Sabah gözlerini açtı genç kız. Yataktan kalkmadan tavanı izledi ilk önce. Sonra yataktan çıktı ve masasına geçti. Masanın kenarında bulunan küçük çekmecesinden lila renkte defterini çıkardı. Bir şeyler daha yazdı. O defter onun hayatıydı. Evet tam anlamıyla o defter onun hayatıydı çünkü içinde onun hayatı yazılıydı...
Son sayfalardaydı...son bir kaç sayfa kaldığını görünce deftere buruk bir gülümseme attı. Sonra defteri kapattı ve geri çekmecesine koyduktan sonra aşağı yemekhaneye gitmek üzere üstünü giyindi.
Kapı kolunu tutuyorken bir ses ilişti kulaklarına. Korkuyla irkildi.
Aç gibi durmuyorsun?
Açım ama ben, lütfen sus.
İç sesinin düştüğünü anlayınca odasından çıktı.
Yemekhaneye girdiği an gözüne çarpan boş masaya ilerledi. Sandalyeyi çekti ve oturdu.
"Burada ben oturuyorum ama?" dedi karşısındaki yaşlı kadın. Şaşkınlıkla kadının yüzüne baktı Cansu.
Kadını neden fark etmemişti? Tam anlamıyla delirmiş olmalıydı.
Masadan kalktı ve baska boş olduğuna emin olduğu masaya oturdu. Yan masadan gelen seslere kulak verdi.
"Burası akıl hastanesiymiş küçük karınca, hepimiz deliymişiz." kaşlarını çattı ve başını yavaşça o masaya çevirdi. Ayağa kalktı ve o masaya doğru ilerledi.
Sana da deli dedi
Evet iç ses!
Sinirle masaya doğru ilerledi. Masada oturan kızın saçını tuttuğu gibi oturduğu sandalyesinden kaldırdı. Yüzüne gelen tokat ile kadın neye uğradığını şaşırırmıştı. Bir kaç saniye kadının yüzüne baktı Cansu.
*
"Cansu hanım sakın olun" diye söyledi doktor. Cansu'nun iki kolundan tutmuş bir şekilde yatağına oturtmaya çalışıyorlardı. Ama Cansu çok inatçıydı, ve birazda deli..."Sus sen!" diye bağırıyordu Cansu duvara... Evet duvarda sanırım birisini görüyordu.
Doktorlar Cansu'ya ilaçlarını içirdikten sonra yatırabilmişlerdi. Uzun bir uyku çekecekti şimdi ilaçlar sayesinde.
Gözlerini açtı tekrar Cansu.
Son bir kaç sayfa....
Evet maalesef....
Son bir kaç sayfa kaldıysa tamamlamasın!
Kafasını aşağı yukarı salladı ve ayağa kalktıktan sonra masaya doğru ilerledi. Tam defterini açacakken kapı açılmasıyla başını o tarafa çevirdi. Giren Burak'tı.
"Aaa" dedi Cansu. Burak gülümseyerek Cansu'nun yanına geldi. Cansu bir anda sarılmaya başladı ama bir sorun vardı Burak Cansu nun arkasındaydı. Cansu boşluğa sarılıyordu!
Burak Cansu'nun yanına giderek ona sarıldı. Cansu sarılmayı bırakarak yatağına yattı.
"Çık!" diye bağırdı ardından, Burak bu durumu normal görerek çıktı odadan. Cansu ayağa kalktı ve masasına giderek çekmeceden defterini çıkardı. Bir şeyler daha yazdı hayatından... Son 1 sayfası kalmıştı defterin.
Defteri kapattı ve çekmeceye geri koydu. Ardından göz yaşları düşmeye başladı gözünden. Hızlıca elinin tersi ile sildi göz yaşlarını. Ardından sandalyeden kalktı ve odanın içinde volta atmaya başladı. Neden volta attığını da bilmiyordu kendisi.
Sebepsiz yere volta attığını fark ettikten sonra durdu ve,
"Ay delirdim resmen" deyip yatağına yattı. Zaten deli değil miydi?
*
Yeni bir gündü. Cansu kalktığı gibi yine bir şeyler yazıyordu defterine...
Yemekhaneye gitmek için çıktı yine odadan. İçeri girdiğinde insanlara göz gezdirdi. Boş olduğundan emin olduğu bir masaya oturdu. Önünde bir yemek yoktu ama bir şeyler yiyormuş gibi duruyordu. Karşısındaki duvara dona kalmış gibi bakarken elinde bir kaşık varmış gibi önünden yemek yiyordu. Bu kız gerçekten delirmişti.
Yemeğini yediğini düşünerek odasına gitti. Odasına girdi ve dolabını açtı. Bir kaç kıyafet aldı ve banyoya girdi.
Banyodan çıktıktan sonra başını havluya sardı ve çözülmeyeceğinden eli ile yokalayarak emin oldu. Sehpanın üstünde olduğunu düşündüğü ama aslında olmayan bir radyodan şarkı açtı. Olmayan şarkıya eşlik etmeye başladı bir anda.
İçeri giren doktor genç kızın halini görünce buruk bir gülümseme yaptıktan sonra odadan çıktı. Her gün bir sorun var mı diye kontrol ediyorlardı.
*
Doktor kaybolan kayıtları bir şekilde bulmuştu. Kayda girdiğinde hepsini görüyordu. Cansu'nun nasıl kaçtığını, ona kimin yardım ettiğini...
Doktor sonuçta Cansu'ya bir şey olmadı ve burada diye düşünerek bu durumu boşverdi.
Evet Cansu'ya orada bir şey olmamıştı ama daha öncesinde olmuştu. Delirmişti... Daha ne olabilirdi ki? Olmayan şeyleri görüyordu, olan şeyleri görmüyordu... Tam anlamıyla delirmişti.
Daha yeni olmayan yemeği yemişti, olmayan şarkıyı dinlemişti. Sevdiği adamı bile umursamıyordu. Hatta onu odasından kovmuştu.
Delirmek böyle bir şeymiş meğer. Belki hepimizin delirmesi gerekiyordur. Olmayan şeyleri görmeye ihtiyacımız var. Bazen olmayan şarkıyı dinlememiz gerekir. Olmayan yemeği yememiz gerekir öyle değil mi?
