Sabah erken uyanmıştım daha doğrusu akşam hiç uyuyamadım. Sabaha kadar Karahanın arabada anlattıklarını düşündüm.Karahanın söylediğine göre bir tek Toprak ve ben değil Seda, Ayşe, Elif, Zülal, Mert, Oğuz da tehlike altındaymış. Kısaca sevdiğim insanlar ölüm tehlikesinde. Onları kaybetmek istemiyorum çünkü onların yokluğu benim sonum olur. Onlar ailemin vefatından sonra beni anlayan tek kişiler. Onlar sız bir gün bile düşünemez ken dün Karahan sevdiklerimin başının belada olduğunu söyledi. Onları kaybetmek istemiyorum. Ya onlara birşey olursa, zarar gelirse, bir kansız onları öldürmeye kalkarsa, bu düşünceler canımı çok yakıyordu.
Yan odadan gelen çığlıkla derin düşüncelerden ayrılarak çığlığın geldiği odaya girdim. Yok, yok olamaz " TOPRAK! KARDEŞİM" diyerek bağırdım. Toprak yerde baygın bir şekilde yatıyordu.Toprak yarım saatin sonunda yavaş yavaş kendine gelmeye başladı. Gözlerini açtı ve kısık ve boğuk bir sesle " yaban gülü hayırdır kim seni toprağından ayırdı da soluyorsun. Unuttun mu annemize verdiğimiz sözü" diyerek göz yaşımı sildi. Ağladığımın farkına Toprağın dokunuşuyla anladım. Canım kardeşim ya. Sorduğu soruya küçük bir kahkaha attım. "Hatırlıyorum eşek arısı. Sana ne oldu, kim seni eşeğinden ayırdı da hemen uçmayı unutmuşsun." dediğimde Seda yanıma gelip oturdu . O zaman herkesin yanımızda olduğunu farkettim. Sedanın bana uzattığı not ile kendime geldim. Notu elime alarak Sedaya 'bune lan' bakışı attığımda Seda konuşmaya başladı " odaya girdiğimizde Toprağın masasının üstünde bir bıçakla buldum. Bir baksan iyi olur " dedi. Elindeki notu alarak okumaya başladım.
Not:
Selam kara, beni tanımışsındır . Emin ol bu sadece bir uyarı. Sevdiğin insanların üzülmesini istemiyorsan hepsini bırakacaksın. Ya da bıraksan da üzülecek ler...
Sinirle ayağa kalkıp Karahana bir tokat attım.
Resmen burnumdan soluyordum." SENİN YÜZÜNDEN SEVDİĞİM İNSANLARA BİRŞEY OLURSA SENİ MAHFEDERİM KARAHAN YILMAZ!" diye yüzüne kükredim. Şu an onun kafasını koparıp bu notu yazana posta yapıp atmak istemiyorum.Bu malı akrep, aslan, timsah, yılan dolu bir kafese hapis edip ona işkence yapmak istemiyorum. Yok ya tam olarak ben bu malı akrep, aslan, timsah, yılan dolu bir kafese hapis edip ona işkence yapmak , onun kafasını koparıp bu notu yazana posta yapıp göndermek istiyorum. Sinirden tırnağımı elime geçirirken Toprak bana yaklaştı ve " abla biraz sakin ol lütfen. Bak bende çok iyiyim.Hem Karahan böyle birşey olacağını bilse sence izin verir mi? Bak oda mutlu değil. " dedi. Galiba Toprak haklı. Önce Karahanın yüzüne baktım, sonra Toprağın omzunu sıkarak odadan ayrıldım. Ne yapacağımı bilmiyorum, nasıl davranacağıma dair hiçbir fikrim yok.
Kendimi bir dipsiz kuyunun dibi gibi hissediyorum. Ne yapacağım, ne yapmalıyım, Karahana karşı daha mı sakin olmalıyım. Offf, keşke anne yanımda olsaydın.
