğimi hissettim. O, hayatıma ansızın doğan bir güneş gibi parlıyordu. Yanında her şeyi unuttum; tüm kötülükler, karanlıklar yok oluyordu. Mucizelere ve tesadüflere inanmayan biri olarak, Vera'nın bir mucize olduğunu kabul ediyordum. Onunla birlikte her şey değişiyor, karanlık bile aydınlığa dönüşüyordu.
Kafamı kaldırıp o büyüleyici gözlerine baktım. Onu kaybetmek istemiyordum; ne geçmişim ne de düşmanlarım yüzünden ona zarar gelmesine izin veremezdim. Yine boynuna saklandım, kokusunu içime çektim. Birkaç saat önce... haber geldiğinde, Orrel'in onu baygın bulduğunu söylediğinde korkudan delirmiştim. Daha önce Anna'yı kaybetmiştim ama Vera... O, çok daha derin ve özeldi.
Vera kalbimi tamamen ele geçirmişti. Onsuz nefes bile alamazdım. Bir daha böyle bir kayba tahammül edemezdim; onu kaybetmek her şeyin bitmesi demekti. O anda elleri saçlarımı okşamaya başladı. Enseme yaptığı küçük dokunuşlar beni tamamen kontrol altına aldı, sakinleştirdi. Bunu her zaman yapmasını istediğimi fark ettim.
"Seni bu kadar mahveden şeyin ne olduğunu merak ediyorum, Viktor," dedi, sesi yumuşak ama merak doluydu. "Bir gün anlatmanı bekleyeceğim. Belki de kader beni bu yüzden karşına çıkarmıştır; seni iyileştirmem için."
Derin bir nefes aldım, içimdeki huzuru ona da hissettirdim. O da acıyı görebiliyordu.
"Kader ya da tesadüflere," dedim sessizce, "inanmam, malysh.""Sence karşılaşmamız tesadüf değil miydi? Yanlış locaya girdim Viktor," dedi.
Gözlerime derinlemesine baktı. "Kimse tesadüfen tanışmaz, Vera. Hayatlar öylesine kesişmez. Her şeyin bir anlamı vardır."
Yüzünü okşadım, bakışları yavaşça kapandı. "Boşuna karşılaşmadık, moya malyshka," dedim (moya, benim anlamına gelir). "Ama kader değil, insanların seçimleri ve mantık bu dünyayı yönetir. Kader kimseye bu kadar cömert davranmaz."
Başımı kaldırdım ve onu öptüm. Korkularım hafifledi, her şey yeniden anlam kazandı. Geri çekildiğimde gözlerini bir süre açamadı. "Tesadüf olsa da bu bir serendipity olabilir, Viktor (Serendipity, şans eseri karşımıza çıkan güzellikleri anlatmak için kullanılır). Hangisi bizi bir araya getirdiyse..." dedi ve durdu, gözleri derin düşüncelere daldı. "Hepsine teşekkür ederim."
Sözleri kalbimde büyük bir yangın başlattı. Bu kontrol edilemez bir durumdu. Vera... aşkın ta kendisiydi. "Beni bulduğun ve yanımda olduğun için de teşekkür ederim," diye ekledi. Sözleri beni tekrar o karanlıktan çekti. Artık ondan asla ayrılamazdım.
"Seni artık bırakamam," dedim, ona olan bağlılığım her şeyin önündeydi.
"Viktor, ben..." dedi, ama onu susturdum. Parmağımı dudaklarına bastırdım. "Uzaktayken seni koruyamam. Sevemem de."
Bir süre boyunca sadece o güzel gözlerine baktım. İtirafım ona fazla gelmiş olmalıydı. Belki de haklıydı; bu kadar kısa zamanda kimseye bu şekilde yaklaşmamış, bağlanmamıştım. Ama biliyordum ki, aynı hisleri paylaşıyorduk.
Aniden nefes almayı unuttu. Bu, onu ne kadar çok sevdiğimin bir işaretiydi. Ama bilmeliydi; duygularımı dile getirmek kolaydı, zor olan geçmişimdi. Peki, o geçmişi öğrendiğinde ne yapardı? Hâlâ bana bu kadar hayran ve sevgi dolu bakabilir miydi?
Korkunç geçmişim, ona olan aşkım ve kalbimdeki yeri hakkında her şeyi anlatmak istedim. En çok da düşmanlarımı... Ama şu an zamanı değildi. Zihnim, geçmişin karanlık gölgeleri tarafından kuşatılırken, çaresizlik ve acı tekrar beni ele geçiriyordu. Vera gibi bir güneşi kaybetmeye cesaretim yoktu. Eğer benim olmasa bile, onu korumak ve mutlu bir hayat sürmesi için her şeyi yapardım.
Eskiden cesur olmamın bir nedeni vardı: kaybedecek hiçbir şeyim yoktu. Fakat şimdi... Şimdi kaybedecek çok şeyim vardı. Ona aşık olmuştum. Vera, yıllar sonra hayatıma ansızın giren mucizemdi; kıymetli, paha biçilmez bir hazine. Güçlüydüm, yerimi hak ederek kazanmıştım ve artık kural yazanlardandım. Ama geçmişimin gölgeleri peşimdeydi ve en büyük korkum, Vera'nın bu karanlığa çekilmesiydi.
