16. Bölüm: Beyaz Elbise

14 1 8
                                    

     Sessiz kalmak... En son babamın beni bulamaması için bu eylemi kullanmıştım. Şimdi ise... Diyecek bir şey yok, söylenecek bir şey yok...

   Gözlerimden akan yaş ile Burak'ın kaşlarının çatılması bir olmuştu.

"Sen, niye ağlıyorsun?" dedi eli ile yanağımdaki yaşı silerek.

Ağlanacak çok şey vardı. Peki biz bunların kaçına ağlıyorduk?

Cevap vermedim, veremedim. Burak'a sarılmak bana iyi geliyordu. Bu yüzden ona sarıldım. Bedenim onunla buluştuğu zaman benim için zaferdi...

"Seni çok seviyorum" dedim. Sesim titrek çıkıyordu. Burak'ın eli saçımı okşuyordu. Elleri sihirli gibiydi.

"benim söylememe gerek yok sanırım" bu cümlesi yüzümün gülümsemesini sağlamıştı.

"Niye? Sevmiyor musun yoksa?" dedim alaycı bir sesle.

"Tabi canım, ben senin gibi birisini niye seviyim, " dedi ve sonra devem ettirdi "aşığım" son kelimesi ona daha sıkı sarılmamı sağlamıştı. Kendini benden uzaklaştırdı. Ellerimi omuzlarına koydum.

"Demek öyle?" dedim cilveli bir ses ile. Gözlerini kocaman açarak bana baktı.

"Sen ne zamandır böylesin? Ops yoksa sen içtin mi?" Tanışalı ne kadar olmuştu? Bu zamandır ona hiç cilve yapmamıştım değil mi? Bu benim hatamdı.

"Niye içmediğim zamanlar cilve yapamaz mıyım?" cilveli sesim ile devam ediyordum.

"Biraz yavaş ol kızım be!" kaşlarımı çatarak "niye sevmedin mi?" dedim. Sanırım cilveyi artık bırakmayacaktım.

"sevilmeyecek bir şeyin yok ki, sadece dayanamıyorum"

"Dayanamazsan ne yaparsın peki?" gerçekten bunu merak ediyordum. Başka bir amacım yoktu.

"Cansu, iyisin dimi sevgilim?" niye bunu sordu ki? İyi görünmüyor muydum? Kollarımı omzundan çektim ve saçımı bir yandan diğer yana atarak tekrar ellerimi omzuna koydum.

"Bence şimdi daha iyiyim, sence?" cilveme devam ediyordum. Burak'ın eli belime gidince burnumdan güldüm. Gıdıklanıyordum ama Burak elini çekmemekte kararlıydı.

"Cilveler karşılıklı diyorsun" dedim. Kafasını aşağı yukarı salladı. Artık birinin nu cilveyi bitir lmesi gerekiyordu. Kendimi geri çekip koşarak mutfağa gittim.

"Pes mi?" dedi arkamdan. Ben işe çoktan kahve yapmaya başlamıştım. Burak'ın buraya doğru geldiğini ayak seslerinden anlamıştım.

"Oo Cansu hanım? Siz bir gün kahvesiz duramaz mısınız?" gülerek ona döndüm.

"Hımm peki siz bir gün benim kahveme karışmadan duramaz mısınız?" dedim alaycı bir ses ile. Ona takılmayı seviyordum. Hatta bayılıyordum.

"Kahveye yetişmişsin bakıyorum da"

"Yerini değiştirdim, boyumdan yüksek bir yere koymam saçmalıktı." gülerek kafasını salladı. Kafasını sallarken saçları  sallanıyordu. Saçları baya uzamış görünüyordu. Elim ile biraz saçlarını karıştırdım.

"Saçların uzamış senin" dedim kahve yapmaya devam ederek.

"Berberim olur musun?" Ben şimdiden çok heyecanlanmıştım.

"EVET!!" Burak sıçrayarak geri çekildi. Sanırım cevap fazla duygulu olmuştu.  Kahve makinesinden gelen tamamlanma sesi ile bu sefer ben yerimden sıçradım.

"Kahve ile romantik bir berberlik akşamı" güzel bir fikirdi. Kafamı sallayıp hemen bardaklara kahveyi boşalttım. Burak kendi bardağını aldı ben kendi bardağımı aldım ve içeri geçtik.

Tek Bir KurşunWhere stories live. Discover now