Arkamdan omzuma dokunan elle irkildim. "Sakin ol çalı kuşum" diyerek karşıma oturdu. Gelen Karahan dı. " Ben sakinim, bir sorun yoksa gidebilirsin" diyerek evi gösterdim. Hafifçe sırıtarak " galiba birtek benim başım belada değil" dediğinde ilk başta anlam veremedim. " Ne demek istiyorsun?" diye sorduğumda "Toprak neden Fransa'da,senin yanında değilde Fransa'da. Bu arada neden kimse Toprağı bilmiyor" . Bu çocuk az önce karşımda bile konuşamıyordu ne oldu da karşıma geçip bana hesap soruyor. " Sana ne be ! " . " İçimden bir ses seninde başının belaya bulaştığını söylüyor. Haksız mıyım?". Ben bunu mal biliyordum bu tam anlamıyla zeki ya. Derin bir nefes alarak yerimde dikleştim. " Ne demek istiyorsun, sadete gel" dedim. " Toprağı neden sakladın?" . Nasıl söylesem, ne desen hiçbir fikrim yok. "Toprak... Şey... Aslında bir ara başım sıkışmıştı ve o yüzden birazcık mafya dan bir konuda yardım istedim. Bana yardımcı oldular ama daha sonra peşimi bırakmadı lar . Toprağı da Fransa'da ki arkadaşımın yanına gönderdim. Başına da birşey gelmesinden korktuğum için kimseye söyleyemedim. Mafyalardan kurtulduktan sonra da Toprağı getirmedim çünkü düzenini bozmak istemedim." Karahan la konuşurken Toprak, Ayşe, Seda, Elif, Zülal, Mert ve Oğuz geldiler. Yanımıza oturduklarında hiçbir şey demediler. Oturarak ayrı ayrı düşüncelere daldık. Mert galiba daha fazla dayanamadı ki sessizliği bozdu.
Mert:
- Şimdi ne yapacağız?
Karahan:
- Birbirimizi koruyacağız. Ama önce psikolojimizi korumamız lazım; dedi. Hiçbirimiz anlam veremeden ona bakarken " oyun oynayacağız" dedi. Burada canımızın canı söz konusu kendisi oyun peşinden gidiyor. Yarap ayıptır sorması sen beyin dağıtırken bu aciz kulun ne yapıyordu. Dalga geçtiğimi belli eden bir edayla "ne oyunundan bahsediyorsun ." diye sordum. Karahan hepimizin yüzünü dikkatlice inceledi ve oynayacağımız oyunun 'DC' olacağını söyledi.
💙
DC oyununu oynamak için Karahanın evine geçtik. Karahan mutfaktan bir boş şişe getirdi. Yerde çember oluşturacak şekilde dizildik. Şişenin ucu kime gelirse yanıtlayacak, arka kısmı kime gelirse o kişi ise soruyu cevaplayacaktı.Şişeyi ilk Mert çevirdi. Şişenin ucu Mert'i , arka kısmı Karahanı gösteriyordu. Karahan Merte ' yavrum sen boku yedin ' bakışı attığında büyükçe yutkundu.
Karahan:
Şöyle bakalım D' mi yoksa C' mi?
Mert:
Bunu diyeceğim için çok pişmanım ama C şıkkını seçiyorum
Karahan:
WhatsApp,ına gireceksin ve karşına çıkan ilk kişiye ben gay,im yazacaksın ve bir gece teklif edeceksin.
Mert:
Yok amına koyim istersen birde adımızı gay diye çıkartmış ken seninle yatağa da gireyim. Olmuşken tam olsun.
Karahan:
O kadarına gerek yok. Hadi sen bir dediğimi yap.
Mert:
Yuh lan! İlk çıkan kişi babam. Lan ben nasıl açıklayacağım? Adam kalpten gider.
Karahan:
Orası bizi ilgilendirmez.
Mert:
Dediğini yaptım artık şu şişeyi çevirin, sinirim bozuluyor. Offf ya babam kesin beni öldürecek, pardon ölecek!
Ben:
Kim kimi öldürüyor lan! Ben varım, kimse kardeşlerime el uzatamaz tabi gay olmadan önce.
Toprak:
Abla hatırlatayım senin bir tane biyolojik kardeşin var oda benim maalesef; demesiyle hepimiz kıkırdadık. Karahan tekrardan şişeye uzanarak çevirdi . Bu sefer şişenin ucu Oğuz,u arka kısmı beni gösteriyordu.
Oğuz:
Yok ya daha kötü biri gelemezdi. Karahan bile Dönüşün yanında iyi bir seçenek oluyor.
Ben:
Aaaaa, ben o kadar kötü biri miyim. Söyle bakalım D,mi yoksa C-
Oğuz:
Yok,yok. Ben Karahan da boyumun ölçüsünü aldım. D.
Mert:
Amına koyim babasına gay im diye mesaj atan benim. Ha ,bide yatma konusunda teklifde de ben bulundum ama utanan Oğuz bey .
Ben:
Hahahahahhaahahha. Aşık olduğun kızı söyle bakalım. Yenge kim bizde öğrenelim dimi.
Oğuz:
Neden bahsediyorsun sen. Ne kızı.
Mert:
Aşık olduğun kızı senmi söylersin yoksa ben mi söyleyeyim ? Nereden bildiğimi sorgulama çünkü ben herşeyi bilirim .
Oğuz:
Tamam, tamam. Ben.... Şey aslında.... Offf, Elif ben sana aşığım. Hem de deliler gibi. Seni ilk gördüğüm andan itibaren kalbim yoktu benim; çünkü kalbim sahibindeydi yani sende. Oh be rahatladım. Ya da ben galiba saçmaladım,neyse siz hiç bunu yaşanmadı sayın.