"Niye bu kadar endişelisin, Viktor?" dedi, sesinde yumuşak bir merakla.
Gözlerimi ondan ayırmadım. Duygularım yüzüme yansımış olmalıydı, çünkü o hüznümü ve aramızdaki bağı hissedebiliyordu. İçten içe biliyordum; bana yaklaşmaya korkuyordu. Belki de haklıydı. Belki de benden uzak durmalıydı. Ama Vera, karanlığımın içindeki parıltıydı.
Onunla geçirdiğim her an, geçmişimin gölgelerini biraz daha silmeye yardımcı oluyordu. Onun yanında, geçmişimin ağırlığını unutuyordum; gülüşü, acılarımı unutturan bir melodi gibi yankılanıyordu. Korkularımın üstesinden gelmem için bana cesaret veren bir ışık haline gelmişti. O, kalbimdeki savaşın son bulmasına vesile olabilirdi.
Düşmanlarım yüzünden o da tehlikedeydi ama ona zarar gelmesine asla izin vermeyecektim. Gerekirse onu kendimden bile koruyacaktım. "Seni kaybetmekten korkuyorum, malysh. Bu yüzden endişeliyim, dedim, sesimdeki ciddiyeti gizlemeden.
Gözlerinde bir karmaşa belirdi. Ne yapacağını ne düşüneceğini bilemez haldeydi. Duramadım, itiraflar kalbimden taşıyordu.
"Bir erkek, düşüncelerinin her anını işgal eden kadınla birlikte olmalı, Vera. Çünkü o kadın, ruhunun derinliklerine işleyen bir melodi gibi olmalı; hayatının her anını renklendiren, karanlık günlerinde bile parlayan bir ışık," dedim yavaşça. "Sen benim için çok özelsin... Anlamın bambaşka. Hayatımda bir yerin var, çok derin bir yer."
Bu sözler onun bir anlığına nefesini kesti. Bakışlarındaki derinlik daha da arttı. Ama ellerini kaldırıp yüzümü nazikçe tuttuğunda, içinde bir şeyin değiştiğini fark ettim. Daha önce hiç bu kadar kararlı ve bir o kadar da kırılgan bir bakışla karşılaşmamıştım. Sonra fısıldadı, sesinde utanma ve cesaretin bir arada olduğu bir tını vardı: "İlk öptüğüm erkek sensin, Viktor."
Kalbim bir anlığına durdu. Beynim bu cümleyi algılayamadı. Chert! Bu doğru olamazdı, değil mi?
Onun masum bakışlarını inceledim. Orada, gözlerinde gerçekliği gördüm. Doğruydu. Kalbimde yeni bir yangın başladı. Yani, ben onun için ilk miydim? Bu nasıl mümkün olabilirdi? Bu düşünce zihnimi bir karmaşanın içinde bıraktı.
Çenesini tek elimle kavradım, gözlerindeki nemi fark ettim. Kirpikleri, gözyaşlarına karışmış bir şekilde titriyordu. Gözlerimin derinliklerine baktığında, onun kalbinde nasıl bir yer edindiğimi daha da net anladım. Aramızdaki bağ, her şeyden daha güçlüydü.
Onun bu masumiyetini ve sevgisini, sonsuza dek korumak zorundaydım. Bir erkeğin hayatında nadiren böyle bir an yaşanır. Vera'yı sevmek, benim için sadece bir duygu değil, derin bir sorumluluktu. Onun varlığı, içimde ağır bir yük oluşturuyordu. Ama bu yükü taşımak, benim için en büyük dileğim hatta onurum haline gelmişti; onunla birlikte olmanın verdiği sorumluluk, hayatımın anlamı olmuştu.
"Tek öptüğün, hatta son öptüğün de ben olacağım, moya malyshka," dedim. "Sana zarar gelmesine asla izin vermeyeceğim. Senin için savaşırım. Seni sevmek benim en büyük görevim olacak."
Ve o an, dudaklarımdan çıkan her kelime, bir yemin gibi süzüldü. Kalbim, onun kalbine bağlanmıştı. Onu sevmek, korumak ve hayatımın geri kalanını onunla geçirmek... Hepsi bir arada, içimde büyüyen bir fırtınaydı. Ve o fırtına, Vera'yı her şeyden korumak için kopmaya hazırdı.
"Aşk, kontrol edilemez bir güçtür. Seni mahveder, yeniden yaratır, ama sonunda seni kendisine tutsak eder; ama aynı zamanda seni kendine bağlayarak yeni bir başlangıcın kapısını aralar." – Anonim
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tutku ve Dans: Vera
RomanceRUS MAFYA LİDERİ VIKTOR VOLKOV İLE BALERİN VERA VASILIEV... BİR MAFYA/ROMANTİZM KURGUSUDUR. BU HİKAYE YALNIZCA KALBİNİZİ DEĞİL, RUHUNUZU DA ISITACAK. ROMANTİK. TUTKULU. BAŞ DÖNDÜRÜCÜ. BU KİTAP KARANLIK DANS SERİSİ BİRİNCİ KİTABIDIR. Eğer tutkulu aşk...