Hızlıca çıktığım eve tekrardan girdim. Toprak kanlar içinde korkuyla çenesi titriyordu. Toprak büyük ihtimalle bunun farkında bile değildi. Gözlerimi Toprak'tan ayırarak yere çevirdim. Yer cam kırıklarıyla kaplıydı. Ne olduğunu anlamaya çalışırken arkamdan gelen sesle irkildim.
" Dönüş, sizin burada ne işiniz var?"
Kafamı sesin geldiği yöne doğru çevirdiğimde Karahan la göz göze geldik. Gözlerini benden çekerek yere çevirdi. Ne olduğunu anlayamazken içeriye bir kutu atıldı. Toprak kutuya yaklaşarak eline aldı ve camlara basmadan masaya geçerek oturdu. Bizde yanına geçerek oturduk. Toprak kutuyu açtı. Kutunun içinde gördüğümüz şey ile hem şok olduk, hem de (en azından benim açımdan) içimi gıdıklayan endişe vardı. Karahanın gözleri irileşerek " amına koyim, herkes birbirine çiçek yollar bu piskopat bize hayvan kalbi yolluyor" dedi. Zülal kutuya yaklaşarak kalbi eline aldı. " Bu büyük ihtimalle hayvan kalbi değil bildiğin insan kalbi. Yani bu gerizekalı bir insanın kalbini söküp bize attı." Zülale ' sen bunu nereden biliyorsun ' bakışı attığımda anlamış gibi konuşmaya başladı . " ben lisede sağlık okudum da oradan biliyorum" diye açıklama yaptığında anladığımı belli etmek için kafamı salladım.
Seda: Oğuz ve Mert'i de arayalım. Buraya gelsinler. Bu piskopat yine bir not bırakmış.
Ben: Anlamıyorum kendi halinde insanlarız, derdi ne bu malın.
Karahan: Derdi ne bilmem ama sevdiğim insanlara bulaşmaya devam ederse ona kendi kendini siktiririm!
Elif: İsterseniz notu okuyalım.
Ayşe: Bizimkiler gelsin öyle okuruz . Hem belki onlarında faydaları olur.
Karahan: Onların faydası yok, zararı var.
Ayşe: Ne mesela? Benim sevgilim faydasız mı?
Karahan: Oksijen israfı ne zamandan beri fayda olarak sayılıyor?
Ayşe Karahan'a gözlerini devirerek oturduğu sandalyeye iyice yaslandı.
~iki saat sonra ~
Mert: Ne oldu?
Ayşe: Bu piskopat kafayı bizimle bozdu ve sadece camı kırıp içeriye kutuyla insan kalbi attı. Önemli birşey yok.
Seda: Anlıyorum Ayşe ama biraz sakin olmalısın.
Ayşe ses çıkarmadan kafasını salladı. Oğuz notu alarak okumaya başladı.( Keşke dışından okusada biz de duysak)
Mert Oğuz'un elinden notu alarak sesli bir şekilde okumaya başladı." Bir varmış bir yokmuş bir insan varmış yaptığı hata yüzünden kalbi sökülmüş. Bu kalpte şu an sizin elinizde ve bende sizin ensenizde. Korkmayın sizi daha öldürmeyeceğim ama vakti geldiğinde ormanla toprak birbirinden ayrılacak ve göz yaşları birbirine karışacak , unutmayın ki toprağın sahibi ben yani AMON"Bir iki dakika kendi içimizde savaş verdik ve hepimiz o savaştan yaralı çıktık, kalbimiz gibi. Bu hiç birimizin ilk tehdidi değil. En azından Karahan ve Zülal hariç. Derin bir nefes sesiyle hepimiz Merte döndük. " Sizce bu toprak ve ormanın ayrılmasından bahsederken ne demek istedi. Yani orman ve toprak her zaman bir bütün hiç ayrılmazlar ki." Kafamı sallayarak Mert'i onayladım. Haklıydı da toprak olmazsa orman olmaz, orman olmazsa toprak anlamını yitirir.
Zülal: BULDUM!Karahan: Bacım Allah aşkına bi sakin ya. Neyi buldun, adam akıllı anlat.
Zülal: Toprak ve ormanı ne birbirinden ayırır?Ne onları ikiye ayırır?
Sorduğu soruyla umutla yüzümüze baktı. Yani bende anlamadım ki. Zülal oflayarak " tabiki deniz bu iki güzelliği birbirinden ayıra bilir". Nasıl yani , offf yine birşey anlamadım. Zülal göz devirerek;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIŞ AŞKI
RandomSıfırdan bir aşk yeşerecek.Aşk çiçeği iki gönlün ,iki ruh ikizinin birbirini bulmasıyla kış ayında canlanacak. Karahan ve Dönüşün üniversite son sınıfda bir yanlış anlaşılma sonucu arkadaşları tarafından yakıştırılmasıyla başlar.