Elif:
Oğuz, galiba bende seni, seni seviyorum.; diyerek ayağa kalktı ve Oğuza sarıldı. Oğuz galiba nerede olduklarını unuttu. Elif'i tutarak kucağına oturttu. Elif'in yüzüne sonra boynuna küçük çaplı buseler kondurdu . Tam Elif'i öpecek ken öksürdüm. 'Hey, burada aile var' diye bağırmak istedim ama Seda benden önce davrandı." Arkadaşlar bir yavaş olun isterseniz. Hadi olamıyorsunuz, onu anladık diyelim farkındaysanız Karahanın evindeyiz. Defolup gidin lan evinize. " dedi. Sedanın dediğine biz gülerken Oğuz ve Elif çok utandılar. O kadar fazla utandılar ki domates bile yanlarında beyaz kalırdı. Oğuz " hadi devam edelim " diyerek şişeyi çevirdi. Bu sefer oklar bu gurupda en çok yakıştırdığım iki pilotonik aşıklarımıza yani Mert ve Ayşe'ye gelmişti. Ayşe Merte soracaktı.
Ayşe:
- D' mi yoksa C'mi?
Mert:
-Sana her zaman dürüst davrandım bu yüzden D.
Ayşe:
Hımm, ne sorsam acaba. Buldum. Telefonuna aşkım diye kaydettiğin kişi kim?
Mert:
Asıl sen söyle. Yakışıklım kim ?!
Ayşe:
Sıra sana gelince sorarsın ve şu an sıra bende. Şöyle bakayım aşkım kim?
Mert:
O kız aslında liseden bir arkadaşım.
Oğuz:
Neden yalan söylüyorsun lan. Doğruyu söyle!
Mert:
Tamam be. Galiba bu oyun benim sonum olacak. O kız aslında sensin Ayşe.
Ayşe:
Oğuz sen benim Mert'i sevdiğimi biliyordun ve Mert'in de beni sevdiğini neden bunu bana söylemedin?
Ben:
Mert'in söylemesi daha güzel değilmi. Neyse çevirin şu şişeyi.
Mert:
- Sen beni seviyor musun?
Ayşe :
- Evet; dedi ama baya utanmıştı. Ayşe başını dik tutmaya çalışırken Mert sırıtarak Ayşe'ye bakıyordu. Seda şişeye uzanarak çevirdi. Şişe durduğunda Mert ve Karahanı gösteriyordu. ikisi de birbirinden şerefsiz di, bu yüzden ne söyleyeceğini çok merak ediyordum.
Mert:
Şöyle bakalım şerefsiz şeref Karahan. D, mi yoksa C'mi?
Karahan:
Cevabım, HAYIR! Evlenmiyorum.
Mert:
- Burası nikah masası değil. Adam akıllı cevap ver.
Karahan:
- Sorduğun soru değil ki cevap verelim. Tabi ki C.
Mert:
- Dönüşü öp lan!
Ben:
- Ben ne alaka lan. İlla bir fantazi yaşamak istiyorsan Karahanı sen öp!
Mert:
- Mızıkcılık yapma be.
Ben pes ederek ifadesiz bir yüzle yeri izlemeye başladım. Karahan beni kolumdan tutup ayağa kaldırdı. Benim gözlerim yerdeyken sanki baş örtüm nefesimi kesiyordu ya da nefesimi kesen Karahan dı. Çenemden tutarak gözlerimi gözlerinin hizasına getirdi. Elinin tersiyle yüzümü okşadı. Elleri o kadar sıcak ve huzur vericiydi ki başımı döndürüyor du. Karahan yüzümü ellerinin arasına aldı ve dudağımın uç kısmına bir öpücük kondurdu. Bedenim kas katı kesilirken öpücüğün etkisiyle bütün hücrelerim yanmaya başladı. Dudağını dudağıma hoyratça bastırmaya başladı. Ona karşılık vermemek için kalbime karşı bütün hücrelerim savaş veriyordu. Kendime gelmemle Karahanı kendimden uzaklaştırarak evden ayrıldım. Eve gelmemle üzerimi değiştirip yatağa bıraktım kendimi.Bölüm sonu
Hepinize merhaba. Umarım beğenirsiniz. Oy vermeyi unutmayın
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIŞ AŞKI
RandomSıfırdan bir aşk yeşerecek.Aşk çiçeği iki gönlün ,iki ruh ikizinin birbirini bulmasıyla kış ayında canlanacak. Karahan ve Dönüşün üniversite son sınıfda bir yanlış anlaşılma sonucu arkadaşları tarafından yakıştırılmasıyla başlar.