11. BÖLÜM

154 61 2
                                    

Bu kitap, yetişkin içeriği ve argo kelimeler barındırmaktadır.

Oy kullanmayı ve yorum yapmayı unutmayın.🌸

İyi okumalar dilerim.❤️‍🔥

❖❖❖❖❖

İkinci viski şişesinin sonlarına yaklaşmışken, en az içen ben olmama rağmen en fazla sarhoş olanın da ben olması, evrenin adaletsizliğiydi. Zaten oyunu da ben değil, Ateş kazanmıştı. Bu durum, kesinlikle oyun kurallarında ciddi bir hata olduğunu gösteriyordu. Daha çok soru cevaplayanın kazanması gerekirken, daha az sarhoş olanın kazanması tam anlamıyla bir haksızlıktı.

Kerem ve Ateş, gülerek bana bakıyorlardı. "Bakın," dedim parmağımı sallayarak, "bu oyunun mantığına göre, ben kazanmış olmalıydım. Soru cevaplamada bir dahiyim ama alkol tüketiminde değil. Bu da beni teknik olarak bir kazanan yapar."

Ateş, gülerek omzumu sıvazladı. "Tamam, tamam. Sen kazandın. Mühim olan eğlenmekti, değil mi?"

"Hayır!" dedim, gözlerimi kocaman açarak. "Önemli olan kazanmak! Eğlence, kazananın hakkıdır!" İçimdeki yarışçı ruh, alkolün etkisiyle iyice belirginleşmişti.

Kerem, gülerek başını salladı. "Sana göre her şeyin bir kazananı ve kaybedeni var. Belki de bu yüzden sarhoş oldun, sürekli kazanmayı düşündüğün için."

"Ama," dedim, düşüncelerimi toparlamaya çalışarak, "sorulara en hızlı ben cevap verdim, en fazla ben düşündüm!

Ateş, kahkahalar arasında, "Tamam, kabul. Sen kazandın. Sana bir madalya takalım mı?"

"Madalya istemem," dedim. "Sadece adalet istiyorum. Adalet ve... Çünkü sanırım şu an gerçekten çok sarhoşum." Son söylediğime kahkahalarla gülerken gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Midem de çok fazla bulanıyordu, adeta kendi kendine bulantı şov yapıyordu.

Kafamın içinde bir konser varmış gibi hissediyordum, ama bu konserin solisti muhtemelen bir grup sarhoş sincap olmalıydı. Her biri birer mini davul çalıyordu ve ritmi tutturmak gibi bir dertleri yoktu. Bu düşünce aklımdan geçerken, sincapların sevimli yüzlerini hayal ettim ve daha da fazla gülmeye başladım. Her kahkaha atışımda, sincap davulcular kafamın içinde daha da coşuyordu.

"Biraz sakinleşmeliyim," diye mırıldandım. "Ama nasıl sakinleşilir ki? Yoga mı yapmalıyım? Hayır, kesinlikle yoga yapacak halde değilim. Peki ya meditasyon? Hayır, hayır, midemle meditasyon yapamam."

"Destina'nın kafa iyice gitti," dedi Kerem, kahkahalar arasında Ateş'e beni işaret ederek. Ateş de gülümseyerek başını salladı ve hafifçe omuz silkti.

"Bırak gitsin," dedi Ateş, gözleri parlayarak.

Gözlerim yaşlarla dolmuştu ve her kahkaha atışımda biraz daha yaş akıyordu. "Tamam, kabul ediyorum," dedim gülerek. "Biraz fazla kaçırmış olabilirim. Ama itiraf etmeliyim, bu gece harika!"

Evet, belki sarhoştum ve belki midem bana ihanet etmişti, ama bu gece, bu anlar, bu kahkahalar... her şey o kadar gerçek ve güzeldi ki, sarhoşluğun tüm yan etkilerini unutmuştum.

"Neyse, ben gidiyorum. Siz artık başınızın çaresine bakarsınız," dedi Kerem, ağır ağır ayağa kalkarak.

"Şaka mı yapıyorsun?" dedim gözlerimi kocaman açarak.

"Kerem, buradan kaçmak için harika bir zamanlama seçtin." dedi Ateş, hafif bir tebessümle.

"Ama bizi terk etmen büyük bir hata olacak. Kim bilir, belki Jupiter'in sincapları hakkında daha fazla bilgi verebilirim!" dediğimde, Kerem başını iki yana sallayarak güldü. ''Ben uzaya gitmeden önce, bir kadeh daha içebilir miyim?" dedim, gözlerimi kısarak.

Ateşin GölgesindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin